Tarihte bugün: 27 Eylül
27 Eylül’de dünyada ve Türkiye’de neler yaşandı. Tarihte bugün hangi gelişmeler oldu? Hep birlikte bakalım;
Fatih Sivi
1529: Kanuni Sultan Süleyman komutasındaki Osmanlı ordusu, Viyana’yı kuşatmaya aldı. 27 Eylül-16 Ekim tarihlerinde Avusturya Arşidüklüğü’nün başkenti Viyana’nın, Kanuni Sultan Süleyman komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından kuşatılması, Birinci Viyana Kuşatması olarak anılır. Başarısız olan kuşatma sonucunda kale alınamamış ve Osmanlı ordusu İstanbul’a geri dönmüştür.
1940: Japonya, Almanya ve İtalya’nın askeri paktına katıldı. İkinci Dünya Savaşı’nda Faşist blokta yer alan Japonya, ABD’nin savaşa katılma hırsını bilemiş ve nihayet Japonya da bu blok ile beraber savaşta mağlup olmuştu. Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı’nda mağlup olmasının asıl sebebi, Almanya’nın safında yer alıyor oluşu değildi. ABD’nin yenilgiye doğru gittiğini anlaması üzerine atom bombası kullanması, Japonya’nın elini kolunu bağlamış ve yenilgiyi kabul etmek zorunda bırakmıştı.
1952: İnönü, Bursa’da konuştu: “Müstakil mahkeme, müstakil yargıç mefhumu bugün vatanın en önde gelen konularından biridir.” Siyasiler açısından yargının bağımsızlığı, muhalefette iken gündeme getirip iktidarda iken unuttukları bir mesele olagelmiştir ve Türkiye’de yargı; ‘bir siyasi partinin veya iktidarın lehine kararlar alıyorsa bağımsız, aleyhine alıyorsa güdümlü yargıdır’ anlayışı hep var olmuştur.
1961: Suriye’de askeri darbe oldu. Yeni hükümet, Birleşik Arap Cumhuriyeti’nden ayrıldığını ilan etti. Türkiye, Suriye’nin yeni hükümetini tanıdı. Birleşik Arap Cumhuriyeti, Mısır ve Suriye arasında 1 Şubat 1958’de ilan edilen ve her iki ülkedeki referandumla onaylanan siyasi birleşmedir. Bir askerî darbenin ardından Suriye’nin Mısır’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle, son bulmuştur. Birliğin dağılmasına karşın Mısır, Birleşik Arap Cumhuriyeti adını 2 Eylül 1971’e değin korumuş; o tarihte Mısır Arap Cumhuriyeti adını almıştır.
1962: Yemen’de Albay Sallal iktidarı ele geçirdi. Şiilerin Zeydi koluna mensup bir hanedan tarafından ve monarşi ile yönetilen Yemen’de hüküm süren İmam Ahmed, 19 Eylül 1962’de ölmüş ve yerine oğullarından Muhammed El-Bedr tahta geçmişti. 38 yaşındaki yeni İmam, 20 Eylül’de radyodan halka yaptığı konuşmasında, esaslı reformlar yapacağını ve Yemen’in sosyal hayatını çağdaşlaştıracağını ilan etti. Fakat El-Bedr bu söylediklerini yapamadan bir hafta sonra, 27 Eylül 1962’de Albay Abdullah Sallal liderliğindeki bir askeri darbe ile düşürüldü. Fakat Muhammed El-Bedr saraydan ve Sanâ’dan kaçmaya muvaffak oldu. İşin garip tarafı Muhammed El-Bedr
hükümdar olur olmaz, Sallal’ı Genelkurmay başkanlığına getirmişti.
1985: Koruculuk sistemi faaliyete geçti. Güvenlik güçlerinin olmadığı yerlerde, güvenliği korucular sağlayacaktı. Cumhuriyet tarihi boyunca bir kenara itilmiş Kürtler, güvenlik sağlamada da ön saflara itiliyor ve devletin hâkimiyet kuramadığı alanlarda basit silahlara sahip korucuların güvenliği sağlamaları isteniyordu. PKK ile mücadele için geliştirilen koruculuk sistemi, yer yer bölge halkının huzurunu ve güvenliğini tehlikeye atan unsur olarak da problem olmaya başlamıştı. Öte yandan korucuların karıştığı kanunsuzlukların bir kısmı tespit edilmişse de özellikle çeteler ve derin devlet için kullanılmaya uygun bir yapı haline gelmişlerdir.
1996: Güney Afrika’nın Siyahi Müslüman Lideri, Efsane İmam, Abdullah Harun şehid edildi. Abdullah Harun, 1924 yılında Güney Afrika’nın Cape Town (Keyp Tavn) şehrinde doğdu. Eğitim hayatını burada sürdüren Harun, Arapça öğrendi ve Kur’an -ı Kerim’i hıfzetti. Erken gençlik döneminde gerek yerel gerekse yurt dışında, hocaların tedrisinde İslami eğitim yapma fırsatı buldu. Yerel hocalardan biri olan, tavsiyeleri ve rehberliği için sürekli başvurduğu İsmail Ganief Edwards (İsmail Ganyef Edvırds), kendisinin hayatı üzerinde önemli izler bıraktı. 1950 yılında Hicaz’daki eğitim çalışmalarını tamamlayıp ülkesine döndükten sonra, Güney Afrika’da Müslümanların üçüncü neslinin oluşumunda çok önemli rol oynadı. Seyyid Kutup ve Mevlânâ Mevdûdî’den etkilenen, aynı zamanda Afrika’da yaygın olan ve sufî geleneklere de yakın olan Abdullah Harun, Şeyh Yusuf’tan sonra Müslümanların önemli bir mücadele adamı oldu. Bütün çabasıyla sosyal adaletle ilgili çalışmalar yapmaya başladı. Zamanla zulme uğramışların mücadele sembolü haline geldi. Güney Afrika’nın İslami mücadelesinde en büyük etki sahibi olan İmam, zamanla ırkçılığın ve sömürgeciliğin hedefi haline geldi. İmam Abdullah Harun, Güney Afrika’nın en karanlık siyasi dönemlerinden biri olan ırkçılık rejimi döneminde davet faaliyetlerini ortaya koymuştu. Sosyo-politik ortamda Hıristiyanlarla karşılıklı bir ilişki geliştirdi ve bu ortamda hassas dini konulara değinmeden, kişisel örneklik yoluyla İslam’ın ne olduğunu, Müslümanların mevcut sosyo-politik şartlarda İslam’ın temel kaynaklarını nasıl yorumlaması ve uygulaması gerektiğini gösterdi. 1968’de Mekke’ye giden İmam, oradan Kahire’ye geçerek Afrika Uluslar Kongresi ve Pan Afrikan Kongresi toplantılarına katıldı. Oradan da Londra’ya gitti. Fakat Güney Afrika’ya geri dönmeden önce yakın çevresinden arkadaşları ona, ülkesine dönmesinin onun için pek iyi olmayacağını, polisin onu hedef aldığını söyleyerek başka bir yere göç etmesini tavsiye ettiler. Fakat babasının yaşlı olması ve yaptığı çalışmalar, onu başka bir ülkeye göç etmekten alıkoydu. Hükümet, 60’lı yılların sonlarına doğru, İmam Harun’un çalışma alanlarını daralttı. Ve imam seçilmesinden tam 13 sene sonra, 1969 senesinde Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin mevlidinin anılmasından sonraki sabah, Müslümanlara namaz kıldırmak, namazın peşinden de o mübarek gün dolayısıyla yapılacak toplantıya katılmak üzere camiye gitmeye hazırlandığı sırada tutuklandı. Tutuklanma haberi Cape Town (Keyp Tavn) ve çevresindeki Müslümanlar üzerinde şok tesiri yaptı. İmam Harun’un tutuklanmasıyla beraber doğrudan tahkikat da başladı. Bu tahkikat yaklaşık dört ay kadar sürdü. Bu süre içerisinde kendisine en ağır işkenceler uygulandığı gibi ailesinden veya diğer Müslümanlardan herhangi birinin onu ziyaret etmesi de engellendi. Sonunda, 27 Eylül 1969 tarihinde, yapılan vahşice işkencelerin etkisiyle şehid oldu. Onun şehid olduğu haberi, bütün Güney Afrika Müslümanları ile kendisini tanıyan, ırk ayrımına karşı mücadelesini bilen diğer insanlar arasında kısa zamanda yayıldı. Cenaze merasimi, Cape Town (Keyp Tavn) şehrinde o zamana kadar görülmemiş bir kalabalığın toplanmasına vesile oldu. Onun şehadeti aynı zamanda ülkedeki Müslümanların ırk ayrımı politikasına karşı tutumlarındaki direncini ve cihadın devam ettirilmesi konusundaki cesaretlerini artırdı ve yeni liderlerin çıkmasına vesile oldu.
1998: Google (Gogıl) web sitesi açıldı. İnternet dünyasında bir aşama daha kaydedilmiş ve internet kullanıcılarının sayısında büyük bir artış sağlanmıştı.
1999: Gülhane Askeri Tıp Akademisi GATA’nın açılışında bir konuşma yapan Tuğgeneral Yalçın Işımer’in Müslümanları kastederek “iyice belleyeceğiz” sözü üzerine tartışma çıktı. 28 Şubat Darbesi sonrası asker menşeli saldırıların bir hayli arttığı ve kimi zaman hakaretlere varan sözlerin sarf edildiği o dönemde, kimse yaptıklarından dolayı hesap vermiyordu.
2003: TÜBİTAK-BİLTEN tarafından teknoloji transferiyle üretilen Türkiye’nin ilk mini gözlem uydusu BİLSAT, Rusya’dan uzaya gönderildi. Bir zamanlar tüm dünyaya teknik ve ilim transferi yapan Müslümanların çağdaş ama ilimsiz bırakılmış torunları, en küçük bir aleti üretmek için teknoloji transfer ediyorlardı ve bu da büyük bir iftihar vesilesi kılınıp tarihte bugün sayfalarına kaydediliyordu.
2012: Birlemiş Milletler Genel Kurulu’na ilk kez seslenen Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, “Filistin halkı da saygınlık ve özgürlüğün kazandırdıklarından uzak kalmamalı” dedi. Mısır’ın özgür seçimlerle seçilmiş ilk lideri olarak kendisini kutlayanlara teşekkür eden Mursi, ülkesinde yaşananları “harika ve barışçı bir devrim” olarak niteledi. Konuşmasında Suriye’deki olaylara da değinen Mursi, bu ülkede savaş bitene kadar rahat etmeyeceğini söyledi. Mısır’ın Suriye’deki sivil savaşı durdurmak için yabancı güçlerin askerî müdahalesine karşı olduğuna dikkati çeken Mursi, sorunun kapsamlı müzakerelerle çözülmesi gerektiğini belirtti.
2013: Afganistan’daki NATO işgal güçleri Uruzgan vilayetinin Patan bölgesinde bir köye gece baskın düzenledi. İşgalci NATO güçleri, baskında 8 Afgan sivili katletti. Batı medyası genelde bu tür saldırılarda yaşanan sivil kayıpları saklayarak, ölenlerin Taliban üyeleri olduğunu iddia ediyordu.
2016: 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında, FETÖ ile ilişkisi bulunduğu gerekçesiyle açığa alınan 141 Milli İstihbarat Teşkilatı personelinden 100’ü hakkındaki soruşturma tamamlandı. Görevlerinden uzaklaştırılan personelden, soruşturması tamamlanan 100 kişiden 87’si, kamu görevinden uzaklaştırıldı. Memuriyetten çıkarılan 87 kişi başka bir devlet kurumunda çalışamayacaktı.