Hizbullah Cemaati Yöneticilerinden İsa Bagasi`den Önemli Açıklamalar
Hüseyni Sevda Sitesinin sorularını yanıtlayan Hizbullah Cemaati yöneticilerinden İsa Bagasi, "PKK/PYD`nin Rojava`daki yaşanan çatışmanın taraftarı olmadıklarını ve Batman`da yaşanan olayların içinde Hizbullah`ın olmadığını" söyledi.
Hüseynisevda sitesinde yayınlanan röportajın tamamını olduğu gibi aktarıyoruz..
Sayın İsa Bagasi; Bu söyleşiyi kabul ettiğiniz, bize zaman ayırdığınız ve cevap vereceğiniz için size şimdiden teşekkürlerimizi sunuyoruz…
PYD, Rojava’da mücadele vererek Kürdler adına bir kazanım elde ettiğini ancak El–Nusra gibi grupların buna engel olduğunu ve kendilerine karşı savaştıklarını iddia ederek İslami grupları suçluyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Allah’ın adıyla,
Allah’a hamd, Resulüne, aline, ashabına salat ve selam olsun.
İlayi kelimetullah ve rıza–i bari için pak kanlarını dökerek mücadelenin günümüze kadar ulaşmasını sağlayan İslam şehitlerine, hasseten Şehid Rehber ve Hizbullah şehitlerine selam olsun.
Halen zindanlarda ve muhaceratta firakı yaşayan ve her alanda mücadeleyi kesintisiz bir şekilde sürdüren kardeşlerime, seven, özleyen dost ve arkadaşlara selam ve hürmetlerimi iletiyorum.
Bu uzun soluklu mücadele ve firak süreci içinde özlem hasretiyle yaşayıp daha sonra dar–ı bekaya intikal eden aile efradı, akraba, dost ve dava arkadaşlarıma Allah’tan af ve mağfiret diliyor, hepsinin en güzel şekilde ahirette mükafatlandırılmasını yüce Rabbimden niyaz ediyorum…
Bu girişten sonra sorularınıza gelelim.
Biz mazlum halkımızın, tüm parçalarda gasp edilmiş haklarını geri alması ve böylece İslam dairesi içinde özgür ve rahat bir yaşama kavuşmasıyla birlikte, siyasi bir statü elde etmesini arzulamaktayız. Özellikle mahrum ve kötü yaşam koşulları içinde bulunan Rojava’daki halkımızın İslami ve insani haklarına kavuşması sadece bizleri değil her insaf sahibi insanı sevindirecek bir durumdur.
Ancak Rojava’da mücadele ile elde edilmiş bir kazanım söz konusu değildir. PYD’nin kendi gücüyle ve bedel ödeyerek özgürleştirdiği veya kurtardığı bir alan da söz konusu değildir. Bugün Rojava’da bize gösterilen ve özgürlük diye lanse edilen şeyin; illüzyon türü bir kandırmacadan ibaret olduğu görünüyor. PKK/PYD, hiçbir bedel ödemeden Esed rejiminin kendisine sunduğu imkânlar sonucu bugünkü pozisyonu elde etmiştir. Şu anki durumun, Rejimle varılan anlaşma sonucu sağlandığı kesin ve nettir. Bu durumu birçok kesim bilmekte ve dillendirmektedir. Ama öyle görünüyor ki birileri bu gerçeğin bilinmesini istememektedir.
PKK/PYD Kürd halkına devrim, savaş ve kazanım diye bir serap göstermektedir. Süreç içinde bunun bir serap olduğunu herkes görecektir. Var olduğunu söyledikleri ve halen sürdürdükleri savaş rejime karşı değil, muhaliflere karşı verilen bir savaştır. Kendilerine bırakılan alanlarda halen rejimin güçleri ve kurumları bulunmaktadır.
Bağıra bağıra kendilerinin laiklik, sekülerizm ve Batılı değerlerin garantisi olduklarını söylüyorlar. Böylece başta ABD, Batılı ülkeler ve Dünya istikbarına kendilerini pazarlamaktadırlar. Bu haliyle emperyalistlerin Kürdistan’daki çıkarlarına hizmet etmektedirler. Böyle bir gerçek ortada iken kalkıp tümden İslami grupları suçlayarak Kürd halkına karşı bir savaş yürüttüklerini, İslami grupların Kürd halkının mal, can ve namusunu helal gördüklerini söyleyerek çok çirkince yalan ve iftiralara sarılmaktadırlar. Aslında bununla bir yandan İslam’ı ve Müslümanları kötüleme yoluna gitmekte, diğer yandan da Esed’e karşı savaşan muhalif grupları hedef gösterip onlarla olan savaşını haklı göstermeye çalışmaktadır.
PKK/PYD’nin Rojava’daki uygulamaları ve takip ettiği politika yanlıştır. Bu politika Kürd halkına hiçbir şey kazandırmaz. Aksine çok şey kaybettirecektir.
PKK ve PYD bu sanal zaferi hem Rojava’da ve hem de diğer Kürdistan parçalarında kendileri dışındaki parti ve örgütlere karşı çok çirkin bir şekilde kullanmaktadırlar. Haksız tutum ve davranışlarına karşı kendilerine yapılan eleştirileri sanki Rojava’daki Kürd halkına karşı yapılıyormuş gibi lanse etmektedirler.
Bütün bu olumsuzluklara ve gerçeklere rağmen, genelde tüm Suriye Müslüman halkı ve özelde de Rojava halkının bu işin neticesinde kazanımlar elde etmesini arzulamaktayız.
Hizbullah baştan beri bu durumu bildiği halde Rojava’daki halkımızın nispi bile olsa rahatlama ve gasp edilmiş bazı haklarına kavuşma gibi fiili bir durumun oluşması için aksi bir konumlanma içinde olmamıştır.
PKK/BDP Rojava’da Hizbullah ile ilgili bazı iddialar ileri sürmektedir. Bu konuda ne dersiniz?
PYD, rejimle değil, ilk günden beri rejim muhalifleriyle savaşmaktadır. Adeta Baas rejiminin Rojava’daki korucu gücü görevini yapmaktadır. Ancak bunu yapmasına rağmen gerçekle alakası olmayan argümanlar kullanmakta ve çok çirkin bir karalama ve ajitasyon kampanyası yürütmektedir.
PKK sürekli olarak yaydığı yalan haberlerle Hizbullah’ı iftiralarla töhmet ve zan altında bırakmak istemektedir. İleri sürdüğü iddialar kamuoyunu yanlış bilgilendirmeye yöneliktir ve tamamen yalandır. Bu durum PKK’nin Hizbullah’a karşı yıllardır uyguladığı yalan ve iftirayı temel alan bir stratejisidir.
Biz orada çatışmanın taraftarı değiliz. Daha önce Cemaat Rehberimiz Muhterem Edip Gümüş yaptığı açıklamada, Müslüman Kürd halkının zararına olacak hiçbir çatışmayı da tasvip etmediğimizi belirtmişti. Bu açık tavrımıza rağmen Hizbullah’a karşı bilinçli bir propaganda yürütülüyor. Bu şekilde Hizbullah hedef haline getirilip ona karşı yapılan saldırılara bahane üretiliyor.
Suriye’deki iç savaş ile ilgili tavrınız sürekli soruluyor ve sorgulanıyor. Gerçi şu ana kadar bu konuyla ilgili olarak bazı beyanatlar, makaleler ve son olarak Sayın Edip Gümüş’ün bir röportajı yayınlandı. Bunu bir de sizden duymak istiyoruz. Suriye iç savaşı konusundaki tavrınız nedir?
Suriye’deki olayların başlangıcından itibaren biz Cemaat olarak net bir şekilde tavrımızı ortaya koyduk. Gelişen süreç içinde Cemaat Rehberimiz, sitenize verdiği bir mülakatta bu durumu net bir şekilde ortaya koydu. İlk günden beri Müslüman Suriye halkının haklı taleplerinin karşılanması ve İslami bir hükümetin kurulması doğrultusunda verilecek İslami bir mücadelenin yanında olduğumuzu söyledik ve bunu kamuoyuna da deklare ettik. Ancak yapay ve dış müdahalelerle bir iç savaşın yaşanması, ülkenin harabeye dönüşmesi ve yüzbinlere varan mazlum insan ölümlerinin yaşanmasının savunulacak bir tarafının olmadığını da belirttik. Bugün gelinen aşamada bu durumu herkes görmekte ve kabul etmektedir.
Batman’da yakın zamanda PKK/BDP ile Hüda–Par taraftarları arasında bir gerginlik yaşandı. Ayrıca bir can kaybı söz konusu oldu. BDP ve PKK bu can kaybından Hüda–Par’ı ve dolaylı olarak da Hizbullah’ı suçlarken, Hüda–Par ısrarlı bir şekilde olayla bir ilgilerinin olmadığını ifade etti. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz, Hizbullah’ın bu olayla bir ilgisi var mı?
Batman’da yaşanan olayda Hizbullah yoktur. Olayın başka taraflara çekilmemesi ve gerginliğin daha fazla artmaması için bugüne kadar olayla ilgili konuşmaktan da imtina etmiştir. Hüda–par da şiddetle tepki göstermekte ve kendi aleyhine kirli bir oyun tezgâhlandığını ifade edip olayın aydınlığa kavuşturulmasını istemektedir.
Bu durumda ahlaken ve usul olarak herkesin bunu böyle kabul etmesi gerekir. Hatta eğer olay Hizbullah veya Hüda–Par’a yakın birilerine mal edilse ve olay bu şekilde kapatılmak istense bile, Hizbullah ve Hüda–Par bunu reddettiği ve tavrını bu yönde ortaya koyduğu için herkesin bunu böyle kabul etmesi ve olayı bir provakasyon veya tezgah olarak görmesi gerekir.
Buna rağmen BDP ve PKK’nin, olay anından itibaren Hüda–Par ve Hizbullah’ı hedef tahtasına oturtması, suçlayıcı, kışkırtıcı ve karalayıcı bir dil kullanması düşündürücüdür. Üstelik KCK’nin sorumsuz açıklaması ve hedef göstermesi adeta çatışmaya davetiye çıkarmaktır. Bütün bunlar halkın gözleri önünde cereyan etmektedir. Suçlu tarafın kim olduğunu halkımızın takdirine bırakıyoruz.
Zaman 90’lı yılların zamanı değildir. Her şey çok açık ve şeffaf bir şekilde gelişmektedir. Yaşanan ve yaşanacak tüm olayların mahiyetini halkımızla paylaşırız. Arzulamadığımız ve imkanlarımız dahilinde yaşanmasına müsaade etmeyeceğimiz bir çatışma bize tahmil edilirse bunu da açık bir şekilde halkımızla paylaşacağımızın bilinmesini isteriz.
Son zamanlarda İslami STK’lara ve Hüda–Par teşkilatlarına yapılan saldırılardan ve özellikle de Batman’da yaşanan bu hadiseden sonra bölgede tekrar PKK–Hizbullah çatışma ihtimali gündeme geldi. Bunun endişelerini taşıyanlar olmakla birlikte, kışkırtıcı ve sorumsuzca açıklamalarda bulunanlar da olmaktadır. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Biz çatışmanın hiçbir tarafın faydasına olmayacağını, aksine hem çatışan tarafların ve hem de halkımızın zararına olacağını düşünmekteyiz. Meseleye böyle baktığımız için; meydana gelen her olaya ve çatışmalara kapı aralayacak her saldırıya provokasyon olabileceği gözüyle bakmaktayız. Hatta aksi ispatlanmadıkça böyle değerlendirmekteyiz. Ancak bakıyoruz ki PKK’nin yan kuruluşlarından birisi olayı üstlenmekte ve PKK/BDP de olayı kınamamaktadır. Hatta tam aksine bunlar zaman zaman zımnen destekler mahiyette tavırlar sergilemekte veya bu çatışmaları alevlendirebilecek doğrultuda açıklamalar yapmaktadır.
Bizim yaklaşımımız ve olaylara bakışımız böyleyken karşı tarafın bakış, yaklaşım ve tavrı bunun tam aksi bir şekildedir. Bugüne kadar Hizbullahi Müslümanlara veya İslami kuruluşlara çok sayıda saldırı gerçekleştirilmiş ve bu saldırılarda şehadetle neticelenen olaylar yaşanmıştır. Ancak PKK ve BDP bu olaylardan hiç birini kınamadıkları gibi önünü alacak ve sükûnete davet edecek bir açıklama da yapmamışlardır.
Bütün bunlar ve iki kesim arasındaki bu bariz tavır ve davranış farklılığı, Kürdistan halkı ve tüm kesimler tarafından görülüp bilinmektedir. Hizbullah ve saldırıya uğrayan İslami kuruluşlar bu kadar net bir tavır sergilerken ve bir yanlışlığın yapılmaması için elinden gelen her çabayı gösterirken PKK ve BDP ise en üst düzeyde olayları körükleyecek ve çatışmalara davetiye çıkaracak açıklamalar yapmaktadırlar. Karşı tarafın bu saldırgan tutumuna rağmen bizim bu müspet tavır ve tutumumuz, Kürd siyasi parti, örgüt ve çevreleri tarafından görülüp takdir edilmesi ve desteklenmesi gerekir. Ancak maalesef bu kadar net ve bariz bir tavır farklılığı söz konusu olmasına rağmen, saldırgan tarafa tepki vermeyen ve Hizbullah’ın bu tutumunu görmezden gelen çevre ve kesimler söz konusudur. Biz bunları çok iyi görüyor, biliyor ve tanıyoruz.
Bölgenin geleceğiyle ilgili düşünceleriniz nedir? Bundan sonrası için söylemek istediğiniz bir husus veya vermek istediğiniz özel bir mesajınız var mı?
PKK’in geçmişte yaşanan olaylardan ders ve ibret alması gerekir. Denenmişi denemek akıl kârı değildir. PKK geçmişteki imha amaçlı savaş dayatmasında başarısız oldu ve hedefine ulaşamadı. Genel anlamda ise bu çatışmaların yaşandığı alanların tümünde halkın zararıyla neticelendi.
Aynı şekilde devlet de bizi imha etmek için tüm gücünü kullandı. İki bin öncesi yaptığı kirli oyunlar, komplo ve çatışmaları alevlendirmek için tezgâhladığı senaryolar bir yana, iki bin sürecinde imha amaçlı çok kapsamlı operasyonlar yürüttü ve birçok plan geliştirdi. Çekilen acılar, sıkıntılar ve ödenen bedeller açısından sonuçları çok ağır oldu. Ancak Allah’ın yardımı ve şehitlerin kanının bereketiyle Hizbullah bu süreci de başarıyla atlattı. Neticede, hem PKK ve hem de devlet Hizbullah’ı yok etme hedeflerine ulaşamadılar.
Eğer birileri tekrar kafasının bir köşesinde böyle habis düşünceler taşıyorsa, kendilerine tavsiyemiz; bu düşünceden vazgeçsinler. Zorla, baskıyla ve savaş dayatmalarıyla Allah’ın izniyle bunu yapmaya muktedir olamayacaklardır. Herkes bu gücü görmeli ve kabul etmelidir. Kürdistan’da, siyasi ve toplumsal denklemde bu güç hesaba katılmadan ve görülmeden uygulamaya konulacak hiçbir planın başarı şansı yoktur.
Allah’ın izniyle biz bu gücümüzü; İslami bir çizgide, hakkın ve adaletin tahakkuku için ve Müslüman halkımızın hizmetinde, onun İslami ve insani haklarının elde edilmesi doğrultusunda kullanacağız.
Kürdistan her kesime yetecek kadar geniş, bereketli ve renkli bir coğrafyadır. Eğer birileri bu topraklarda tek parti diktatörlüğü hayalini kuruyor veya rüyasını görüyorsa uyanmalı ve kendisine gelmelidir. Tüm kesimler kendi inanç, düşünce ve görüşlerini halka arz eder. Halkın kabulü oranında herkes temsiliyet hakkına sahip olur. Bunun dışındaki dayatmalarla, afaki düşünce ve söylemlerle kimsenin tüm Müslüman Kürd halkı adına konuşmaya hakkı yoktur.
Davamızın sonu Allah’a hamd etmektir.
huseynisevda.biz