• DOLAR 34.455
  • EURO 36.342
  • ALTIN 2866.913
  • ...
Prof. Dr. Çelik: Bir toplumu ayakta tutan temel değer ahlaktır
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Çelik, özellikle gençlerde görülen ahlaki zaafiyet ve zararlı alışkanlıklar konusunda anne ve babaların sorumluluklarını yerine getirmeleri, gençlere sahip çıkılması ve ihmal edilmemeleri hususunda ebeveynlere ciddi sorumluluk düştüğünü ifade etti.

Günümüzde gençlerin ahlaki olarak yozlaşmasının birçok sebebi olduğuna değinen Çelik, aile yapısının bozulması, arkadaş çevresi, medya ve sosyal medya, spor, helal rızık, yöneticilerin bilinçsizliği ve ilgisizliği bire sebep olduğunu söyledi.

"Aile yapımızın bozulması"

Bir toplumun, sadece madde ile varlığını devam ettiremeyeceğine değinen Çelik, "Toplumları ayakta tutan maddi ve manevi sebepler, değerler vardır. Madde ile mana bir araya geldiği zaman varlığını devam ettirebilir. Tıpki bir insanın bedeni gibi. Ruh ve bedenin bir arada olması ile hayat devam edebilir. Ruh ve beden bütünlüğü bozulduğu anda yaşam biter ve ölüm gerçekleşir. Toplumlarda bir beden gibidirler. Onların ayakta kalması maddi ve manevi değerlerin birlikte var olmasına bağlıdır. Maddi anlamda ilerleme sağlanırken, manevi boyut terk edilirse, bu toplum belli bir zaman sonra çöker. Toplumları ayakta tutan en önemli manevi değer ahlaktır. Bir toplumun ahlaki yapısı ne kadar sağlam ise o toplumun temelide o kadar sağlam olur. Ahlak denildiğinde sadece bir takım tutum ve davranışlar anlaşılmamalıdır. Ahlak kişinin ve toplumun her alanını kapsayan bir kavramdır. Yeme,içme; oturma, kalkma gibi en temel davranışlardan başlayarak evlilik ve ticaret gibi hayatımızın bütün yönlerini ilgilendirir. Bir toplumu ayakta tutan temel değer ahlak olduğu gibi o toplumu çökertebilecek en etkili yöntem de ahlaki değerlerin zayıflatılmasıdır. Bugün gelinen noktada ise, ahlaki bakımdan büyük bir çöküş içerisindeyiz." dedi.

"Her geçen gün bazı değerlerimizi kaybetmekteyiz"

Çelik, "'Her çocuk İslam fıtratı üzerine doğar. Ama daha sonra anne babası onu ya Yahudi ya Hıristiyan ya da Mecusi yapar.' hadis-i şerifinde de buyrulduğu gibi insanın yetişmesinde iki asli unsur vardır. Fıtrat ve çevre. Fıtrat yaratılıştan sahip olduğumuz özelliklerdir. Bunu Allah (cc) yaratılış  esnasında kullarına yükler. Asıl önemli olan bu özelliklerin uygulanabileceği çevredir. İnsan çevreye göre şekillenmektedir. Çevre denildiğinde de ilk akla gelecek ve ilk sırda bulunanı kişinin ailesidir.  Çocuğun fıtratında sevme ve nefret duygusu vardır ama o neleri seveceğini, nelerden nefret edeceğini aileden öğrenir. Çocuğun fıtratında üzülme, sevinme, korkma.... gibi duygular vardır ama o nelere sevinip, nelere üzüleceğini çoğu zaman ailesinden öğrenir. Ahlaki değerlerin ilk olarak kazanıldığı ve kişiliğe nakşedildiği yer ailedir. Onun için kişinin ahlaklı olup omamsında en önemli etken ailedir. Maalesef aile yapımız her geçen gün biraz daha fazla bozulduğundan dolayı ahlaki yapımızda buna paralel olarak bozulmaktadır." dedi.

"Arkadaş çevresinin çok büyük etkisi vardır"

Arkadaş çevresinin gençleri olumlu ve ya olumsuz etkilemede çok önemli olduğuna vurgu yapan Çelik, "Çocuklarımızın ve gençlerimizin ahlaki anlamda bozulmalarında arkadaş çevresinin çok büyük etkisi vardır. İnsan ne kadar iyi olursa olusun, eğer kötü bir çevreye takılıyorsa, zamanla mutlaka bozulmalara uğrayacaktır. Bunun tam tersi durum da geçerlidir. Kişi ne kadar kötü olursa olsun, eğer iyi kimselerle oturup kalkar ise, zamanla davranışlarında düzelmeler gözükecektir. Kehf suresinde Ashabı- Kehf'ten bahsedilirken onlarla beraber olan köpeklerinden de bahsedilir. O köpeğin Kur'an-ı Kerim'de bahsedilmesi beraber olduğu arkadaşlarından dolayıdır. Onun için denilir ki, 'Bir insan ne kadar kötü olursa olsun. Hatta bir köpek karekterinde dahi olsa, eğer Ashab-ı Kehf gibi kimselerle beraber olursa, onun ahlaki değişecek ve arkadaşları gibi olacaktır.' Ayet-i kerimede de 'Sadıklarla beraber olun.' emredilmektedir. Onun için iyi bir ahlaka sahip olmanın en önemli yolu, ahlaklı kimselerle dostluk kurmak, onlarla beraber olmaktır." ifadelerini kullandı.

"Çocuklara yeteri kadar sevgi gösterin"

Ailesinden yeterli sevgi göremeyen gençlerin daha çabuk kandırıldığına dikkat çeken Çelik, "Çocuklarımızın ve gençlerimizin ahlaki anlamda bozulmalarının en önemli sebeplerinden birisi de çevre faktörüdür. Onlara iyi kimselerden oluşan iyibir çevre ayarlayamadığımız müddetçe onları kaybetmeye devam edeceğiz. Bilhassa da okul yıllarında içerisinde bulundukları durum onları çok çok fazla etkilemekte. Birçok zararlı alışkanlıkları bu yıllarda kazanmaktadırlar. Ailede yeterli ilgi ve sevgiyi görmemiş çocuklar, çok daha kolay çevreden etkilenebilmektedirler. Sevgi ve saygı gibi bazı duygulardan aç bırakılmış çocuklar, çevrelerinden gördükleri sahte sevgiye daha çabuk inanabilmektedirler. Babasından yeterli sevgi görmemiş bir kız çocuğu, kendisini kandırmak isteyen bir erkeğin, 'Seni seviyorum'. yalanını gerçek zannetmekte ve hemen onun peşine düşebilmektedir. Veya sürekli olarak ailesi tarafından aşağılanan bir genç, dışarıda gördüğü sahte itibarı gerçek zannederek kendisini onların kucaklarına bırakabilmektedir. Çok kolay bir şekilde bir takım suç ve terör örgütleri tarafından kullanabilmektedir." şeklinde konuştu.

İyi ve kötüyü ayırt edemeyen gençlerin aileleri tarafından yalnız bıakılmaması gerektiğine değinen Çelik, "Çoğu anne baba başta sigara olmak üzere, alkol gibi kötü alışkanlıkları olmamasına rağmen çocuklarında bu alışkanlıklar görülebilmektedir. Bunun en temel sebeplerinden birisi de çevre faktörüdür. Okullarda, bilhassa da yatılı olarak kalan çocuklarda bu alışkanlıklar daha fazla gözükebilmektedir. Neyin iyi neyin kötü olduğunu ayırt edemeyen gençler, çevresinde gördükleri bu tür olumsuzluklara kolay bir şekilde kendilerini kaptırabilmektedirler. Anne babanın ilgiziliği de buna eklenince içinden çıkılmaz bir hale dönüşebilmektedir. Sigara ile başlayan bu alışkanlık, alkol ve uyuşturucu şeklinde devam edebilmektedir." dedi.

"Medya ve sosyal medya"

Günümüzün en büyük sorunun medya ve sosyal medya olduğunun altını çizen Çelik, "Gençlerimiz, çoğunluğu dış kaynaklı olan bu alanda zehirlenmektedirler. Bu kanallar vasıtası ile kendi değerlerinden uzaklaşırken karşı tarafın saflarında yer almaktadırlar. Bu kanallar, toplumları istedikleri gibi yönetebilmektedirler. Öncelikli olarak dindar toplumların dini yapısını hedef alan bir takım kuruluşlar, sosyal medya aracılığı ile büyük bir savaş yürütmektedirler. Bir taraftan o toplumların dini yapısını bozarlarken, diğer taraftan da istedikleri dini yapının temellerini atmaktadırlar. Sürekli olarak o kanallara takılan ve oradan beslenen gençler zaman içerisinde kendi inanç yapısından uzaklaşmakta ve karşı tarafa doğru kaymaktadır. Ahlaksızlığın temelleri de bu kanallarla atılmaktadır. İnsanın en zayıf olduğu noktalardan girerek onları bozmaya çalışmaktadırlar. Sürekli bu kanallara takılan kimselerin önce gözleri alışmakta, sonra yavaş yavaş kalpleri otarafa doğru kaymaktadır. Sürekli olarak bu kanallardan beslenen bir gençliği, ahlaki olarak bozmak çok zor olmasa gerek. Evlilik hayatı olumsuz gösterilirken, evlilik dışı ilişkiler parlatılmaktadır. Bir takım ahlaksızlık yapmış kimseler birer kahraman gibi haber edilmekte ve örnek gibi insanlara sunulmaktadır." ifadelerini kullandı.

"İnsan yapısı gereği yaptıklarının başkaları tarafından kabul görmesini ister"

Çelik, "Sosyal medyanın işleyişine baktığımızda da insanın bu zaafına çok iyi hitap ettiklerini görebilmekteyiz. Yapılan paylaşımların altına konulan 'beğen', 'paylaş' butonları ile insanları o ortam içerisine çekmekte ve ora ile ilişkisini sürekli canlı tutması sağlanmaktadır. İnsan her gün yeni yeni paylaşımlar yapmak ihtiyacını duymakta ve her dakika paylaşımlarını kimlerin beğendiğini veya paylaştığını görmek istemektedir. Zamanla öyle bir noktaya geliyor ki her şeyi sosyal medya oluyor. Arkadaşları oradan, paylaşımları oradan, değerleri oradan... Gerçek hayattan kopup tamamen o dünyanın çocuğu haline geliyor. Hatta 'Metaverse' denilen sanal alemden ev, arsa vb. alıp satmalar gibi mal varlığını da o alemden oluşturuyor." şeklinde konuştu.  

"Spor, spor olmaktan çıkartılarak bazı ahlaksız akımların kaynağı haline getirilmeye çalışılmaktadır"

"Spor, gençlerin en fazla önem verdikleri şeylerden birisi olduğu için ahlaki değerlerin kazanılmasında veya kaybedilmesinde önemlidir." ifadelerini kullanan Çelik, şöyle devam etti:

 "Son dönemlerde dikkatimizi çeken husulardan birisi de spor ve sporcular üzerinden ahlaksızlaştırma çalışmalarıdır. Bilhassa da LGBT gibi yapıların varlığına meşrüiyet kazandırmak için çok yönlü çalışmalar sürdürülmektedir. Son olimpiyat oyunlarında da bunu açık şekilde görebildik. Bir taraftan kullanılan sembollerle insnaların gözlerini bu tür akımlara alıştırmaya çalışırlarken diğer taraftan da bu alanda başarılı olmuş sporcuları sürekli ileri sürerek insanların kalplerinde onlara karşı bir sevgi oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bir spor dalında başarılı olan bu tür sporcuları sürekli gündemde tutmanın yanında onun bu özelliğini de zikrederek, onların ahlaksızlıklarını normalleştirmeye çalışmaktadırlar. İnsan birini sevdiğinde onun davranışlarını da sever. O neleri yapıyorsa, o da aynısını yapmaya çalışır. Adeta spor, spor olmaktan çıkartılarak bazı ahlaksız akımların kaynağı haline getirilmeye çalışılmaktadır."

"İbadetlerden uzaklaşmak"

İbadetler ile güzel ahlak arasından sıkı bir ilişki olduğuna vurgu yapan Çelik, "İslam sadece imandan veya ibadetten ibaret değildir. İman-ibadet ve ahlak içi içe girmiş bir bütündürler. Bir turunçgile benzetebiliriz. İman tadı, amel rengi, ahlak ise kokusu gibidir. İman etmek ibadet etmeyi zorunlu hale getirir. İbadette sadece şekilde kalmaz, insanın filleri üzerinde olumlu etki yapar. 'Namaz insanı ahlaksızlıklardan ve çirkinliklerden engeller.' ayet-i kerimesinde buyrulduğu gibi namaz ile ahlak arasında sıkı bir ilişki vardır.  Gerçek manada namaz kılan kimse zamanla olumsuz tutum ve davranışlardan uzaklaşır. Oruç için 'Umulurki takvanızı artırır.' buyrulur. Yani tutulan oruç, insanı kötülüklerden engellediği gibi onun iyi davranışlar kazanmasını da sağlar. Kısacası ibadeler ile güzel ahlak arasında sıkı bir ilişki vardır. Gençlerimizin yanlışa düşmelerinin en önemli sebeplerinden birisi de onları inanç-ibadet çizgisinde tutamamış olmamızdır. İbadetler insanı ahlak çizgisinde tuttuğu gibi ibadetleri terketmek onu bu çizgiden uzaklaştırır. İnanç noktasında sıkıntılar çeken gençlerimiz zamanla ibadetleri de tamamen terk etmektedirler. İnanç ve ibadetlerden uzaklaşan bir kimse kötülükler karşısında en önemli iki zırhını da kaybetmiş olacaktır. Kolay bir şekilde de ahlaki bozulmaya uğrayarak kendini kaybedecektir." dedi.

"Helal rızık"

Çocukların iyi olmasında helal rızkın çok önemli olduğuna değinen Çelik, "Çocuklarımızın iyi olmasını hep isteriz ama helal rızkın bu konuda ne kadar önemli olduğunu bilmeyiz. 'Rızıklar insanı geldiği yere çağırır.' derler. Yani haramla beslenen bir beden günahlara meyleder. Helal ile beslenen bir beden helala meyleder. Günahlardan uzak durur.  Çocuklarımızın eğitimi kadar onların beslenmesi de önemlidir. Belki çoğu zaman onların eğitiminde aciz kalabiliriz ama rızıkları konusunda öyle değil. Onları helal veya haram ile beslemek bizim elimizde. Çocukların eğitminde, onların güzel ahlaklı birileri olmasında helal gıda çok önemlidir." ifadelerini kullandı.

Helal rızık konusunun önemine dair Kur'an-ı Kerim'den örnek veren Çelik, "Ashab-ı Kehf kıssasında anlatıldığına göre, Roma imparatoru karşısında tevhid inancını haykıran gençler idama mahkum edilirler. Zindana atılmışlar ve sabah idam edilecekler. Allah'ın yardımı ile gece zindandan kaçmayı başarır ve bir mağaraya sığınırlar. Allah, onları derin bir uykuya daldırır ve 309 sene orada uyurlar. Uyandıklarında bunlar bu zamanın farkında değiller. Acıkmışlar ve içlerinden birini yemek alması için şehre göndermek zorundalar. Fakat bunlar hala akşamki gibi olduğunu ve kendilerinin idam edilmek için arandıklarını düşünmektedirler. Yakalandıklarında idam edilecekler. Fakt bu durumda dahi ekmek almaya gönderdikleri kişiye, 'Bak! En temiz satan yerden al da gel.'  derler. Bunlar şehirden kaçtıklarında putperest ve İsevî esnaflar vardı. İsevî olanlar sattıkları şeyin helal olup olmadığına dikkat ederlerdi. Ama diğerleri etmezdi. Onun için 'En helal olandan getir.' diyorlar. Burada önemli olan, insanının ölüm tehlikesi altında dahi beslendiği gıdanın helal olmasına dikkat etmesidir. 'Git! İlk bulduğun yerden al da gel' demiyorlar. Onun için helal gıda çok önemlidir. Belki çoğu şeyi yapmaktan aciz kalabiliriz. Ama çocuklarımıza iki şeyi yapabiliriz. Bunları yaparsak büyük oranda da onlara sahip olabiliriz. 'Sadıkalarla beraber olun.' ayet-i kerimesini baz alarak onlara iyi bir çevre oluşturma ve rızıklarını helalinden temin etme." şeklinde konuştu.

"Yöneticilerin bilinçsizliği ve ilgisizliği"

Kötü ahlakın yayılmasında ve gençleri kaybetmemizdeki en önenli etkenlerden birisinin de yönetimle ilgili olduğunun altını çizen Çelik, "Yönetime talip olan insan, bir çoban sorumluluğunda bu işe talip olmalıdır. Bulunduğu konumun ne kadar mesuliyet gerektirdiğinin bilincinde olmalıdır. Yönetimi altındaki her şeyden sorumlu olduğunu bilmelidir. Bu şuur ve bilinç ile hareket ederse bir netice alabilir. Ama böyle değil de sadece o makamın kendisine sağlayacağı itibarı ve maddi imkanları düşünürse ondan hiçbir hayır gelmez. Hayır gelmediği gibi zararı da hiç bitmez. Bir öğretmen sınıftaki, bir müdür okuldaki öğrencilerin ahlaki geleceklerini endişe etmeli ve onu temin etmek için çalışmalıdır. Bir belediye başkanı, bir kaymakam, bir vali aynı duygular ile hareket etmelidir. Aksi takdirde işler bir şekilde yürürü ama gençlerimiden elimizden kayarak gider." dedi. (İLKHA)



Bu haberler de ilginizi çekebilir