Ring Arabası
Ramazanın üçüncü gününde İlke Haber Ajansındaki bir fotoğraf derinden sarsılmama yol açarken adeta içimin kanamasına sebep oldu.
Diyarbakır cezaevinin kapısından dört tarafı demirlerle örülü hücre durumundaki demir yığını kamyonun içinde yazın kavurucu güneşinin altında onlarca Müslüman genç, oruçlu halleriyle yüzlerce hatta bin kilometrenin üzerindeki bir yolculuğa kendi iradeleri olmaksızın zorla çıkarılıyordu.
Ring arabası Diyarbakır zindanının dışına çıkınca, cezaevinin önünde bekleyen zindan bahadırlarının anne, baba, eş ve çocuklarının ıslak gözlerinden kızgın yaşlar dökülüyordu. Yıllardır bir an bile olsa gözleri kızgın yaşlardan kurumamış yüreği yanık anneler….
Çocuklarına ağladılar, kavuşma hasretine, bu mübarek ramazanda kızgın güneşin altında zor ve dayatmayla dört tarafı demirden örülmüş hücrelerin içinde yolculuğa çıkarılmalarına, oruçlu ağızlarıyla hiçbir dinlenmeye izin verilmeden bin kilometreden fazla sürecek yolculuğa ağlıyorlardı. Yaşlı, hasta ve perişan halleriyle aynı şehirde kalan evlatlarını ziyaret etmekten aciz bu insanlar, bin kilometreden uzak yerlere sürgün edilen evlatlarının, yani yüreklerinin parçalarını belki de ömürlerinde bir kere daha göremeyeceklerinden dolayı vakarlarını muhafaza etmekle beraber hüzünlüydüler.
Çocukları da hüzünlüydü zindan bahadırlarının. Baba kucağına ve baba muhabbetine hasret büyüyen, bir kerecik dahi olsa babalarıyla el ele tutuşup yürümeyi, birlikte oturup doya doya yemek yemeyi yıllardır hayal eden, bütün bunlardan mahrum kalsalar da görüş günlerinde fırsatını buldukça babalarının cemalini görmeye alışkın masum çocuklar, bir daha uzun süre babalarını göremeyeceklerinden, uzak memleketlere yolculuk yapacak güç ve imkanlara sahip olmamaktan dolayı hüzünlüydüler.
Gencecik yaşlarda İslam’a hizmetlerinden dolayı yiğitleri zindanlara doldurulan kadınlar, yıllardır kavuşma ve çocuklarını babalarının terbiyesinde büyütme arzusuyla tutuşurken, bütün bunlardan yoksun kalınca fırsatını buldukça çocuklarının ellerinden tutup yiğitlerini ziyarete gidebiliyorlardı. Yiğitlerini dört gözle bekleyen kadınların gözlerine baka baka, dağ gibi dayandıkları kalelerini uzak diyarlara sürgün ettiler. Zor şartlar altında yaşayan ve ekonomik sıkıntılar çeken bu ailelere sadece zulmetmek için yapılan bu sürgünlerle göz göre göre anne, baba, çocuk ve eşler hak etmedikleri cezalara çarptırılıyorlardı.
Ramazanın üçüncü gününde karşılaştığım sürgün fotoğrafı beni en derin yerlerimden vurup vicdanımı yaraladı. Bu fotoğraf, Diyarbakır zindanında yatan Müslüman gençleri Ramazanda, çöl iklimine teslim olmuş yazın en kavurucu günlerinde oruçlu ağızlarıyla ring arabalarına bindirip annelerinin, çocuklarının ve eşlerinin çığlıkları ve masumane bakışları altında en uzak zindanlara sürgüne göndermeyi çarpıcı şekilde yansıtıyordu.
Yetkililer hiçbir çağrıya kulak asmadılar. Hiçbir çığlığı duymadılar. Ne Ramazan ayı, ne zindandakilerin oruçlu oluşları, ne kavurucu yaz iklimi, ne anne, baba, eş ve çocukların çığlıklarını duyacak vicdanları yoktu. Zaten vicdan sahipleri olsalardı bu cinayetlere bulaşmaz, göz göre göre bu kadar masuma zulmetmezlerdi.
Hiçbir vicdan sahibinin yapamayacağı, en ufak insani özellikler taşıyan insanların tahammül edemeyeceği bu tür cezalandırmaların yıllardır mağduriyet içinde yaşayan onlarca aileye zulüm olduğunu, onları daha fazla perişan edeceğini bile bile bütün bu cinayetler işlendi.
Bu mazlum ve mağdurlara hak etmedikleri zulümleri yapanlar, işledikleri cürümlerle mağdur ve mazlumların vicdanlarında lanetlenmekten hiç mi çekinmiyorlar? Bu aşağılık ve zorbaca dayattıkları sürgünlerle mübarek Ramazanda dua için Allah’a yükselen mazlum ve mustazaf eller ve seherlerde duaya durmuş diller tarafından Allah’a şikâyet edileceklerinden hiç mi korkmuyorlar? Bu mazlumlara yaptıklarının karşılığında hangi büyük kazanımlar elde ettiler ki, Allah’ın, meleklerin ve müminlerin lanetine sebep olacak mazlum ve mağdurların bedduasından çekinmiyorlar?
Son olarak şunları söylemek istiyorum… Efendiler! Bu yaptıklarınızla mağdur, mazlum ve yürekleri yanık yaşlı anne ve babaların, yıllardır babasız büyüyen, babalarına kavuşma hasretiyle yanıp tutuşan yavruların, eşlerine ulaşmak için büyük sabır ve metanetle ayakta durmaya çalışan kadınların bedduasından ve lanetinden kurtulamayacaksınız. Özellikle bu mübarek günlerde bu mazlumların dualarının her zamankinden daha makbul olduğunu ve çok daha çabuk neticeye ulaşacağını bilin. Seherlerde ayağa kalkıp pak ve temiz yürekleriyle yapacakları dualar sizin için büyük bir ateşe dönüşebilir. Gelin bu yaptığınız yanlışlardan vazgeçin. Bu insanlara yaptığınız zulümlere son verin. Onlardan özür dileyin ve helallik talep edin. Aksi taktirde onlar bir müddetliğine sıkıntı çekecekler, ancak bunun karşılığında sizin akıbetiniz hiç de iyi olmayacak.
Hürseda Haber