• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...
Zindanda İmtihan ve Sabır
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Hamd; âlemlerin Rabbi, eşi ve benzeri bulunmayan, her şeye Kadir yüce Allah azze ve celleye mahsustur. Salat ve selam; âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Hz. Muhammed(SAV)’e, O’nun pak aline, ehl-i beytine, ashabına ve de onlara tabi olan tüm Müslümanların üzerine olsun!

Çoğu zaman hep şunu düşünürüm: “Dışarının zorluğu mu yoksa zindanın çilesi mi?

Cezaevine girmeden önce yaşadığımız hayata hayat denmezdi. Dünya ve içindekiler, tüm cemaat fertlerine zehir olmuştu. Bir yandan muhacerat, maddi sıkıntılar ve İslam için her Müslümanın katlanması gereken sıkıntılar her yanımızı sarmıştı.
 
Müslüman, olup da İslami mücadele verenler ateşten gömlek giymişlerdir. Bu gömleği giymek ve içinde tüm benliğimiz ile eriyinceye kadar tüm zorluklara ve sıkıntılara katlanmak kimsenin harcı olmasa gerek.

Dışarda iken bazen öylesine sıkıntılar ile karşılaşırdık ki dünya tüm genişliğine rağmen bize dar gelirdi. Hayatımız yaşanılmaz bir hal alırdı. Yerin altını arzu ettiğim zamanlar hiç de azımsanacak gibi değildi. Şehit olan yakın arkadaşlarımı düşünür onlardan geri kaldığım için kendime kızıp onlara olan özlemimi dile getirirdim. Şehadet özlemini tüm benliğim ile dualarımda ister, Rabbime yalvarırdım. Bugüne kadar şehit olmak nasibim olmadı. Demek ki ya buna layık değilim ya da… Yaşam artık çekilmez olmuştu. İçimdeki sıkıntıları bir türlü dindiremiyorum. Sanki bir boşluktaydım, bir o yana bir bu yana savrulan çaresiz biriydim. Dualarımın içeriği kendiliğinden değişmişti. Belki gayri ihtiyari olarak belki de derdime derman olarak zaman zaman Yusufvarî olarak şöyle dua etmeye başlamıştım: (Yusuf) dedi ki “Rabbim! Zindan bana, bunların beni kendisine davet ettikleri şeyden daha sevimlidir…”(Yusuf: 33).
 
Artık içim de uzlete çekilmez bir hale geliyordu, öte yandan önümüze çeşit çeşit fırsatlar ile gelip bizi kendine çağıran bir dünya vardı. Peygamber(SAV) Efendimizden şöyle rivayet ediliyor: “Dünya’ya yönelirsen dünya senden kaçar. Dünyaya yüz çevirirsen dünya senin peşinden gelir.” Sanki bu hadisi yaşıyormuşçasına hakikat tecelli ediyordu. Cemaat mensuplarının genelinde durum aynıydı. Bizler dünyadan uzaklaştıkça dünya, cazibelerini önümüze sarıyordu. Dünya’ya aldanmanın dünya nimetleri için ahiret hayatının güzelliklerinden vazgeçmek olduğunu biliyorduk. Bir yandan İslami mücadele verirken mücadeleyi bırakmak veya ikinci plana atmak, aldanmanın başlangıcıydı. Buna aldanmamak gerektiğini birbirimize tavsiye ederdik.

Ama ben çok zayıftım, dünyaya aldanmaktan korkuyordum. Tekrardan cahili hayata dönmektense ölmeyi yeğlerdim. Hidayetten sonra ayaklarımın kaymasındansa zindan bana daha sevimli gelirdi. Dünya benim için Züleyha hükmündeydi. Bir anlık meyil… Rabbim! Sen koru! Dünya tüm güzelliği ile beni kendine çağırmakta. Maddi sıkıntılarımı düşünürsem meyletmekten
 
korkuyordum. Ya şehadet ya zindan… Derdime derman olarak gördüğüm çarelerdi, ama Rabbimin takdirini bekler gelene baş göz üstüne deyip severek karşılayacağımı umuyordum. Zindan hayatını dışarıya öyle güzel anlatıyorlardı ki şehadet ve zindan aynı gibi gelirdi. Zindanda olanların haberlerini almayı ve oradaki arkadaş ve abileri özlediğimi söylesem abartmış olmazdım.

Rabbim hiç bir kuluna zorluk dilemez. Bizler ise aciz ve zayıf olduğumuz için zindan daha sevimli olur diye düşünüyorduk.
 
Bunun böyle olmadığını zindana girince anladım.

Zindana girince her şeyin düzeleceğini zannetmiştim. Oysa işlerin daha zor bir hal alacağını nerden bilebilirdim ki?

Zindanın ilk ayları güzel geçti diyebilirim, ama zamanla özlemler başladı. Değişen şey, dertler oldu.

Meğerse zindan dünyanın cehennemiymiş, bunu anladım. Bunu anladım anlamasına ama artık her şey için çok olmuştu.
 
Zindanın derdi yaşanılacak gibi değil. Yıllar geçtikçe zindana alışırım diye umuyordum. Ama tam tersi oldu. Yıllar geçince zindanın derdi tüm hücrelerimize işliyor. Zindanın yaşanılacak yer olmadığını anladığımda çaresizliğimden olsa gerek Meryem’in dediği gibi “Keşke bundan önce ölseydim. Unutulup gitseydim” sözünü dilime doladım. Meğerse zaten ölmüş durumdaymışız.
 
Ama neden halen acı çekiyoruz? Yoksa kabir azabımı bu zindan!

Kabir azabını kitaplarda okumuşuzdur. Bence zindan, insanı daha çok sıkıyor, Öyle sıkıyor ki bir an önce ruhun bedenden çıkmasını arzu edersiniz.

Zindandan çıkmak için hiç bir çaren yok. Allah azze ve cellenin takdiri dışında kimsenin sana yardım etmeye gücü ve kudreti yok.

Bunu çok iyi biliriz, lakin Rabbimiz ile aramızdaki bağın zayıfladığından olsa gerek bu zindan imtihanımız uzadıkça uzuyor.

Yıllar uzadıkça dertler artıyor, sıkıntılar birikiyor, sabır tükeniyor, dayanılmaz hale gelen zindanda en çok bizi etkileyen Rabbimizin de buyurduğu gibi “...Sizi birbiriniz için fitne (imtihan vesilesi) kıldık. (Bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin hakkıyla görendir”(Furkan: 20).

Bu ayetin ne demek istediğini şimdi daha iyi anlıyorum. İmtihanın bu çeşidi meğer çok zormuş. Bunu yaşamadan bilmenin imkânı yok. Neyse ki dünya fanidir. Bu dertlerde bir gün biter yeter ki Rabbimizin razı olacağı bir şekilde bu zindan sürecini ve bu hayatı sonlandırabilelim. Ahiret hayatını düşününce zindana sabretmek kolay geliyor. Ahiret için hazırlığımın azlığını göz önüne getirince umutsuzluğa kapılıyorum. Sonra çaresizliğimi ve fakrımı anlayıp Rabbime sığınınca yine de umutlanıyorum.
 
Umut ve umutsuzluk arasında gidip geliyorum.

Rabbimden ümitvârım, günahkâr biriyim. Ama Rabbimin Rahmeti geniştir. En azından farz ibadetlerimi yapıyorum. Sırf Rabbim istediği için O’na kulluk etmeye çalışıyorum inşallah. Rabbimin Rahmetine nail olabilirim.

Rabbimin azabından yine O’nun engin rahmetine sığınırım.

Bu dünya imtihanı içinde canımı Müslüman olarak almasını istiyorum. Rabbim tüm Müslümanlara hayırlı bir son nasip eder inşallah. Zindan ehli olarak birbirimizi Allah(CC)’a emanet eder sizlerden hayır dualarınızı bekleriz.
 
Hasan GÜNDÜZ
Bayburt M Tipi Kapalı Cezaevi

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir