Yazar Vahdettin İnce: Namaz kılan dimdik durur; sürünmez
Şanlıurfa'da düzenlenen “Hayat Namazla Güzeldir" çalıştayında konuşan Yazar Vahdettin İnce, namaz ibadetinin tıpkı kıyamda olduğu gibi insanı hayatta dimdik tuttuğunu belirterek namaz kılmayanların ise sürünmeye mahkum olduklarını vurguladı.
Kur'an Nesli Platformu tarafından düzenlenen “Hayat Namazla Güzeldir” temalı 6. Namaz Çalıştayı Şanlıurfa’da yapıldı.
Çalıştay, Recep Tayyip Erdoğan Gençlik ve Kültür Merkezi Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi
Program Mikail Ercan Hoca'nın Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Sinevizyon gösteriminin ardından İl Müftüsü Ramazan Tolan ile Kur'an Nesli Platformu Sözcüsü Mehmet Emin Sütçü, birer selamlama konuşması yaptı.
Ardından Osman Gülebak moderatörlüğünde gerçekleştirilen birinci oturuma geçildi. İlk oturumda Yazar Vahdettin İnce, bir sunum yaptı.
Çalıştayı düzenleyen Kur'an Nesli Platformunu tebrik eden İnce, Gazze direnişini ve başta HAMAS lideri Yahya Sinvar olmak üzere şehitleri saygıyla selamladı.
Şehit Yahya Sinvar'ın "Diken ve Karanfil" adlı romanını çevirisini yaptığını hatırlatan İnce, kitapta Filistinli bir çocuğun şehit oluncaya kadarki mücadelesinin ve yaşadığı zorlukların anlatıldığını aktardı.
Namazın önemini anlatan İnce, "Resulullah, 'Bu din ilmek ilmek sökülecek' buyuruyor. Bir çorap söküğü gibi… İlk sökülecek ilmek hakimiyet, son sökülecek ilmek de namazdır. Böyle ilmek ilmek söktüler, hilafeti, devleti bertaraf ettiler; birlik kalmadı. Son halka namaz kalmıştı. O da artık anlaşılacağı üzere o da kopmak üzere. Filistin de buna benziyor. Ümmetin ayakta kalışının bir sembolü haline gelmişti. Çünkü Osmanlı gitti, hilafet gitti, Arap alemi parçalandı…. Son kala kala Filistin kaldı ve Filistin, ümmet diye bir gerçekliğin son halkasıdır. Bu halka koparsa bitecek. Ondan sonra her türlü rüzgarın önünde savrulup duran kuru bir yaprağa dönüşecek insanlar." dedi.
Bu nedenle İslam toplumunu hakimiyet ve etkinlik ile dünyada söz sahibi olan ümmet haline getirecek iki şeyin olduğunu belirten İnce, bunların da namaz ve Filistin olduğunu aktardı. İnce, "Namazı ikame etmemiz, namazla ayakta kalmamız… Filistin… Filistin'in başarması, Filistin'in mukavemet ruhunu yeniden diriltmesi… Bunun için dua etmeliyiz. İkisinin arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Dinimizin son ilmeğinin hâkimiyetimizin de son ilmeğinin sökülüp atılmasına müsaade etmemeliyiz. Çünkü bu bizim hayatımızın yegane garantisidir." diye konuştu.
"Milletlerin hepsi İslam'la, namazla, Kur'an'la adam oldular"
İnce, "İslam'dan önce ve sonraki hallerimizi göz önünde bulundurduğumuzda ne demek istediğimiz anlamış oluruz. İslam'dan önceki Arapları göz önünde bulundurun; taşa, ağaçlara, bulutlara tapan, ahlak bilmeyen, her türlü kötülüğün hakim olduğu bir bedevi toplum halindeydiler. Türkler, Orta Asya'da atların sırtında çapulculukla uğraşan bir milletti. Kürtler Zagros dağlarının oyuklarında yaşayan talanla geçinen bir topluluktu. Bu 3 toplulukta dünyanın saygı göstermesi gereken bir özellikleri yoktu. Bir parça İran vardı Sasani İmparatorluğu olarak onlar da yozlaşmış bir milletti. Fakat bu milletlerin hepsi İslam'la, namazla, Kur'an'la adam oldular. Türkler bir cihat neferleri gibi Orta Asya'dan bir ok gibi fırlayarak ta Viyana'ya kadar hâkimiyet kurdular. Araplar ise 23 senelik Peygamber efendimiz döneminden sonra müthiş bir hızla geniş toprakları hâkimiyetleri altına aldılar. Kürtler ise Eyyübiler var, büyük alimler yetiştirdiler. Tek değerimiz islam'la oldu." ifadelerini kullandı.
Yazar Vahdettin İnce, şimdiler de ise milletlerin İslam'dan ve namazdan uzaklaşarak batının değerlerine boyun eğdiğini; Müslüman halkların arasında tefrika ve çatışmaların yaşandığını kaydetti.
Namazın felsefi boyutuna işaret eden İnce, şöyle devam etti:
"İslam alimleri, kelamcılar insanın bütün davranış ve duygularının onun sahip olduğu 3 kuvvetten kaynaklandığını söylerler. Akıl kuvveti, öfke kuvveti, şehvet kuvveti. Bu üçü bütün davranışlarımızın kaynağıdır.
Öfke kuvveti için alimlerimiz, insana yönelen herhangi bir zararı savmak için bahşedilen bir güçtür, der.
Şehvet gücü ise insana faydası olan bir şeyi istemesi için insana verilmiş. Ama eğer öfke gücü ve şehvet gücü akıl gücünün kontrolünde değilse, akıl bunları kontrol etmiyorsa bu öfke gücü kendini savunma aracından çıkıp başkalarına zulmetmeye sebep olur. Yeryüzünde büyük bir güce kavuşan insanların nasıl Firavunlaştığını görürsünüz.
Şehvet gücü akıl kontrolünden çıkarsa azgınlığa, ahlaksızlığına yol açar. Bugün bu iki durum da söz konusudur.
Peki, akıl bunu nasıl sağlar? Bu duyguların aklı etkileme gücü de var. Zaman zaman akıl bunların etkisinde kalıyor. Aklı, öfkenin ve şehvetin etkisinden kurtarmak için vahiy gönderiyor Cenab-ı Allah. Vahiy, aklın aklı konumundadır. Bu, insanlık dünyasındaki varlığın amacına yönelmesini sağlar. Bu tam da namazın ifade ettiği bir şeydir.
3 insana işaret eder namaz; Fatiha süresinde insanın akıl gücüne, insanın öfke gücüne, insanın şehvet gücüne ve onların kontrol altında tutulmasına işaret ediyor. Bir; nimet verilenler. İki; gazaba uğrayanlar. Üçüncüsü de sapanlar.. Hemen arkasından kul, Fatiha süresinde namazda iken 'bizi dosdoğru yola ilet' diyor."
Namazın, İslam'ın tümünü temsil ettiğini vurgulayan İnce, "Varlıkta bazı şeyler dimdik ayaktadır. Dağlar ağaçlar… Bazı varlıklar rükûda, secdededirler. Bunun yanında insanın hayatını boyuncu veya bir gün içerisinde çeşitli durumlar vardır. Ayakta, büküldüğümüz, süründüğümüz durumlar vardır. Bütün vaziyetlerimizi bir namaz şeklinde Allah'ın önüne koyuyoruz, kendimizi ona karşı kulluğumuzu ona ifade ediyoruz. Bu yüzden namaz insanı ayakta tutandır. Namaz için kıyam kelimesi kullanılır. Aslında bir anlamda kıyamla, namazla ayakta durun. Namaz kılmazsanız sürünürsünüz. Namaz kılarsanız dimdik durursunuz. Bugün bizim bu dik duruşa ihtiyacımız vardır. Filistin'de mukavemetin gerçekleştirdiği dik duruşun aynısını İslam coğrafyasını içine alması için bunları yeniden ihya etmemiz lazım." değerlendirmesinde bulundu.
İnce, "Namaz, 'salat' demektir. Salat da 'sala' kelimesinden 'bağ kurmak' anlamındadır. Namaz, bir bağlar silsilesidir. Allah'la bağ kurmaktır. Bu bağları kurduğun zaman daha dik durursun. Namaz, eski Farsçada da 'bağlantı' demek Arapçadaki 'sala' ile aynı anlamı ifade ediyor." şeklinde konuştu. (İLKHA)