• DOLAR 34.466
  • EURO 36.354
  • ALTIN 2937.523
  • ...
Fatıma Fatıma’dır.
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Doğruhaber
 
Hz. Peygamber’in davet günlerine denk gelen küçüklüğü Hz. Fatıma’yı olgunlaştırmıştı. Annesinin de erken sayılabilecek vefatı nedeniyle de hayatın zorlukları ile erken tanıştı. Resulullah’ın (sav) çektiği sıkıntılar had safhaya ulaştığından o yıla “Hüzün Senesi” dendi. Tüm bu sıkıntılı dönemlerde, küçük bedenine rağmen bir anne şefkati ile Hz. Peygamber’den ayrılmıyordu. Her nereye giderse elinden tutuyordu. Kendince onu korumaya çalışıyordu.

Bir gün Babasıyla Kâbe’ye gitmişti. Müşrikler fıs fıs konuşuyorlardı. Baba namaza durdu. Karanlık yüzlü adamlardan biri secdede iken meleklerin yüzüne bakmaya kıyamadığı Peygamber’in sırtına deve işkembesi attı. Baba secdeden başını kaldıramadı. Canhıraş bir şekilde atılan pislikleri kaldırmaya çalışan kişi Küçük Fatıma’ydı..

Yine bir gün Babası ile Kâbe’ye varmıştı. Karanlık yüzlü adamlar Peygamberin etrafını sarıp, “Bunları, bunları söyleyen sen misin?” diye kızgınca soruyorlardı. Fatıma’nın küçücük yüreği buna dayanamadı, ağlamaya başladı. Titredi, bayılıp yere düştü. Baba ise; “Evet, bu söylediklerinizi söyleyen benim” diye yiğitçe meydana atıldı. Bu arada “İkinin ikincisi” Hz. Ebu Bekir (r.a) imdada yetişti. “Rabbim Allah’tır dediği için bir adamı öldürecek misiniz?” diye kükredi.

Karanlık yüzlü adamların durmaya niyeti yoktu. Yine bir gün Peygamber evinin kapısı çalındı. Fatıma koşup açtı. Aman Allah’ım bu da neydi? Geleni tanıyamamıştı. Meğerse bulutların gölgelediği o Peygamber’in üzerine attıkları toz toprak, O’nu tanınmaz hale getirmişti. Fatıma kapıda donakalmış, daha sonra gözyaşlarını tutamamıştı. Ablaları da ağlamaya başladı. Bütün Peygamber evi ağlıyordu. Peygamber aileyi teselli etmeye çalışıyordu. “Zararı yok, su ile temizlenir.” diyordu. Su ile temizlenirdi, temizlenmesine de Fatıma nasıl teskin olacaktı? Bu nedenle “Ağlama kızım, Allah babanı koruyacaktır.” dedi Peygamber.
Her hal ve şartta Babasını korumaya çalışıyordu. Bir anne şefkati ile yaklaşıyordu ona. Bu nedenle Fatıma’ya “Ümmi Ebiha (Babasının annesi)” dendi.

Çocukluğunu Kureyş’in baskı ve ambargoları altında geçirdi. Daha sonra Babası ile Medine’ye gitti. Çocukluğunu geçirdiği Mekke’den ayrılıp, Medine genç kızlarından biri oldu. Artık evlilik zamanı gelmişti. Bu mutlu evlilik Hz. Ali’ye (ra) nasip oldu. Çeyizi de çok mütevaziydi. 1 adet kadife yorgan, 1 adet yüzü deri içi lif dolu yastık, 3 adet minder, 2 döşek, 1 koç postu, 1 adet topraktan yapılmış su testisi, 1 su tulumu, 1 elek, 1 kilim, 2 adet Yemen işi, üzerleri gümüşle işlenmiş elbise, 2 adet el değirmeni, 1 meşin su bardağı, 2 adet çanak çömlek, 1 adet hurma yaprağından örülmüş sedir. Hepsi bu kadardı. Düğünde Peygamber: “Ey Allah’ım! Fatıma ve zürriyeti hakkında kovulmuş şeytandan sana sığınırım” diye dua etti. Bu evlilikten 5 çocuğu oldu. Aileye bu çocuklarla birlikte Ehl-i Beyt dendi. Bunların evlatları “Seyyit” ve “Şerif” diye anıldılar. Gün geldi Allah Resulü onları abasının altına alarak, “İşte budur benim Ehli Beytim” dedi. Allah sizleri günah kirinden arındırmak istediğini ayetle nazil buyurdu. Kızların diri diri toprağa gömüldüğü bir toplumda Resulullah’ın soyu bir kadın olarak Hz. Fatıma’dan devam etti.

O kadar su taşıdı ki, bedeninde kırba iz bıraktı; o kadar el değirmeniyle buğday öğüttü ki, elleri nasır bağladı; o kadar evde temizlik yaptı, evi süpürdü ki, elleri bozardı, o kadar kazanın altında ateş yaktı ki, elbiseleri kararmaya başladı. Bu yüzden Peygamberden bir hizmetçi istedi. Peygamber ise şöyle buyurdu. “İstediğinden daha hayırlısını size haber vereyim mi?” Cebrâil’in bana öğrettiği şu kelimeleri her namazın sonunda okursan, hizmetçiden daha iyidir. Bunlar: Otuz üç defa: “Subhânallah” otuz üç defa: “Elhamdülillâh” otuz üç defa da: “Allahü Ekber” demenizdir.

Bu istek bile Peygamber evi için lüks sayılırdı. Sadece bu mu? En doğal istekler bile O’nun için lükstü. Öyle ki; bir ara Hz. Peygamber kızının evine uğramıştı. Ama içeri girmeden geri döndü. Hz. Fatıma bu duruma çok üzüldü. Hemen eşini gönderdi, sebebini öğrenmek için. Peygamber, Hz. Fatıma’nın evinde yeni bir işlemeli perde görmüştü. “Benim dünya ile ne işim var, işlemeli perde ile ne işim var?” diye serzenişte bulunmuştu. Bu nedenle eve girmeden geri gitmişti. Fatıma derhal perdeyi birine sadaka olarak verdi. Bu bile o eve fazlaydı. Öyle ya, Resul kızı olmak zordu, hele hele O’na yeryüzünde en çok benzeyen kişi olmak daha da zordu.

Aslında fazla söz gerek yok. Sadece günümüz dünya kadın Müslümanlarına değil, erkeklere bile örnek olacak bir şahsiyettir Fatıma. Herkes kendi penceresinden bakıp alacağı dersleri alabilir bu yüce Ehl-i Beyt kadınından.

Evet, Ali Şeriati’nin dediği gibi… Fatıma Fatıma’dır.
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir