Bir toplumu çökerten ve ihya eden etkenler nelerdir?
Toplumdaki ahlaki yozlaşmanın temel sebepleri ve ihyası üzerinde değerlendirmelerde bulunan Molla Abidin Er, toplumun ihyası için herkesin kendi gücü nispetinde sorumlu olduğu gibi sorumluluğun hakkını da vermesi gerektiğini kaydetti.
Toplumda meydana gelen ahlaki yozlaşma ve şiddet olaylarını İLKHA’ya değerlendiren Er, bu durumun önüne geçilmesi için yönetim kadrolarının büyük sorumluluk taşıdığını belirtti.
Yöneticilerin erdemli ve iyi bir duruş sergilediği toplumlarda hem kalkınmanın hem de toplumsal ihya çalışmalarının daha kolay gerçekleşebileceği vurgulayan Er, kötü yönetimlerin bu süreci zora soktuğuna dikkat çekti.
“Peygamber Efendimiz cahiliye toplumunu Asr-ı Saadete çevirdi”
Toplumun ihyası konusunda en güzel örneğin Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesselem) olduğunu kaydeden Er, “Toplumu çökerten, ayağa kaldıran, izzet ve şeref kazandıran konulara bakıldığında en önemli güzel önder, Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Aleyhisselam’dır. Allah’u Teâlâ, ‘Allah'ın Resulü sizin için en güzel örnektir.’ diyor. Dolayısıyla biz Resulullah Aleyhisselam’ın uygulamasına ve hayatına baktığımızda bu sorunun bütün yönleriyle cevabını bulabiliyoruz. Nübüvvetten önce bir cahiliye devri vardı. O cahiliye devrinde her türlü kötülük, cinayet, zulüm, haksızlık yaşanıyordu. Fakat Resulullah Aleyhisselam’ın Allah'ın 'kalk ve uyar' emriyle kalktı ve o toplumu yeniden inşa etti. O cahiliye toplumu Asr-ı Saadete çevirdi. Bunun altında yatan, tabi ki nübüvvettir, Kur'an'dır, Resulullah Aleyhisselam’ın örnekliği ve öğrettikleridir.” şeklinde ifade etti.
Er, kişinin İslam’dan uzak kaldığı müddetçe her zaman kötülüğe meyilli olduğunu belirterek, “Bir insan, eğer ki Allah bilinci, Allah inancı, Allah korkusu kendisinde yok ise, o insan kendini her türlü kötülüğe, her türlü haksızlığa dolayısıyla açık görebiliyor. Yani kendinde bir hak görebiliyor. Ben her şeyi yapabilirim, anlayışına düşebiliyor. Dolayısıyla insan, iman ehli olunca, iman ve salih emel insanı hizaya getirir. İslam âleminde iman var fakat İslam dininden bir uzaklaşma var. Müslümanların şu anki sorunu namazdan uzak olması, içkiye meyilli olması, camiden uzak kalması en büyük problemdir.” dedi.
Er, konuşmalarını şöyle sürdürdü:
“Hazreti Ömer’i sıradan bir insan olmaktan adalet timsali kılan hususiyet neydi? Hazreti Ali’yi Allah’ın aslanı sıfatına nail eden etken neydi? Bu güzel örneklere bakıldığından bir toplumun veya bir insanın yanlış yaptığı hataları bariz bir şekilde görebilir. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de, bizden içki, kumar, zina gibi kötü hasletlerden uzak durmamızı emrediyor. Namazın fuhşiyattan kötülükten sakındırdığını belirtiyor. Kurtuluşun yolu namazdan geçtiği, camiden geçtiği aşikârdır. İstatistiklere bakıldığında suç işleyenlerin yüzde kaçı namaz kılıyor, camiye gidiyor veya oruç tutuyor. Dolayısıyla Kur’an’da da belirtildiği üzere iman edip salih işleyenler yeryüzünün en hayırlılarıdırlar. Tam tersinde de ehli kitaptan Allah’a şirk koşanlar, kâfir olanlar yeryüzünün en şerli olanı olduğunu vurgulamaktadır Kur’an. Şu an bu durumun en açık örneğini Filistin, Gazze ve diğer İslam beldelerinde görmekteyiz. Yeryüzünde en büyük soykırımı vahşeti yapanlar müşrikler, dinsizler, İslam’dan uzak olanlardır.”
“Herkes kendi gücü nispetinde sorumludur”
Toplumun çöküşü veya ihyası noktasında yöneticilerin ve âlimlerin de büyük sorumluluklar içerisinde olduğuna dikkat çeken Er, 'Hadis-i Şerif’te de buyrulduğu gibi, ‘toplumda iki sınıf insan vardır. İyi olduklarında bütün toplum iyi olur, kötü olduklarında bütün toplum kötü olur. Bunlar ulema (âlimler) ve amirlerdir.' Bu konuda her ikisine de büyük görevler düşmektedir. Herkesin gücü neye yetiyorsa malı olan malıyla, kalemi olan kalemiyle, siyaseti olan siyasetiyle, ilmi olan ilmiyle yüce Allah’ın dinine hizmet emesi lazımdır. Herkes kendi gücü nispetinde sorumludur.” ifadelerini aktardı. (İLKHA)