HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Gündemi Değerlendirdi
Seçim çalışması için Ağrı`da bulunan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Av. Hüseyin Yılmaz, gündem ile ilgili gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.
AĞRI - Seçim çalışması için Ağrı`ya gelen HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Av. Hüseyin Yılmaz, gazeteciler ile bir araya geldi.
Başbakan`ın Diyarbakır ziyareti
Başbakan Erdoğan`ın geçtiğimiz günlerde Diyarbakır`ı ziyaret edip bazı temaslarda bulunmasının HÜDA PAR`ın nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Av. Yılmaz, "Bu adım kanaatimce geç kalınmış, eksikleri olmakla beraber yinede olumlu ve olması gereken bir adımdır. Bu halk çok acı çekti, bu acıyı bitirebilmek için temel insani haklar çerçevesinde olaya yaklaşmak gerekiyor. İdeolojik saplantıların bir tarafa bırakılması lazım... Devletin dayatmacı yapısının değişmesi gerekiyor." dedi.
"Devlet tek taraflı iade beyanıyla Kürtlerin haklarını verebilir"
Hükümetin, Kürtlerin insani ve İslami hakları için PKK`nin silah bırakma şartına bağlandığını, bunun da yanlış olduğuna inandıklarını dile getiren Yılmaz," "Diyoruz ki, Kürtlerin temel bütün hakları verilmelidir. Nasıl ki 1924`te 2. Meclis döneminde tek taraflı olarak Kürtlerin bütün hakları gasp edildiyse, kimlikleri inkâr ve İslami haklarını gasp ettiyse, şimdide tek taraflı bir iade beyanıyla Devlet bu hakları iade edebilir. Bu konuda hiçbir engel yoktur. Bunun aksi bir durumundaki anlayış, Kürtleri PKK`nin silah bırakmamasına bağlayıp PKK`yi tüm Kürtlerin tek temsilcisi yapma gibi bir duruma alet ediyor.
Başbakan`ın Diyarbakır ziyareti
Başbakan Erdoğan`ın geçtiğimiz günlerde Diyarbakır`ı ziyaret edip bazı temaslarda bulunmasının HÜDA PAR`ın nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Av. Yılmaz, "Bu adım kanaatimce geç kalınmış, eksikleri olmakla beraber yinede olumlu ve olması gereken bir adımdır. Bu halk çok acı çekti, bu acıyı bitirebilmek için temel insani haklar çerçevesinde olaya yaklaşmak gerekiyor. İdeolojik saplantıların bir tarafa bırakılması lazım... Devletin dayatmacı yapısının değişmesi gerekiyor." dedi.
"Devlet tek taraflı iade beyanıyla Kürtlerin haklarını verebilir"
Hükümetin, Kürtlerin insani ve İslami hakları için PKK`nin silah bırakma şartına bağlandığını, bunun da yanlış olduğuna inandıklarını dile getiren Yılmaz," "Diyoruz ki, Kürtlerin temel bütün hakları verilmelidir. Nasıl ki 1924`te 2. Meclis döneminde tek taraflı olarak Kürtlerin bütün hakları gasp edildiyse, kimlikleri inkâr ve İslami haklarını gasp ettiyse, şimdide tek taraflı bir iade beyanıyla Devlet bu hakları iade edebilir. Bu konuda hiçbir engel yoktur. Bunun aksi bir durumundaki anlayış, Kürtleri PKK`nin silah bırakmamasına bağlayıp PKK`yi tüm Kürtlerin tek temsilcisi yapma gibi bir duruma alet ediyor.
Hâlbuki Türkiye`de 25 milyon civarında oy vardır, PKK uzantısı partinin aldığı oyu ortadadır. Kürtlerin cüzi bir kısmını temsil ediyor. PKK kendi taraftarlarının temsilcisidir. Bunun yanında HÜDA PAR, KADEP, HAK-PAR, kanaat önderleri, feodal yapıya sahip aşiret ve ağalar vardır. Hepsinin belli bir ağırlığı vardır bölgede. Kürtlerin hakları ile ilgili görüşme yapılacaksa bunların hepsinin masada olup fikirlerinin alınması lazım. Bu açıdan Diyarbakır ziyareti Barzani`nin de gelmesi ile önemlidir, verilen mesajlar dikkat çekicidir, fakat sadece mesaj vermekle de iş bitmiyor. Pratiğe de ihtiyaç vardır." diye konuştu.
`Dershanelerin kapatılması`
Yılmaz, son günlerde Türkiye gündemi meşgul eden bir diğer konu olan dershanelerin kapatılması üzerine sorulan soruya ise, "Bu konuda tekelleşme varsa müdahale edilmesi gerekir, yok ihtiyaca binaense daha da güzel bir hale getirilerek desteklenmeli… Öğrencilerin sırtından rant elde etme var ise Hükümet burada müdahale etme o konuyu düzenleme yetkisi vardır. Eğitim sistemimiz yeterli değildir. Gerek dersliklerin yetersiz, sınıfların kalabalık olması, kaliteli eğitmen olmaması her öğrencinin yeterli düzeyde eğitim almamasına sebep oluyor.
`Dershanelerin kapatılması`
Yılmaz, son günlerde Türkiye gündemi meşgul eden bir diğer konu olan dershanelerin kapatılması üzerine sorulan soruya ise, "Bu konuda tekelleşme varsa müdahale edilmesi gerekir, yok ihtiyaca binaense daha da güzel bir hale getirilerek desteklenmeli… Öğrencilerin sırtından rant elde etme var ise Hükümet burada müdahale etme o konuyu düzenleme yetkisi vardır. Eğitim sistemimiz yeterli değildir. Gerek dersliklerin yetersiz, sınıfların kalabalık olması, kaliteli eğitmen olmaması her öğrencinin yeterli düzeyde eğitim almamasına sebep oluyor.
Aynı şekilde parası olup da dershanelere giden öğrenciler gittikleri dershane öğretmenlerinden yeterli düzeyde faydalanabiliyor mu? Eğer istifade edebilseydi, dershaneye giden her öğrencinin sınavı kazanması gerekirdi. Yani okulda başarı elde edemeyen öğrenci okulda da bunu elde edemiyor. Bunu yolu dershaneleri kapatmak mı olur, ıslah etmek veya özel okullara çevirmek mi olur bu konuları eğitim politikasını içeren bir durumdur. Eğitim sistemi ciddi bir şekilde ıslah edilmeden dershanelerin kapatılması da sıkıntı doğurur." ifadelerini kullandı.
"Oylar bölünecek algısı"
BDP ve AK Parti sempatizanlarınca ve halk arasında HÜDA PAR`ın kurulması BDP`ye oy verenlerin oyunu böler ve bu durum AK Parti`ye yarar. AK Parti`ye oy veren İslami kesimin oyunu böler, bu BDP`ye yarar algısın var olduğu yönünde sorulan soru üzerine Yılmaz, bu algının yanlış olduğuna dikkat çekti.
Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü, "BDP tüm Kürtlerin temsilcisi olmadığı gibi kendi tanımlamalarında sosyalist bir dünya görüşüne sahip ama Kürtlerin de hakkını savunduğunu söyleyen bir partidir. Yani bir kesimin oyuna talip... AK Parti ise tanımında İslami parti olmadığını, muhafazakar, demokrat bir partiyim diyor. Buda bir kesimin oyuna talip. Bizler daha önce hiçbir parti ile beraberliğimiz olmadığı için hiçbir partinin oylarını bölme gibi bir durum söz konusu olamaz. AK Parti`nin Refah Partisini veya HAS Partinin Saadet Partisini böldüğü gibi bir durumumuz söz konusu değil. Kürdi hassasiyeti ağır basan dindar insanlar BDP`ye gitti. Yine aynı Kürtler içinde inancı ağır basan kişiler mevcut tabloda AK Parti`ye gittiler. Bunun sebebi onları temsil eden bir partinin olmaması.
"Oylar bölünecek algısı"
BDP ve AK Parti sempatizanlarınca ve halk arasında HÜDA PAR`ın kurulması BDP`ye oy verenlerin oyunu böler ve bu durum AK Parti`ye yarar. AK Parti`ye oy veren İslami kesimin oyunu böler, bu BDP`ye yarar algısın var olduğu yönünde sorulan soru üzerine Yılmaz, bu algının yanlış olduğuna dikkat çekti.
Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü, "BDP tüm Kürtlerin temsilcisi olmadığı gibi kendi tanımlamalarında sosyalist bir dünya görüşüne sahip ama Kürtlerin de hakkını savunduğunu söyleyen bir partidir. Yani bir kesimin oyuna talip... AK Parti ise tanımında İslami parti olmadığını, muhafazakar, demokrat bir partiyim diyor. Buda bir kesimin oyuna talip. Bizler daha önce hiçbir parti ile beraberliğimiz olmadığı için hiçbir partinin oylarını bölme gibi bir durum söz konusu olamaz. AK Parti`nin Refah Partisini veya HAS Partinin Saadet Partisini böldüğü gibi bir durumumuz söz konusu değil. Kürdi hassasiyeti ağır basan dindar insanlar BDP`ye gitti. Yine aynı Kürtler içinde inancı ağır basan kişiler mevcut tabloda AK Parti`ye gittiler. Bunun sebebi onları temsil eden bir partinin olmaması.
İşte HÜDA PAR bu noktada bunun bir ihtiyaç olduğunu gördü ve halkın yoğun talebini dikkate alarak yeni bir siyasi oluşuma gitti. Ve ortaya çıkarken de hiçbir partinin alternatifi olarak kendimizi sunmuyoruz. Biz kendimiz bu sistemin yanlışlarına karşı, rejimin yanlışlarına karşı konumlandırıyoruz ve onların düzeltilmesi, halkın sorunlarının giderilmesi konusunda kendimizi konumlandırdık. Bu partiler siyasi rakiplerimiz olabilir ama hiçbir partiye alternatif olarak kurulmadık. Bilakis bizler, kendilerini çaresizlikten dolayı farklı siyasi partilere giden halkımızı toparlayıcı bir parti olmayı hedefliyoruz.
İnanıyoruz ki HÜDA PAR çalışmaları ile mecburi olarak kayan insanların teveccühünü kazanıp, kendi isteklerini bizde bulacaklarını düşünüyoruz. Ki halkımız kendi içinde çıkan, onunla birlikte aynı tastan yemek yiyen insanla birlikte olmaya ihtiyacı var. Bizde buyuz diyoruz. İşte bu düşünce ve çalışmalarımızdan dolayı zemin kaybetme korkusu içerisinde olan Hükümet kendini devlet ve Hükümetin polisi olarak gören emniyet güçleri tarafından çalışmalarımız sabote edilmeye çalışılırken, diğer taraftan kendilerine bağlı kurulan anarşi birimleri ile ya derneklerimiz ve parti binalarımız molotoflanıyor, insanlarımız saldırıya uğruyor. Bir şekilde taciz edilerek çalışmalar engellemelere çalışılıyor. İşte bunların sebebi, zemin kaybetme korkusudur."
`Genel af ibaresi`
Yine Başbakan`ın Diyarbakır`da ifade ettiği genel affın olması veya olmamasının Türkiye`ye neler kazandırıp kaybettireceği hususunda gelen soruya karşılık Yılmaz, affın olabilmesi için yasal düzenlemenin olması gerektiğini ama af değil de ceza indiriminin mümkün olabileceğinin altını çizdi. Yılmaz, "Anayasal değişiklik olmadan böyle bir şey mümkün değil ancak Turgut Özal`ın 1991 yılında yaptığı gibi ceza indirimine gidilebilir. Şuanda davasına girdiğim bazı insanlar 1992 yılından beri cezaevindedirler. Bakıyorsunuz ki üzerinden 20 yıl geçmiş ama fert hala cezaevinde bulunuyor. Bu insanın ömrü cezaevinde geçti." dedi.
"Kişi 20 yıl içerisinde ıslah olmadıysa bir 20 yıl sonrada olmaz"
" Adli mahkûmlara zaman zaman af çıkarıldı ve düzenlemeler yapıldı" diyen Yılmaz, "Aynı şekilde siyasi mahkûmlara düzenleme yapılmadı. Siyasi mahkûmlar açısından da katmerli bir zulüm söz konusu. Devlet kendini koruma adı altında çıkarılan Terörle Mücadele Kanunu`nun yanında Terörle Mücadele Yasası ile cezalarını yarı oranda artırıyor. Hukuk devletinde vatandaşların yargı önünde eşitliği prensibine aykırıdır. İnfaz hususunda da farklılıklar söz konusu. Adli mahkûm infazının 3`te 2`sini bitirdiğinde şartlı tahliye olurken, siyasi suçlarda tahliye olabilmek için mahkûm cezasının 4`te 3`ünü tamamlaması lazım… Bu hukuksuzluğun giderilip yasanın değiştirilmesi lazım... Bütün Dünyada devlet ile muhaliflerin arasında çıkan çatışmalar sonunda varılan barış anlaşması ve çatışmasızlıklardan sonra illaki genel af vardır. Ve bu noktada da genel af kaçınılmazdır. Ve halkın beklentisi de genel aftır.
İnanıyoruz ki HÜDA PAR çalışmaları ile mecburi olarak kayan insanların teveccühünü kazanıp, kendi isteklerini bizde bulacaklarını düşünüyoruz. Ki halkımız kendi içinde çıkan, onunla birlikte aynı tastan yemek yiyen insanla birlikte olmaya ihtiyacı var. Bizde buyuz diyoruz. İşte bu düşünce ve çalışmalarımızdan dolayı zemin kaybetme korkusu içerisinde olan Hükümet kendini devlet ve Hükümetin polisi olarak gören emniyet güçleri tarafından çalışmalarımız sabote edilmeye çalışılırken, diğer taraftan kendilerine bağlı kurulan anarşi birimleri ile ya derneklerimiz ve parti binalarımız molotoflanıyor, insanlarımız saldırıya uğruyor. Bir şekilde taciz edilerek çalışmalar engellemelere çalışılıyor. İşte bunların sebebi, zemin kaybetme korkusudur."
`Genel af ibaresi`
Yine Başbakan`ın Diyarbakır`da ifade ettiği genel affın olması veya olmamasının Türkiye`ye neler kazandırıp kaybettireceği hususunda gelen soruya karşılık Yılmaz, affın olabilmesi için yasal düzenlemenin olması gerektiğini ama af değil de ceza indiriminin mümkün olabileceğinin altını çizdi. Yılmaz, "Anayasal değişiklik olmadan böyle bir şey mümkün değil ancak Turgut Özal`ın 1991 yılında yaptığı gibi ceza indirimine gidilebilir. Şuanda davasına girdiğim bazı insanlar 1992 yılından beri cezaevindedirler. Bakıyorsunuz ki üzerinden 20 yıl geçmiş ama fert hala cezaevinde bulunuyor. Bu insanın ömrü cezaevinde geçti." dedi.
"Kişi 20 yıl içerisinde ıslah olmadıysa bir 20 yıl sonrada olmaz"
" Adli mahkûmlara zaman zaman af çıkarıldı ve düzenlemeler yapıldı" diyen Yılmaz, "Aynı şekilde siyasi mahkûmlara düzenleme yapılmadı. Siyasi mahkûmlar açısından da katmerli bir zulüm söz konusu. Devlet kendini koruma adı altında çıkarılan Terörle Mücadele Kanunu`nun yanında Terörle Mücadele Yasası ile cezalarını yarı oranda artırıyor. Hukuk devletinde vatandaşların yargı önünde eşitliği prensibine aykırıdır. İnfaz hususunda da farklılıklar söz konusu. Adli mahkûm infazının 3`te 2`sini bitirdiğinde şartlı tahliye olurken, siyasi suçlarda tahliye olabilmek için mahkûm cezasının 4`te 3`ünü tamamlaması lazım… Bu hukuksuzluğun giderilip yasanın değiştirilmesi lazım... Bütün Dünyada devlet ile muhaliflerin arasında çıkan çatışmalar sonunda varılan barış anlaşması ve çatışmasızlıklardan sonra illaki genel af vardır. Ve bu noktada da genel af kaçınılmazdır. Ve halkın beklentisi de genel aftır.
Eğer kişiyi 20 yılda ıslah etmemişsen, bir 20 yıl sonrada cezaevinde kalmasıyla o insan ıslah olmaz. Devlet kendisine yönelik işlenen suçları af etmezken, vatandaşın vatandaşa işlediği suçları af ediyor. Eğer bazı şeyler ifade ediliyorsa bunun gereklilikleri yerine getirilmeli halka boşuna umut verilmemeli yok eğer günü kurtarmaya yönelik söyleniyorsa bu büyük bir yanlıştır." dedi.
(Ömer Adıgüzel - İLKHA)