• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...
İşgal rejimin alıkoyduğu  Ebu Salah'ın yaşadıklarına aklı sıra ermiyor!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Saldırılardan önce taksi şoförlüğü yapan, 4 çocuk babası 42 yaşındaki Ebu Salah'ın siyonist insan hakları kuruluşu B'Tselem'in "Cehenneme hoş geldiniz" adlı raporunda yer alan ifadesinde, alıkonulduğu sırada yaşadıklarına ilişkin bilgi verdi.

Rapora göre, işgal rejimin Gazze Şeridi'ne 7 Ekim'de başladığı saldırılardan kısa bir süre sonra Ebu Salah ve ailesi farklı yerlere göç etmek zorunda kaldı, son olarak Han Yunus kentinin batısındaki Emel Mahallesi'nde yer alan Harun Reşid Okulu'na sığındı.

İşgal askerlerinin 14 Şubat'ta kendisiyle birlikte onlarca Filistinliyi kaldığı okuldan alıkoymasıyla başlayan trajedi, Sde Teiman merkezine getirilmesiyle daha da korkunç hal aldı.

Ebu Salah, askerler tarafından bir kamyona nakledildiklerini; ellerinin arkadan bağlandığını ve İsrail'deki bir sorgu merkezine götürüldüklerini anlattı.

Kendisini bitkin hissettiğini, ayaklarının hissizleştiğini ancak darbetmesinler diye hiç hareket etmediğini dile getiren Ebu Salah, başka bir yere götürüldüklerini, orada kıyafetlerini çıkararak mahkum forması giydirildiklerini aktardı.

Alıkonuldukları ilk gün çakıl taşları üzerinde el ve ayakları bağlı şekilde kaldıklarını ifade eden Ebu Salah, "Gece sadece 2 saat gözümü kapayabildim. Askerler kişisel bilgilerimizi alıp göz taramasından geçirdi sonra bana bir numara verdiler ve testler için beni doktora götürdüler. Askerler bizimle alay ediyor, gülüyorlardı. Doktor bana herhangi bir hastalığım olup olmadığını sordu, ben de olmadığını söyledim. Ancak iki gün sonra durum değişti. İki gün sonra bacağımda ağrı hissettim ve hafif şişmiş olduğunu fark ettim." diye konuştu.

Bunun üzarine durumu bildirdiğini aktaran Ebu Salah, şöyle devam etti:

"Gardiyandan ayağımı muayene etmesi için birini getirmesini istedim. Bir kadın asker geldi, doktora göstermek için iki kere bacağımın fotoğrafını çekti fakat herhangi bir yanıt gelmedi. Bir hafta boyunca ağrılar çok şiddetlendi ve ateşim yükseldi.

Askerler beni minibüsle sorgu merkezi içindeki bir hastaneye götürdü. Yolda yaralı bacağıma cop ve silahla vurdular, acıdan bağırıyordum. Asker hangi bacağımın yaralı olduğunu sordu, sonra da o ayağıma sert şekilde vurdu. Askerler araçtan indirirken bile ayağıma ve başıma vurmaya devam etti. Yara kanamaya ve iltihap akmaya başladı. Tüm bunlara rağmen bana ve aileme galiz küfürler ediyorlardı."

Elleri, ayakları ve gözleri bağlı şekilde 2 saat kadar doktoru beklediğini; daha sonra onu bir yatağa oturtup kıyafetlerini çıkardıklarını ancak bağlarını çözmediklerini, bu sırada bilincini kaybettiğini aktaran Ebu Salah, "Bilincim yerine gelince içlerinden biri 'seni ameliyat ettik' dedi. Gözlerim hala bağlıydı. Benimle konuşanın doktor mu hasta mı olduğunu bilmiyordum." dedi.

Ameliyatla ilgili kendisine herhangi bir bilgi verilmediğini belirten Ebu Salah "Bacağımın durumunu sordum, iyi olduğunu söylediler. Damardan ağrı kesici verip kan şekeri testi yaptılar. 3 gün sonra bacağımı temizleyip sterilize etmek için beni yeniden ameliyata aldılar." bilgisini paylaştı.

"Bağırmadım çünkü bağıranı daha çok darbediyorlardı"
Ameliyat esnasında çok ciddi ağrı hissettiğini ve aç olduğunu belirten Ebu Salah, hiçbir şey söylemeye takati kalmadığını anlattı.

Orada yaklaşık 10 gün kaldığını, bu sürede sadece bandajların değiştirildiğini, göz bandını kaldırdığında dışarıda kemik ve sargı gördüğünü dile getiren Ebu Salah: "Sonra beni kelepçeleyip, gözlerimi bağladılar. Askerler beni ambulansa bindirdi ve yol boyunca yaralı bacağıma darbetmeye devam ettiler. O kadar çok acı çekiyordum ki ama bağırmadım. Çünkü bağıranı daha çok darbediyorlardı." diye konuştu.

Hastaneye vardıklarında bir uzman doktorun geldiğini ve kendisine "ayağının kesilmesi ve bir ortopedi doktoruna başvurulması gerektiğini" söylediğini aktaran Ebu Salah, askerlerin kendisiyle alay ettiğini ve doktora "bacağını kesmesini" söylediklerini anlattı.

Sivil bir hastanede oldukları için üzerini örttüklerini, askerlerin her daim yanında durduğunu ve kendisi için "bölücü" dediklerini ifade eden Ebu Salah, "Ortopedi doktoru geldi ve beni muayene etti. 'Ya bacağını ya da hayatını seçeceksin' dedi. Bu hayatımda verdiğim en zor karardı. Bacağımın kesilmesine karar verdim. Yalnızdım yanımda konuşup danışabileceğim hiçbir yakınım yoktu bu da şaşkınlığımı artırdı. Operasyonun 5 saat süreceğini askerlerden öğrendim. Beni ellerim ve gözlerim bağlı bir şekilde ameliyathaneye getirdiler. 19 ya da 20 Mart'tı. Bundan sonra uyanıp bir bardak su istediğim dışında hiçbir şey hatırlamıyorum. Bana su getirdiler, ardından oksijen ve kan ünitelerinin bulunduğu ambulansla askeri hastaneye götürdüler. Sanırım Necef'teki Sde Teiamn gözaltı merkeziydi." şeklinde konuştu.

Ebu Salah, tekrar hastaneye getirildiğinde damardan iğne yaptıklarını; bandajı değiştirdiklerini, sarılı bandajın 5 gün boyunca ayağında kaldığını aktardı.

Tekrar gözaltı merkezine götürüldüğünü ifade eden Ebu Salah, burada muayene edilmediğini; uyumak istediği için iki kez cezalandırıldığını; yarım saat tek ayak üzerinde durmak zorunda bırakıldığını söyledi.

Ameliyattan sonra çok şiddetli ağrıları olduğunu; ağrı kesici istemesine rağmen getirmediklerini kaydeden Ebu Salah, "Yiyecek çok azdı. Üç küçük parça ekmek, bir salatalık ve bir elma. Askerler beni banyoya taşıyorlardı bazen ellerinden yere düşüyordum; bunu kasıtlı olarak yaptıklarını düşünüyorum." ifadesini kullandı.

"Artık paramparça bir insanım"
Filistinli Ebu Salah, 15 Nisan'da serbest bırakıldığı günü ise şöyle anlattı:

"Saat 02.00'ydi. Ellerimi ve gözlerimi bağladılar; koltuk değneği veya tekerlekli sandalye olmadan tek başıma gitmemi söylediler. Sıçramaya çalıştım fakat düştüm. Sonra bağırmaya başladım.

Askerler beni ambulansa bindirdi, bir süre sonra kendimi Kerem Ebu Salim Sınır Kapısı'nda buldum. Sınır kapısında BM görevlileri de vardı. Beni Ebu Yusud Neccar Hastanesine götürdüler. Bazı testler yapıldı yaklaşık bir ay sonra da dikişler alındı."

"Ruh sağlığım çok kötü. Artık paramparça bir insanım." diyen Ebu Salah, yaşadıkları yüzünden ağladığını, bir bacağını sebepsiz yere kaybettiğini dile getirdi.

Sufyan Ebu Salah, "Herhangi bir hastalığım yoktu. Gözaltı merkezindeki tıbbi ihmal nedeniyle ayağımı kaybettim. Şimdi çalışamıyorum. Bütün gün çadırda öylece duruyorum." dedi.

Bu haberler de ilginizi çekebilir