Ebu Ubeyde'nin "seferberlik" çağrısına İslam alimlerinden yanıt: İşittik
Farklı ülkelerdeki 16 İslami sivil toplum kuruluşu tarafından yapılan ortak açıklamada "Alimler, Gazze'deki mücahitlerin sözcüsü olan kardeşimiz Ebu Ubeyde'nin kendilerine yönelttiği çağrıyı işittiler. Allah onu ve diğer kardeşlerini korusun ve zafer nasip etsin." ifadelerine yer verildi.
HAMAS'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde, pazartesi günü yayımladığı video mesajında, İslam dünyasındaki alimlere "seferberlik" çağrısında bulunmuş, Gazze ile dayanışmalarını artırmalarını istemişti.
Filistin Alimler Heyeti, Tek Ümmet Heyeti, Eritre Alimler Birliği, Sünni Alimler Birliği, Cezayir'deki Maâli Bilim ve Eğitim Derneği, Lübnan'daki Davetçiler Konseyi ve Irak Kudüs'ü Destekleme Koalisyonunun aralarında olduğu 16 İslami kuruluş, "Tufan Alimleri Bildirisi" adıyla ortak bildiri yayımladı.
"Allah bu Tufan ile ümmetin âlimleri ile iktidar âlimlerini ayırmıştır"
Bildiride şu ifadelere yer verildi:
Alimler, Gazze'deki mücahitlerin sözcüsü olan kardeşimiz Ebu Ubeyde'nin kendilerine yönelttiği çağrıyı işittiler. Allah onu ve diğer kardeşlerini korusun ve zafer nasip etsin. Ebu Ubeyde'den önce alimler Allah Teâlâ'nın şu sözünü işittiler: 'Allah'ın mesajlarını iletenler, O'ndan korkarlar ve Allah'tan başka kimseden korkmazlar' (Ahzâb, 39).
Ve Allah Teâlâ'nın onlardan aldığı ahdi işittiler: 'Onu insanlara açıklayacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz' (Âl-i İmrân, 187).
Hakkı gizleyenlere yönelik şiddetli tehdidini de duydular: 'Gerçekten apaçık delilleri ve doğru yolu indirdikten sonra gizleyenlere Allah lanet eder ve lanet ediciler de onlara lanet eder' (Bakara, 159).
Mescid-i Aksa Tufanı gelmiştir ve Allah bu Tufan ile ümmetin âlimleri ile iktidar âlimlerini ayırmıştır. Kim dünyayı terk edip ahireti satın almışsa kim de ahiretini başkalarının dünyası için satmışsa Allah bu Tufan'la hak ile batılı ayırmıştır. Hadiseler ve felaketler, insanları iki safa ayırana kadar devam edecektir: İçinde nifak bulunmayan bir hak safı ve hak bulunmayan bir nifak safı.
"Bu şer'i görevde ihmalkâr davrananın mazereti kabul edilemez"
Alimler bu mübarek Tufan'ın seyrine eşlik etmişlerdir ve birçok imam ve sembol isimlerden aydınlatıcı fetvalar ve onurlu duruşlar ortaya çıkmıştır. Ancak olayların gelişmesi ve Tufan'ın genişlemesi, işgalcilerin savaşı genişletme çabasıyla birlikte artık yeterli olmamaktadır. Ümmetin gençleri ve uzmanları, bu fetvaların yayılmasını engelleyen engelleri kaldırmalı ve hakkın davetçilerine uygulanan medya kuşatmasını kırmalıdır.
Bu Tufan Gazze'den Mescid-i Aksa için başlamıştır ve ümmetin en büyük görevlerinden biri, Mescid-i Aksa'yı koruma, kurtarma, onu yıkmayı ve yakmayı planlayan, yerine sözde mabetlerini kurmayı amaçlayan suçlu siyonistlerden temizleme görevini yerine getirmektir. Bu şer'i görevde ihmalkâr davranan veya bu yolda mücadele edenlere yardım etmeyen kimsenin Allah katında mazereti kabul edilemez.
"Müslümanlar için farz-ı ayn'dır"
Mücahitlerin çağrısına yanıt olarak, bazı sabiteleri vurguluyor ve tüm ilim ehline, daha fazla açıklama yapmaya, daha fazla çalışmaya ve ümmetin liderliğini üstlenme ve yönünü belirleme çabalarını arttırmaya çağırıyoruz:
1. Tüm Filistin, denizden nehre kadar, tüm Müslümanların toprağıdır. Hiç kimsenin oradan taviz verme hakkı yoktur ve oradan bir karış dahi terk edilemez. Mescid-i Aksa'nın tüm bölümleri, üstü ve altı dahil olmak üzere, yalnızca Müslümanlara ait olup başkalarının hiçbir hakkı yoktur.
2. Düşman, bir İslam toprağına saldırdığında ve onu savunmak oradaki halkın kapasitesini aştığında, cihad o bölgedeki insanlar ve çevrelerindeki diğer Müslümanlar için farz-ı ayn olur. Ta ki güç elde edilip işgalci mağlup edilene kadar. Bu, özellikle Filistin'deki Müslümanlar için geçerli olup, ardından çevre ülkelerdeki Müslümanlara kadar yayılmaktadır. Filistin'deki cihad, cihad-ı def' olarak bilinir ve bu, tüm Müslümanlar için farz-ı ayn'dır. Zira bu savaşın, ümmetin tüm fertlerinin katılımı olmadan kazanılamayacağına artık kesin olarak kanaat getirilmiştir. Bu, yöneticiler, halklar, gruplar ve bireyler için bir görevdir ve kim bu konuda daha fazla etkiye sahip ise, görevi daha fazla yerine getirmek zorundadır.
"Gençler, ellerine geçen her imkânla cihad yollarını bulmalı"
3. Muasır cihadın birçok şekli vardır ve her Müslüman, şer'î görevini yerine getirmek için birçok yola başvurabilir. Herkes, cihad edeceği cepheyi bilmelidir. Bunlardan biri, silahla cihattır, düşmanın genişlettiği alanlarda bu cihadı genişletmek gereklidir. Allah'ın şu buyruğunu yerine getirmek için düşmandan önce harekete geçmek gerekir: 'Onlar sizinle topyekûn savaştıkları gibi, siz de onlarla topyekûn savaşın ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir.' (Tevbe, 36). Aynı zamanda mücahitleri mali, silah ve diğer ihtiyaçlarla desteklemek de bir cihad şeklidir. Mücahitlerin, şehitlerin, esirlerin ve ihtiyaç sahiplerinin ailelerine destek olmak, sürekli meydanlarda protesto gösterileri düzenlemek ve işgalciyi destekleyen ülkelerin büyükelçilik ve konsoloslukları önünde oturma eylemleri yapmak da birer yöntemdir. Ayrıca medya alanında mücadele etmek, internet ağlarını takip etmek ve siyonist kampanyalara karşı durmak da cihadın bir yoludur. Sosyal medyada hakka destek vermek ve batılı susturmak, ekonomik boykot yapmak, siyonistlerle iş birliği yapanları ifşa etmek ve onların çıkarlarına zarar vermek de birer cihad yöntemidir. Siber cihad da işgalcinin web sitelerine ve hayati çıkarlarına elektronik saldırı düzenlemeyi kapsar. En önemli cihad türlerinden biri de eğitimde ve öğretimde gayret göstermektir. Kurtuluşun geleceği nesli yetiştirmek ve gençlerin gözlerini 7 Ekim'de başlayan kurtuluş projesine açmak da büyük bir görevdir. Cihadın zirvesi, her türlü cihadı niyet edip gerçekleştirmektir. Özellikle gençler, ellerine geçen her imkânla cihad yollarını bulmalı ve harekete geçmelidir.
"Arap ve İslam ülkelerinin liderleri, seferberlik ilan etmeli"
4. Tüm Arap ve İslam ülkelerinin liderleri, seferberlik ilan etmeli ve orduları, siyonist saldırıyı püskürtmek ve mukaddes yerleri kurtarmak için harekete geçirmelidirler. Bunu yapmazlarsa, en azından Filistin'deki Müslüman kardeşlerini her türlü imkânla desteklemelidirler. Ayrıca Filistin'deki siyonist varlığa karşı mücadele etmeleri gerekir. Bu yolun en hafif adımı, siyasi ilişkileri kesmek, ticari anlaşmaları iptal etmek ve ümmetin çıkarlarına aykırı bir şekilde imzalanan aşağılayıcı normalleşme anlaşmalarını iptal etmektir. İşgalciler bu anlaşmalara hiçbir şekilde riayet etmemiş ve her türlü saldırıyı sürdürmüşlerdir. Devlet başkanları, ülkelerinin imkanlarını sivil halkın soykırıma uğramasını durdurmak için kullanmalıdırlar. Aksi takdirde şer'î görevlerini terk ederler ve bu da İslam'dan çıkmaya neden olabilir. Böyle bir ihmal, imanın en temel unsurlarını yıkabilir.
5. Siyonist düşmanla yapılan tüm normalleşme anlaşmaları şer'an haramdır ve geçersizdir. Bu anlaşmalar Müslümanlar için hiçbir yükümlülük getirmez ve bu anlaşmalardan doğan herhangi bir güvence kabul edilemez.
"Hiçbir kimseye isyan konusunda itaat edilmez"
6. Müslümanlar, kendilerini mücahit kardeşlerini desteklemekten men eden herhangi bir hükümete veya lidere itaat etmek zorunda değildirler. Bilakis, bu duruma karşı çıkmalı, tüm gayretlerini ve enerjilerini bu yolda harcamalıdırlar. Hiçbir kimseye isyan konusunda itaat edilmez.
7. Siyonist düşmana mali, gıda, askeri veya güvenlik hizmetleri, siyasi destek, medya desteği veya başka herhangi bir şekilde yardım eden tüm rejimler büyük bir ihanet içindedirler. Müslümanlara karşı düşmanlarını destekleyenler, kâfirlere dostluk göstermiş sayılırlar.
8. Alimler, direnişe verilen her türlü desteği takdir etmekte ve mücahitlerin cihadını destekleyen her türlü eylemi onaylamaktadırlar. Tüm Müslümanları, direnişi desteklemeye, Beytülmakdis ve çevresinin kurtuluşunu öncelikli mesele olarak görmeye ve her türlü cihad yoluna katkıda bulunmaya davet ediyorlar.
"Alimler, ilmin hakkını vermeli"
9. Alimler, Aksa Tufanı'nı her türlü ihtiyaçla desteklemek için bir ilimsel bağ içinde olduklarını ilan ediyorlar. Cihadın meşruiyetini açıklamak, fıkhını yaymak, fetvalarını halka duyurmak, toprakların kurtarılması ve esirlerin kurtarılması için çalışmak, münafıklar ve ayak kaydırıcılar tarafından ortaya atılan şüpheleri çürütmek için ellerinden geleni yapacaklardır. Ayrıca Filistin'deki kardeşlerine her türlü desteği sağlayarak öne çıkmaları gerektiğini vurgulamaktadırlar. Alimler, ilmin hakkını vermeli ve Tufan'ın önemine uygun bir destek sergilemelidirler.
Son olarak, zalimlerin zindanlarındaki âlimleri, davetçileri unutmayacağız. Bu kişiler, doğruyu söylemenin bedelini yaşamlarıyla ödemektedirler. Onlar, Muhammed ümmetinin Allah için hakkı savunanlardan yoksun olmadığının en canlı örnekleridir. Allah'tan, cihad eden mücahit kullarına her yerde zafer vermesini diliyoruz." (İLKHA)