Uluslararası İlişkiler Uzmanı Özyaramış: siyonistler açısından çok ciddi bir siyasi ve askeri başarısızlık söz konusu
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Muhammed Maşuk Özyaramış, siyonist işgalcilerin Gazze ve Batı Şeria'ya yönelik sert tedbirler içeren planı hakkında değerlendirmelerde bulunarak, Gazze'deki direnişin bu planı başarısız kıldığını belirtti.
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Muhammed Maşuk Özyaramış, 7 Ekim Aksa Tufanı'nın, siyonist yayılmacılığa karşı önemli bir dönüm noktası olduğunu belirterek, işgalcilerin son dönemdeki askeri başarısızlıklarını ve uygulamaya konan sert tedbirleri değerlendirdi.
Siyonist işgalci generallerinin planı, Gazze ve Batı Şeria'daki HAMAS varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan sert tedbirlerle dolu bir stratejidir. Plan, bu bölgelerdeki Gazzelileri hedef alarak geniş çaplı bir insanlık dışı uygulamayı içeriyor. Bunun temel hedefi, HAMAS'ın etkisini yok etmek için insan haklarını hiçe sayarak şiddetli bir askerî harekât gerçekleştirmektir.
Generallerin önerdiği plan, bölgedeki her binayı hedef almayı, insani yardımları engellemeyi ve sivilleri Mısır’a sürmeyi amaçlıyor. Sürgün edilmek istemeyenler ise "terörist" olarak tanımlanıp öldürülecek. Bu sürecin, aslında Birleşmiş Milletler'in tanımladığı soykırımın bir parçası olarak uygulanacağı belirtiliyor. Gazze'deki okullar ve hastanelerin doğrudan hedef alınması da bu planın unsurlarından bir diğeri. Bu sert tedbirlerin, bölgedeki Gazzellileri tamamen yok sayarak, toprakların boşaltılmasını sağlamayı amaçladığı ifade ediliyor.
Genel olarak, bu plan, siyonist işgalcilerin askeri başarısızlıkları ve siyasi çıkmazlarını aşmak için daha aşırı bir yol izlediklerini gözler önüne seriyor. Gazze ve Batı Şeria'da uygulamaya çalıştıkları sert tedbirler, bölgedeki direnişi kırmayı ve halkı yok etmeyi amaçlasa da mücahitlerin gösterdiği güçlü karşı koyuşla bu stratejinin başarısız olduğu açıkça ortaya çıkmıştır.
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Muhammed Maşuk Özyaramış, söz konusu generallerin planına ilişkin İLKHA’ya açıklamada bulundu.
“siyonistler açısından çok ciddi bir siyasi ve askeri başarısızlık söz konusu”
Özyaramış, “Malum olduğu üzere, 1800'lü yılların başından itibaren bölgede siyonist yerleşimciliği ve yayılmacılığı gündemde. Gelinen noktada, Balfour Deklarasyonu ile birlikte 1917'de uluslararası sistemde Yahudilerin bir destek kazandığı, 1948'de israilin ilanı, 1967 Arap-israil savaşlarında ilan edilen devletin topraklarının genişlemesi ve bugün Batı Şeria ve Gazze'de sıkışmış bir Filistin halkının durumu söz konusu. Malumunuz, 7 Ekim Aksa Tufanı bir milat oldu. Bu yayılmacılığı engelleyecek ve önleyecek, yayılmacılığa karşı direnişin sancağını göndere çekecek bir adım oldu. 7 Ekim'den bu yana ise siyonistler açısından çok ciddi bir siyasi ve askeri başarısızlık söz konusu. Özellikle son zamanlarda hem Gazze'de hem de Lübnan'ın Güney Cephesi'nde askeri başarısızlıklar yaşanıyor. Generallerin planı burada devreye giriyor. 7 Ekim sonrasında, İsrail Güvenlik Konseyi eski Başkanı General Giora Eiland ve bazı generallerin hazırlayıp, Netanyahu hükümetine sunduğu bir plan var. Bu plan, Gazze ve Batı Şeria'daki HAMAS varlığını çok sert tedbirlerle ortadan kaldırmayı öngörüyor. Generaller, çok sert tedbirler olmadan HAMAS tehdidinin ortadan kaldırılamayacağını belirtiyorlar. Plan, her binanın hedef olacağı, insani yardımların tamamen kesileceği, Gazze'deki insanların sahil şeridi ya da Mısır'a sürülmesi, sürülmeyi kabul etmeyenlerin ise ayrım gözetmeksizin terörist ilan edilip öldürülmesi gibi unsurlar içeriyor.” dedi.
“Generalin bir gazeteye yazdığı makale ile bu plan ortaya çıkmıştı”
Planla bölge tamamen ablukaya alınarak insani yardımların girişi engellendiğini ifade eden Özyaramış, “Son bir yıldır, gelinen süreçte aslında nispeten uygulanan bir plan var. Ancak, özellikle son iki aydır Kuzey Gazze'de uygulanmaya çalışılıyor. Başlangıçta bir hafta sürmesi beklenen bu planla, bölge tamamen ablukaya alınarak, insani yardımların girişi engelleniyor, elektrik, su ve temel ihtiyaç kanalları kapatılmak isteniyor. Böylelikle ağır bombardıman ve kara harekâtı ile halk sürgün edilecek, kalanlar ise öldürülecekti. İlk hedefler ise okullar ve hastanelerdi. Ancak iki aya yakın bir süredir bölgedeki mücahidlerin direnişiyle, temel ihtiyaçlar ve bombardımanlara karşı direnmeleriyle bu plan başarısız olmuş durumda. Bu planın deklare edilmesi aslında yeni bir olay değil; çünkü 11 Ekim 2023'te bir generalin bir gazeteye yazdığı makale ile bu plan ortaya çıkmıştı. Malumunuz, başlatılan savaş, hava bombardımanı ve akabinde gelen kara harekâtı Kuzey bölgesinde yoğunlaşmıştı. İlk etapta, buradaki sivil halkın büyük çoğunluğu güneye gitmişti. Ancak, o bölgede hala bulunan sivil halk vardı. Arada koridor oluşturulup, kara harekâtı güneye yoğunlaşınca halkın bir kısmı Kuzey bölgesine, kendi evlerine dönmek istedi. Başarılı olup evlerine dönenler oldu, fakat dönemeyenler veya izin verilmeyenler de oldu. Şimdi, tekrar Aksa Tufanı'nın yoğun olarak yaşandığı ve çıkışının olduğu Kuzey bölgesi üzerinden bu plan uygulanmaya çalışılıyor. Uygulanan plan, tamamen Netzarim Koridoru kuzeyinde insansızlaştırılmış, yaşam belirtisi olmayan askeri bir tampon bölge oluşturmayı amaçlıyor. Dolayısıyla, o bölgedeki bütün varlık ortadan kaldırılmak isteniyor.“ şeklinde konuştu.
“Hedef gözetmeksizin vuracağız sözünü bütün dünya kamuoyuna deklare etmiş oldular”
“Generallerin planı, aslında soykırımı Birleşmiş Milletler'in uluslararası çerçevede tanımladığı soykırımda belirtilen bütün maddelerin, bir fiil resmi olarak ilan edilip uygulanacağı bir süreçtir” diyen Özyaramış sözlerini şöyle sürdürdü:
“Önceden soykırım yapıldığında, askeri hata, yanlış yer bombalama, terör unsurlarını tespit etme ya da soykırımı inkâr etme yoluyla işleniyordu. Ancak artık, inkâr etmeden açık bir şekilde uygulamaya geçildi. Birleşmiş Milletler Filistin Yardım Kuruluşu (UNRWA) ilk olarak terör örgütü ilan edilip, bu kuruluşun vesilesiyle hizmet veren okullar ve hastaneler doğrudan bombalanarak hedef alındı. Buradaki amaç, doğrudan sivilleri hedef almak çünkü o bölge boşaltılmak isteniyor. Bunu da en sert tedbirlerle boşaltamayacaklarını bilen siyonistler, doğrudan sivilleri hedef almayı içeriyor. Kısacası kriz çıkararak ‘gidiyorsanız gidin, gitmiyorsanız hepiniz, çoluk çocuk demeden öldürüleceksiniz’ mesajı veriliyor. Bugüne kadar 45 bin kişi şehit edildi, 100 binin üzerinde yaralı var, 15-20 bin civarında kayıp var. Şehit edilenlerin 17 bini çocuk ve bu sayı daha da artırılacak. ‘Hedef gözetmeksizin vuracağız’ sözünü bütün dünya kamuoyuna deklare etmiş oldular.”
“Siyonist işgalcilere hak ettikleri fiili müdahale konusunda herhangi bir karar alınmadı”
İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında siyonist işgalcilere karşı hak ettikleri fiili müdahale konusunda herhangi bir karar alınmadığına dikkat çeken Özyaramış, “Konu katilliğin ve zulmün deklare edilmesi olunca, Avrupa ayağa kalktı ve biraz daha fazla tepki gösterdi. Ancak burada 57 tane İslam ülkesi var. Her birinin kendi içinde İslam lideri ve ümmet lideri pozisyonu var. Fakat gerçekte böyle bir durum söz konusu değil. Halkların, sivil toplum kuruluşlarının ya da bireysel insanların yaptığı eylemler, büyük bir şey yapıyormuş gibi lanse edilip, büyük destekler veriyormuş gibi bir kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyor. Malumunuz, en son Suudi Arabistan'da Riyad'da İslam İşbirliği Teşkilatı olağan toplantısını gerçekleştirdi. Geçen yıldan farklı hiçbir karar alınmadı, yine kınandı, yine kınandı, yine kınandı. Bununla birlikte, en sert sözler söylendi siyonistlere yönelik. Ancak hak ettikleri fiili müdahale konusunda herhangi bir karar alınmadı. Maalesef durum bu.” şeklinde konuştu.