Gülmeyi zaman kaybı görüp tebessüm etmek
Hasan Yılmaz / Doğruhaber / Rehberlik
Geçen hafta eğitimde önem ve yöntem konusuna değinmiştik. Bu hafta ise başarı kavramını irdeleyelim. Başarı konusunu irdelerken hayatın gerçeklerinden yola çıkarak öğrenci psikolojisini bildiğimizden bol örneklere yer verip başarı kavramının sadece psikolojik yönlü olmadığını ‘’ilahi mesajlarla’’ anlatmaya çalışacağız inşaallah.
Başarı, insanın hedefine ulaşması için inanarak elinden geleni yapmasıdır.
Başarı ve inanma birbiriyle özdeşleşen kavramlardır. Dünyevi ve uhrevi ilimlerin
Öncüllerine baktığımızda ortak payda “inanma’’dır. Allah, inanarak hayırlı işler yapanlara
mükâfatlar vaat ediyor. Ne Oxford ne Boğaziçi Üniversitesi; ne özel koşullar ne de en yüksek burslar ‘’Rabbimizin’’ verdiği mükâfatlarla kıyaslanır. Rabbimizin rızasını gözettiğimize inanıyorsak vicdanlarda en güzel üniversiteyi, bölümü kazanmışızdır.
Hâlimizden şikâyet etmemeliyiz.
Fıkıh ilminde anlatılır. Yaşlanan biri, yaşlılık belirtileri başlayınca şöyle sitem etmişti:
“Keşke gençliğim bir gün geri dönseydi de ihtiyarlığımın bana ne çektirdiğini gençliğime şikâyet etseydim.’’
Bizler her durumda ilahi rızayı gözettiğimiz için ümit var olmalıyız. Bu ümidimiz başkasında
imrenme vesilesi olmalıdır. Şikâyetlerimiz kendimize dönük olmalı, bizim şikâyet ettiğimiz hayat başkalarının hayalleri olabilir. Kendi dünyamızda mutlu olmanın şartı şikâyet yerine şükür olmalı, ilahi buyruktur: “Şükür edin ki artırayım.”
Başarıya giden yolda unsurlar tek başına bir notadan öteye geçmez. Başarı unsurlarını bir bütünlük içersinde yaparsak ahenk olur, mana kazanır. Her başarının temelinde emek, istek ve ısrar kaçınılmazdır. Sınırlı varlık olabiliriz. Fakat sınırlarımızı zorlayıp ısrarcı olmalıyız. Üniversite sınavının birinci yılında barajı geçemeyip ikinci yılında tıp kazanıp şu an doktor olan insanlara şahidiz. “Aklımıza nasıl olur kesin kopya çekmiştir.” düşünebiliriz. Kesinlikle hayır. Aile, ısrarcı oldu öğrenci evine yerleştirip dershaneye yazdı. “Sen kesinlikle okuyacaksın, senin okumadan başka şansın yok’’ demiştir. Öğrenci bunu kabullenip çalıştı ve başardı.
Yakın çevremden biri, ön lisans programından mezun olmuştu. Aile, kendisini evlendirdi.
Ayrı ev açtı. Hayatın zorluklarıyla karşılaşınca tek çaresi vardı. Israrcı olmak. Gayret etti.
Derneğe gittiğimizde çalıştığına şahit oluyorduk. Derneğin sakin ortamını seçmesi akıllıcaydı. Kendisine ironi yaparak: “Artık bavulunu topla gidicisin!’’ dediğimde gülmeyi zaman kaybı görüp sadece tebessüm ediyordu. Yüksek puan alıp Anakara’ya atandı. Demek başarı zihinde başlayıp kalpte onaylandıktan sonra davranışa dönüşmedir. Bu ısrarı dünyaya dalma olarak algılayanlar olabilir. Bakın kutsal kitabımız bu konuda ne diyor:
“Allahtan çok şey isteyin çünkü o sizin rabbinizdir.’’
Konumuzu psikolojik örnekler ve analizlerle destekleyelim: İki fare bir süt kovasının içine düşer, biri umutları yitirir. Kendini serbest bırakıp boğulur. Diğeri gayreti seçer, gayret gösterdikçe sütte yağ tabakaları oluşur. Yağın üstüne çıkarak kurtulur. Demek başarı kendine düşeni yapıp tevekkül etmedir.
Başarının basamakları vardır.
Başarıyı sadece üniversiteyi kazanma olarak görenler, bu yıl sınav birincisi okula başlayamadı.
Niçin biliyor musunuz?
Çünkü Allah’ın rahmetine kavuştu
Başarı Üniversite sınavını kazanıp okuldan atılmak mı?
Yoksa atıldıktan sonra kendine iş kurup Allah’ın zengin etmesi mi, hangisi? 28 Şubat mağduru olup öğretmenlikten men mi? Yoksa Allah rızası için bir partide yönetici mi?
Kazanmak mı? Kazandıktan sonra etkinliğe giderken hayatımızı kaybetmek mi? Rabbim bu aile sahiplerine sabır versin, bu örnekler üzerinde düşünürsek sınavların hayatımızın bir parçası olduğunu; bütünü olmadığını düşünüp stresimizi azaltabiliriz. Hangi iş olursa olsun yarım yamalak yapmamalıyız. Fransızlar bir sözünde : “Yarım buğday yarım buğday daha iki buğday etmez.” Çalışmak bizim elimizde olabilir fakat sonuçlar elimizde değildir. Rabbimizin takdiriyle alakalıdır.
Selam ve dua ile…