• DOLAR 34.553
  • EURO 36.008
  • ALTIN 3003.2
  • ...
Zekeriya Gezer: Kalkan olan namazımızın delinmemesi lazım
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Kur'an Nesli Platformu tarafından düzenlenen “Hayat Namazla Güzeldir” temalı 6. Namaz Çalıştayı Şanlıurfa’da yapıldı.

Çalıştay, Recep Tayyip Erdoğan Gençlik ve Kültür Merkezi Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi.

Program Mikail Ercan Hoca'nın Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Sinevizyon gösteriminin ardından İl Müftüsü Ramazan Tolan ile Kur'an Nesli Platformu Sözcüsü Mehmet Emin Sütçü, birer selamlama konuşması yaptı.

Ardından Osman Gülebak moderatörlüğünde gerçekleştirilen birinci oturumda Araştırmacı Zekeriya Gezer, bir sunum yaptı.

Ümmetin, namazı zayi ettiğini belirten Gezer, bu nedenle insanların her şeyini kaybettiğini, çürümüşlüğe bırakılmış insanlar yığını oluştuğunu ifade etti.

"Nasıl bir namaz kılınmalı?' sorusuna cevap aradıklarını ama aslında bunun "Yüce Allah nasıl buyurduysa öyle kılmak gerekiyor" şeklinde tek bir cevabının olduğunu vurgulayan Gezer, "Yüce Allah nasıl buyurduysa öyle kılmak gerekiyordu ama ümmetin hali pürmelali ortada, öyle bir duruma geldik ki maalesef birbirimize namazı anlatmak zorunda kalıyoruz. Bugün İslam ümmetinin içinde bulunduğu acı durumun yegâne sebebi namazdır. Neden mi? Bütün manevi ibadetlerin temerküz ettiği salt namazdır ve namazın bütün rükünlerinin, bütün ibadetlerin temerküz ettiği nokta secdedir. Kulun seradan semaya açılan kapıdan girmeseydi. İçkin alemden aşkın alemlere ulaşma çabasını ifade ediyordu. İçkin dünyasındaki acı gözyaşlarını dökeceği yerin adı secdeydi ama secde bir şeye daha ihtiyaç duyuyordu. Bugün Gazzeli kardeşlerimiz bunu bize gösterdi. Bir şey daha gösterdiler; beyaz bildiğimiz kefenin rengi kırmızıymış mı meğer ki! Tarih boyunca ümmet bunun rengini beyaz zannediyordu. Secdesinde beyaz kefen arzulayanların namazı belki orada tartışılır işte. Zira ümmetin kurtuluşu secdededir ve secdedeki duamız, ibadetimiz, beyaz kefen arzusu, hayırlı uzun ömür yaşama arzusundan ziyade kırmızı kefen giyme arzusuna dönüşmediği müddetçe biz hiçbir yere varamayız." diye konuştu.

Namaz bütün peygamberler üzerinden kul ile Allah arasındaki ilişkiyi belirleyen, kulun maddi alemden kopup manevi alemle irtibatını kuran yegane ibadet olduğunu söyleyen Gezer, evleri mescid edinmedikçe, kalpler orada Rabbiyle buluşup atmadıkça, Müslümanların namazın hakkını vermesinin söz konusu olamayacağını vurguladı.

"Herkes Rabbiyle baş başa kaldığında nasıl bir namaz kılması gerektiğini kendi duygularına danışarak öğrenecek"

Gezer, şöyle devam etti:

Biz aslında sevgili hocalarımla beraber 'Nasıl bir namaz?' arayışına cevap arıyoruz ama biz işin formatif kısmındayız, şekline takılıyoruz ister istemez. Biz kuluz, hiçbir zaman namazın rükünleri ve zahiri etkileri dışında bir şey konuşamıyoruz. Zira manevi etkileri öyle yüksek ki bunu bellememiz, anlamamız, idrak etmemiz mümkün olmayacaktır.

Öyle bir namaz düşünün ki secdesinde yere sesleniyorsun, sedası arşta işitiliyor. Sen secdede gözyaşı döküyorsun, melekler göklerde, aşkın alemlerde icabet ediyorlar sana. Nereden bileceğiz ki? Biz kuluz. Onun için namaz anlatılmaz sevgili kardeşlerim, kılınır. Ve herkes Rabbiyle baş başa kaldığında nasıl bir namaz kılması gerektiğini kendi duygularına danışarak öğrenecekler. O anda kesafet kesbeden duygularınız ne durumdadır, ona cevap arayacaksınız. Ve namaz özellikle gece kılınan namaz çok daha evla ve etkin olacaktır. Zira mülk alemi işin maddi boyutuna tekabül ederken, melekut alemi için soyut, mana, aşkın kısmına tekabül eder.

Aşıkla Maşuk'un bir araya geldiği yerde aşkın olan kalp, bütün dünyevi duygularından sıyrılıp da Rabbiyle baş başa kalınca şu sonuç çıkacaktır ortaya: Korku ve hüzün, ümit ve korkular bir aradadır. Korku ve ümitlerin bir arada olduğu yegâne ibadetimiz namazdır, namazın secdesi çok daha kıymetlidir. Eğildikçe uruc ettiğin yegâne ibadettir namaz. Rabbiyle buluşmasıydı namaz kulun, Allah kuluna bu büyük ikramı nasip etti. Allah bir kulunu severse ona secde ikramında bulunur, onu huzura kabul eder."

"Dünyanın dağıttığı kalplerin toparlanma yeri namazdır"

Her bir rüknünde derin derin manalar barındıran namazın, aslında kulun en selis ifade ile en yüksek perdeden imanını Rabbine arz ettiği, haykırdığı bir ibadet olduğunu belirten Zekeriya Gezer, "Rabbin kulunu huzura kabul ettiği ve ona o kalbi duyguları yaşattığı, maddeden koparıp manevi alemlerde adım adım gergef gergef yükselttiği makamın adıdır namaz. Mülk dedik gündüze tekabül eder; melekut tüm temsilcisi, sembolize edildiği yer gecedir. Gecenin kesif karanlığında gündüzün aydınlığına sahip olma mücadelesi verilir. Eğer gündüzün aydınlığına sahip olmak istiyorsan gecenin kesif karanlığında yüreğini ateşle tutuşturmalı, eritmelisin. Öyle bir ateş, öyle bir kıvılcım saçacak ki her kıvılcımda kesif bir nur bütün gökleri kaplasın. Unutma ey Müslüman kardeşim, dünyanın dağıttığı kalplerin toparlanma yeri namazdır." diye konuştu.

"Kalkan olan namazımızın delinmemesi lazım"

Dünya hayatının namazınıza engel olmaması gerektiğini vurgulayan Gezer, "Dünyevi kazanımlarınız, amaçlarınız, tumturaklı beklentileriniz, çocuklarınızı okutma gayeleriniz, sözüm ona maddi istikballeriniz birer perde olarak sizinle Rabbiniz arasında geriliyor. Kara dehlizler gibi kara dalgalar gibi Rabbimiz ile aramıza giren bu dünyevi gayeler ve korkular her seferinde kalbimizden bir şeyler alıp sürükleyip götürüyor maalesef. Buna asla ve asla izin vermemeliyiz. Kalkan olan namazımızın delinmemesi lazım. Delinen kalkan sizi artık hiç kimseden koruyamaz. Allah-u Teala hiç korumaz, zira O'na boyun eğmemiş, secde etmemiş bir kulunu Allah asla sevmez." şeklinde konuştu.

"Allah'ı değil de insanları memnun etmeye çalıştıkça kaybediyoruz, batıyoruz"

Gezer, "Sahabenin biri dedi ki 'Ya Resulallah! Ben seni çok seviyorum, Allah da seni sevsin ama senin cennete gireceğin kesin iken benim durumum ise meçhul. Ne olur bana yardım et de ben de cennete gireyim.' Demesi üzerine Resulullah, 'Hayır. Sen bana yardım et, seni cennete götüreyim' dedi. Sahabe, 'Ne yapayım ya Resulallah?' sorusuna Efendimiz 'secdelerini uzat' yanıtını verdi. Kişi Allah ile buluşunca duygusal anlamda secdelerini uzatmalı, ne istiyorsa secdede istemelidir. Yorulduğunuzda, sıkıldığınızda, yüreğiniz daraldığında, inşirah isteğiniz arttığında biliniz ki Rabbinizin size bir ikramı vardır. Allah kapıları çalmanız için kapıları yüzünüze kapatır. Kapatılan kapılar Allah'ın size gazabı değildir. Allah dünyevi arzularınıza kapıyı kapatır, isteklerinizi örter. Unutmayınız ki Allah'ın size vermedikleri verdiklerinden daha çok şükür sebebidir ama anlayamıyoruz. Kapı kapandığında Rabbine yaklaşması, uzun secdelerde ağlayıp sızlaması gereken kulun Rabbine sırtını dönmesi işler acısı bir durumdur. Oysa açık kapıyı kimse çalmaz. Allah senin sesini işitmek istiyor. Allah kulların yıkılan kalplerinde, gönüllerinde gözyaşlarındadır ama biz Allah'ı değil de insanları memnun etmeye çalıştıkça kaybediyoruz, batıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

"Secde etmekten imtina eden bir ruh olmaya solmaya ve acı çekmeye başlar"

Namazın terk edildiği yerde bütün günahlar ve kötülüklerin başladığını, namazı terk edip secdenin azaltıldığı an Allah'ın, dünya nimetlerinin kapısını açabileceğini ancak bu durumun bir ödül olmadığını belirten Gezer,  "Bu, isteğinizle imtihan edilmenin karşı karşıya kalındığı anı ifade eder. Secde etmekten imtina eden bir ruh olmaya solmaya ve acı çekmeye başlar. Ruhunuzun karamsarlığından Rabbimize sığının. İşte o zaman kalbiniz ve gönlünüz ferah olur. Namaz insana tek bir hedef koyar ve sakın bu hedefe giderken hedeflerinizi küçültmeyin. Hedef küçültmek insani bir tutum değildir. Hedef küçülteceğinize hızınızı arttırın. Hedefe yaklaştıkça imtihan gereği sorunlar da artacaktır. Bu zorluklar arttıkça Allah'a yakınlaşmayı bileceksiniz." ifadelerini kullandı.  (İLKHA)













Bu haberler de ilginizi çekebilir