Müşteki avukatı Figen Şaştım ise, "Hükümet gereken önemi vermedi" dedi. Hukukçuların ortak kanaati ise, yargılamanın askeri kanatla sınırlı kalmayıp medya ve sermaye ayağı konusunda da sürecin başlaması.

Ankara Strateji Enstitüsü Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Arıcan: İddialar araştırılmadan yapılan tahliye gösterdi ki, davadan bir şey çıkmayacak

“Bu davanın soruşturmasının etkin ve yeterli yapılmadığını düşünüyorum. 28 Şubat sürecinde hükümeti istifaya götüren süreç sadece askerlerin ordunun olay müdahil olmasıyla ilgili değildir, bunun medya ayağı ve iş dünyası ayağı vardır, incelenmesi gerekir. Davaya yönelik soruşturmanın en baştan yetersiz yapıldığını düşünüyorum. Askerler öncelikle tutuklandı, sonra ifadelerinden bir iddianame hazırlandı. Mahkeme başkanı da, soruşturmanın etkili biçimde yapılmadığı gerekçesiyle tahliye etti. Toplu tahliyede tepki çekeceğini düşündüğü için de tahliyeleri peyderpey yaptı. 28 Şubat süreciyle ilgili, Ergenekon ve Balyozda oluşan iradeyi biz 28 Şubatta görmedik. Tankların neden yürütüldüğü konuusnda üstüne gidilmedi, BÇG nin yasal olduğu iddia edildi. Ne yargı tarafından ne siyasi iktidar tarafından davaya gereken ehemmiyet verilmedi. Bürokratlar davaya müdahil olacak dendi, kimse gelmedi.

Nisan 2013`te yeni bir mahkeme başkanı atandı. Heyetin değişikliği zaten bize bu davanın sonuçsuz kalacağının işaretini vermişti. Mahkeme heyeti de sanıkları tahliye ederek bunu doğruladı. İddialar ciddi şekilde araştırılmadan sanıkların tahliye edilmesi şunu gösteriyor: buradan bir şey çıkmayacak. Mahkeme heyeti davanın özüne odaklanmıyor, tahliyeler odaklanıyor. Eksik soruşturma söz konusuysa soruşturmanın tamamlanması gerekirdi. Bakanlık ve milletvekilliği yapmış kişileri dinleyip ondan sonra tahliye kararı verebilirdi. Rahmetli Erbakan`ın de kemiklerini sızlattılar.

Müşteki avukatı Figen Şaştım: Tahliye kararının sebebi Balbay kararı, Hükümet gereken önemi vermedi

Sanıkların tahliye edilmesi hepimizi şok etti. Serbest kaldıklarında mensubu oldukları yapılar varsa yargılamayı sabote edecek birtakım teşebbüslerde bulunabilirler. Kendileri lehine kamuoyu oluşturabilir veya mahkeme heyeti üzerinde baskı kurabilirler.

Dava, yalnızca YÖK, TSK ve Milli Eğitim`den atılanlara yönelik bir dava olarak kaldı. 28 Şubatta medya, ekonomi ve halk ayağı da var. Tüm bu alanlara ilişkin tahkikatın genişletilmesi ve bu alanlarda işlenen suçlara yönelik de iddianamenin tanzimi gerekiyor. Tahliyeler sonucu yapılması gereken tüm bu çalışmalar sabote edilebilir.

Böyle olmasının sebebi Anayasa Mahkemesi`nin Mustafa Balbay hakkında aldığı tahliye kararı olabilir. Bu dava teşvik edici bir karar oldu. Mahkemenin aradığı bir karardı, onların önüne hazır tepsiyle sunulmuş oldu. Buradan güç alarak serbest bırakıldılar.

Müştekilerin davaya olabildiğince sahip çıkıp mahkemeye daha detaylı incelemesine yönelik dilekçelerle, davada hazır bulunarak destek olması gerekiyor.

Türkiye`deki hızlı değişen gündem, çıkar menfaat ilişkileri bu insanların davaya gereken ağırlığı vermesinden onları alıkoyuyor olabilir. Yoksa müşteki müdahil tarafında çok güçlü isimler var.

Hükümetin gereken önemi verdiğini hissedemedim. Birkaç yayın kuruluşu dışında çok üzerine gidildiğini görmedik.

Dönemin Refah Partili Milletvekili avukat Şeref Malkoç: Yapılan operasyon sanıkların lehine algılandı

Mahkeme başkanının sanıklarla ilgili kanaati davranışlarına yansıyor. Bu kadar delile rağmen ve iddianamede ağırlaştırılmış müebbet talep edilmesine rağmen yargılamanın tutuksuz yapılması hukukun geleneğine ve Yargıtay içtihatlarına uygun değildir. Neticede mahkeme karar vermiştir ama mahkemenin bu kararı kamu vicdanını rahatsız etmiştir, adalet konusunda tereddütler oluşturmuştur.

28 Şubat sadece askerlerden ibaret değildir. Askerlerin yargılanması sürerken medya, sermaye ve sivil toplum ayağının yargılanması için savcı gereken soruşturmayı da yapmalıdır. Kamuoyu ve mağdurların beklentisi budur.