Gündem üzerine birkaç kelam
İnsanoğlu var olduğundan beridir yaşadığı süre içerisinde hem kendi hayatında hem de yaşadığı toplumda sürekli değişen gündemlere şahitlik etmiştir ve etmeye de devam edecektir. Yaşadığımız topraklarda da durum aynıdır.
Zaman geçtikçe hızla değişen gündemler adeta insanın başını döndürmekte…
Birilerinin gündemi sevinç verirken; birilerinin ise kendilerine adeta hüzün vermektedir.
Birilerinin gündeminde işgalden kurtulma varken; birilerinde işbirlikçilik, hainlik vardır.
Birilerinin gündeminde soğukta, yağmurda, karda çocuklarını ısıtma derdi var iken; birilerinin gündeminde ise, klima, doğalgaz vardır.
Birilerinin gündeminde sürgün, muhacerat, hasret ve cezaevi yolu var iken; birilerinde ise çıkar vardır, menfaat vardır.
Birilerinin gündeminde Sırat-ı Müstakim’den çıkmış toplumu tekrar dosdoğru yol olan İslam’a döndürme gayreti var iken; birilerinin gündeminde ise ifsat vardır, kendi din kardeşlerine komplolar düzenlemek vardır.
Hasılı dedim ya, gündem çok hızlı değişiyor.
Lafı uzatmayayım. Son günlerde malum dershanelerin kapatılmasıyla ilgili bir tartışmadır almış başını gidiyor. Bir tarafta dershanelerin insanlara maddi, manevi zarar verdiğini ve bu yüzden kapatılacağını açıklayan devlet var; diğer yandan buna karşı çıkan ve dershanelerin kapatılmaması gerektiği, kapatılması halinde bunun büyük zararlara sebep olacağı iddiasında olan bir grup var. Buna karşı çıkan grup hükümet aleyhinde büyük bir propaganda başlatmış durumda. Bu propagandalar öyle bir hale gelmiş ki, bazen insanı güldürmeye zorluyor. Herhalde dershanelerin kapatılması ile ilgili bir ayet veya hadis bulsalardı çok ferahlamış olurlardı.
Ama hakikaten garip birşey… Siz birkaç seçimdir bu hükümet için ev ev dolaşacak, teravih çıkışlarında cami önlerinde oy için broşür dağıtacaksınız; hatta hükümetin kendi teşkilatlarından daha fazla çalışacaksınız; sonra kalkıp birbirinize düşmanlık edeceksiniz. Ve devlet de size her türlü imkanı vermesine, hatta Güneydoğu`daki SODES projelerinin hepsini size vermesine rağmen yine düşman olacaksınız. Ne değişti acaba?..
Ama bence bunun tek bir sebebi var. O da çıkar üzerine kurulan dostluklar uzun sürmez.
Neyse konum bu değil. Artık hükümet ve Hizmet(!) bu meseleyi çözer.
Bu tartışma üzerinden dikkatinizi çekmek istediğim bir mesele var. Özellikle dershanelerin kapatılması noktasında yaygara kopartan Hizmet(!) Hareketi’ne bağlı kişilerin sözleri, tepkileri insanı düşünceye sevkediyor.
Bu camianın yıllardır Türkiye`de bir parmaklarının dahi kanamadığını, maddi anlamda çok iyi imkanlara sahip olduklarını ve devletin onlara verdiği sınırsız desteği bilmeyeniniz yoktur herhalde.
Mesela derneklerinin basıldığını, yalan dolan komplolarla üyelerinin içeri alındığını, polis tarafından takibat, tehdit ve tacize uğradıklarını; anadan yardan ayrılmak zorunda bırakıldıklarını, işkencehanelerde en iğrenç muamelelere tabi tutulduklarını gördünüz veya duydunuz mu? Ben hiç duymadım. Çünkü bunları yaşamadılar.
Evet, bunca maddi güç ve ferde sahip bir camianın nasıl da en ufak bir maddi kesinti ile karşı karşıya kaldığında titrediğini ve bunu başlarına gelen en büyük musibet, imtihan ve badire olduğunu dile getirdiklerini görüyoruz.
Acaba Allah (cc) onları yukarıda saydığım ağır imtihanlardan geçirse kaç tane fertleri ayakta kalır? Varın siz düşünün.
Bu halleri şunu gösteriyor ki; maddiyatı kendisine amaç ve gaye edinmiş hareketlerin çabucak çözülmesi normaldir.
Oysa bir hareket, bir dava ancak uğrunda bedeller, fedakârlıklar verilmişse sağlam olur. Samimiyet üzerine kurulmamış hareketlerin yaşama şansı da yoktur. Birbirine kenetlenmiş tuğlalardan örülü bir duvar olmak kolay değildir. Bu uğurda hicretler, işkenceler, zindanlar ve şahadetler çekilmelidir. İşte bunlardır hareketleri sağlam yapan.
Ve bugün bir kez daha aslında kimin bu topraklarda daha sağlam olduğunu; izzetle, şerefle ayakta durduğunu görüyoruz
En iğrenç zulümlerden geçenler ve nice imtihanları Allah`ın yardımı ile başarılı bir şekilde atlatanlar, bugün yeryüzünde en ala şerefe layık olanlardır.
Ama gücü eline geçirince kendi öz kardeşlerine her türlü zulmü reva görenler bu şerefe layık mıdır, bilmiyorum.
Netice itibariyle son kelamım şudur ki “nehnu usbetün” deyip Yusuf`u kuyuya atmak kolaydır. Ama kuyulardan çıkmak, komplolarla karşılaşmak, ardından zindanlara atılmak, işkenceler görmek ve en nihayetinde Mısır`a hükümdar olmak zordur.
Değil mi?
Selam ve dua ile…
M. Burak Hazar