Medyada siyonist zorbalık: İşgal rejiminin medya üzerindeki etkisi
İşgal rejiminin medya üzerindeki etkisi, Filistinlilerin yaşadığı mağduriyetleri gizlemekte ve dünyaya tek taraflı bir perspektiften aktarılmasına neden olmaktadır. Bu yazıda, işgal rejiminin medya üzerindeki etkisini sayısal verilerle inceleyerek, bu zorbalığın boyutlarını ve sonuçlarını ortaya koymaya çalışacağız.
İşgal rejiminin Filistin'e yönelik saldırılarının veya direnişin operasyonlarının medyada yer alış biçimi; maalesef ki dengesizdir. 2020 yılında yapılan bir araştırmaya göre, Amerikan ana akım medyasındaki haberlerin yüzde 70'inden fazlası işgal rejimi yanlısı bir dil kullanmaktadır. Filistinlilerin mağduriyetine dair haberler ise genellikle olayların arka planında kalmakta ve az yer almaktadır. 2019 yılında yapılan bir içerik analizi, ABC News ve NBC News gibi büyük Amerikan medya kuruluşlarının, haberlerinde, işgal yanlısı kaynaklara yüzde 60 oranında daha fazla yer verdiğini ortaya koymuştur. Filistinli kaynaklara ise sadece yüzde 15 oranında yer verilmiştir. 2020 yılında yapılan başka bir araştırmada ise New York Times ve Washington Post'un haberlerinde, işgal kaynaklarına yüzde 75 oranında daha fazla yer verdiğini ortaya koymuştur. Filistinli kaynaklara ise sadece yüzde 10 oranında yer verilmiştir.
Gazze ve Batı Şeria'daki haberciliğin zorlukları
İşgal rejimi; hakikatlere kör ve sağır Batı medyasının desteğini arkasına alırken, tüm saldırılara karşı görevini layığı ile yürütmeye çalışan basın mensuplarını da saldırılarında hedef haline getiriyor. İşgal rejimi; gazetecilerin kaleminden dökülen bir haber ve objektifinden yansıyan görüntünün atılan tonlarca bombadan çok daha etkili olduğunu bildiği için gazetecileri hedef haline getiriyor.
Gazze ve Batı Şeria'da çalışan gazeteciler, sık sık işgal rejiminin engellemeleriyle karşılaşmaktadır. 2021 yılında Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) tarafından yayımlanan raporda, Filistin'de görev yapan 430 gazetecinin işgal güçleri tarafından engellendiği, gözaltına alındığı veya fiziksel saldırıya uğradığı bildirilmiştir. Aynı yıl, 13 Filistinli gazeteci hayatını kaybetmiştir. Mayıs 2022'de, El Cezire muhabiri Shireen Abu Akleh, Batı Şeria'nın Cenin kentinde işgal çetelerinin açtığı ateş sonucu öldürüldü. Abu Akleh, 25 yıldan fazla bir süre boyunca bölgedeki olayları dünya kamuoyuna aktarmıştı. Onun ölümü, gazetecilerin bölgedeki güvenliği konusunda ciddi endişelere yol açtı ve uluslararası tepki çekti.
7 Ekim sonrasındaki sürece geldiğimizde ise işgal rejimi yaptığı soykırımda gazetecilerin üzerinde büyük harflerle "PRESS" yazılı yeleklerini görmezden gelerek uluslararası hukukta dokunulmaz olan gazetecileri öldürürken adeta 3 maymunu oynamıştır. Basın özgürlüğünü savunan bir vakıf olan Freedom Forum'a göre; İkinci Dünya Savaşı'nda 69, ABD'nin Vietnam'ı işgali sırasında 63, Kore Savaşı'nda ise 17 basın mensubu hayatını kaybetti. Şubat 2022'de başlayan ve halen devam devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı'nda ise şu ana kadar 17 gazeteci görevi başındayken öldürüldü. İşgal rejimi ise 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren bölgede mesleğini icra eden 200'e yakın basın mensubunu katletti. İşgal rejimi gazetecileri hedef haline getirerek bazen bir gazeteciyi katletmek için bir mahallenin tamamını bombaladı. Koruyucu yelek, hakikatin aktarıcılarını korumaktan çok onları hedef almanın bir yolu haline geldi.
Sosyal medya ve sansür
İşgal rejimi, sosyal medya platformları üzerinde de önemli bir etkiye sahiptir. 2021 yılında Facebook, işgal rejiminin sözde baskıları sonucu Filistin yanlısı içeriklerin yüzde 35'ini sansürlemiştir. Aynı yıl, Instagram ve Twitter gibi platformlar da benzer oranlarda içerik kaldırma taleplerini yerine getirmiştir. Bu sansürler, Filistin yanlısı görüşlerin ve haberlerin geniş kitlelere ulaşmasını zorlaştırmaktadır. 2021 yılında, Şeyh Cerrah mahallesindeki Filistinli ailelerin zorla tahliye edilmesine karşı başlatılan #SaveSheikhJarrah kampanyası, sosyal medyada geniş yankı buldu. Ancak, Instagram ve Twitter'da bu etiketi kullanan birçok içerik kaldırıldı veya kısıtlandı. Özellikle işgal rejiminin 7 Ekim sonrası soykırıma varan saldırılarının pek çok sosyal medya platformunda gündem olarak öne çıkamadığını, sansürlendiğini görebiliyoruz. Özellikle Meta'nın en büyük 2 platformu olan Facebook ve Instagram'da, işgal rejiminin vahşeti ve zulmüne dair paylaşımlardan dolayı kullanıcıların hesaplarının askıya alınması, paylaşımların sansürlenmesi ve hatta tamamen kaldırılması gibi tutumlar bu düşünceyi güçlendiriyor. Bu konuda yayınlanan raporlar ve yapılan araştırmalar, Instagram ve Facebook'ta Filistin ile ilgili içeriklere uygulanan sansürün "sistemik ve küresel" olduğunu ortaya çıkardı. Ayrıca Meta'nın, anlaşma gereği doğrudan işgal rejiminin siber otoritesinden gelen "içerik kaldırma" taleplerini eksiksiz bir şekilde uyguladığı anlaşıldı. Meta'nın yanı sıra TikTok'un da işgal rejiminin sözde hükümeti adına içerik denetimi yaptığına ve sansür politikası uyguladığına dair raporlar yayınlandı. İşgal rejimi kaynaklı verilere göre Meta ve TikTok, Tel Aviv'den 8 binden fazla içeriğin kaldırılması için talep aldı ve bu içeriklerin yüzde 94'ünü kaldırdı. TikTok'un, özellikle Filistin'i destekleyen ve dünyada çeşitli ülkelerden "soykırım" etiketiyle paylaşılan video klipleri herhangi bir gerekçe olmadan kaldırdığı belirtiliyor. Filistin'deki insanlık dramına ve soykırıma dikkat çekmek amaçlı çeşitli ülkelerden yapılan paylaşımlar sansürleniyor. Bu paylaşımları yapan bazı kullanıcılar ise geçici olarak veya tamamen platformdan yasaklanıyor.
Medyada çiftte standartlar
İşgal rejiminin saldırılarında, sıklıkla çiftte standartlar uygulamaktadır. 2021 yılında yapılan bir medya analizinde, İşgal rejiminin Gazze'ye yönelik hava saldırılarında 256 Filistinlinin öldüğü bildirilirken, bu olayların sadece yüzde 12'sinin Batı medyasında geniş yer bulduğu tespit edilmiştir. Aynı dönemde, direnişin işgal rejimine yönelik roket saldırıları ise yüzde 80 oranında daha fazla yer almıştır. BBC ve CNN gibi büyük haber kuruluşlarının bölgede yaşananları nasıl aktardığı üzerine yapılan bir araştırma, işgal rejimi saldırıları sırasında ölen Filistinli sivillerin haberlerde genellikle sayısal verilere indirgenerek aktarıldığını, ancak işgal bölgesinde gerçekleşen roket saldırılarının daha duygusal ve ayrıntılı bir şekilde sunulduğunu ortaya koymuştur. Yapılan bir içerik analizinde The Guardian ve The Independent gazetelerinin haberlerinde, işgal rejiminin kaynaklarına yüzde 55 oranında daha fazla yer verdiğini ortaya koymuştur. Filistinli kaynaklara ise sadece yüzde 20 oranında yer verilmiştir.
Medya sahipliği ve etki
Amerikan medyasındaki büyük kuruluşların sahiplik yapısı, işgal rejimi yanlısı haberlerin yaygınlaşmasında önemli bir faktördür. Örneğin, 2020 yılında yapılan bir araştırma, Amerikan medyasının yüzde 65'inin işgal rejimi yanlısı iş insanları tarafından kontrol edildiğini ortaya koymuştur. Bu sahiplik yapısı, haberlerin tarafsızlığını ve dengeyi olumsuz etkilemektedir. The New York Times ve The Washington Post gibi etkili Amerikan gazeteleri, sahiplik yapıları ve editoryal politikaları nedeniyle işgal rejimi yanlısı bir tutum sergilemekle eleştirilmektedir. Rupert Murdoch'un sahibi olduğu News Corporation, Fox News gibi etkili medya kuruluşlarını içermektedir. Murdoch'un işgal rejimi yanlısı tutumu, bu medya kuruluşlarının haberlerinde belirgin bir şekilde hissedilmektedir. Fox News'in haberlerinde, işgal yanlısı bakış açısı sıkça vurgulanmaktadır. BBC, Washington Post, Deutsche Welle gibi önemli yayın kuruluşları çalışanlarına "Filistin diye bir devlet yok, 'Filistin ve Filistin devleti' tabirini kullanmayın" şeklinde brifing verdiği ortaya çıkmıştı.
İşgal rejiminin medya stratejileri
İşgal rejimi, medya üzerindeki etkisini artırmak için çeşitli stratejiler kullanmaktadır. 2021 yılında, işgal rejiminin sözde Dışişleri Bakanlığı tarafından finanse edilen projeler aracılığıyla dünya genelinde 1.000'den fazla gazeteciye işgal rejimi yanlısı eğitimler verilmiştir. Bu eğitimler, gazetecilerin bölgeyi nasıl raporladıklarını doğrudan etkilemektedir. İşgal rejiminin Hasbara (propaganda) programı, dünya genelinde işgal rejimi yanlısı anlatılar oluşturmayı amaçlamaktadır. Bu program kapsamında, yabancı gazeteciler işgal edilen topraklara davet edilmekte ve işgal rejiminin bakış açısını benimsemeleri sağlanmaktadır. Bu tür programlar, medyada işgal rejimi yanlısı haberlerin artmasına katkıda bulunmaktadır. İşgal rejimi ve işgal yanlısı gruplar, dünya genelindeki medya kuruluşlarını izleyerek, işgal rejimi aleyhine yapılan haberler hakkında hızlı tepki vermektedir. Bu strateji kapsamında, işgal rejiminin imajını korumak için medya kuruluşlarına baskı yapılmakta ve yanlış bilgi yaydığı iddia edilen haberler düzeltilmektedir. 2020 yılında, işgal rejimi ve yanlısı gruplar, dünya genelinde 500'den fazla haber kuruluşuna doğrudan müdahalede bulunmuştur.
Sonuç olarak; veriler, işgal rejimin medya üzerindeki etkisini ve Filistin'in temsilindeki dengesizlikleri açıkça göstermektedir. Medyada siyonist zorbalık, sadece haberlerin nasıl sunulduğunu değil, aynı zamanda hangi haberlerin geniş kitlelere ulaştığını da etkilemektedir. Adil ve dengeli habercilik, dünyanın hakikatleri görmesinde önemli bir rol taşımaktadır. Fark edildiyse adil ve dengeli habercilik kavramını kullandık; taraflı olunması değil adil ve dengeli bir tutum sergilenirse dünya hakikate gözlerini açacaktır. Uluslararası toplum ve medya kuruluşları, bu dengesizlikleri ve sansür uygulamalarını ele almalı ve Filistin halkının sesinin de eşit şekilde duyulmasını sağlamalıdır. İşgal rejiminin medya üzerindeki etkisini kırmanın şifresini Allah Teala Enfal Suresi 60. ayette veriyor. Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın! (İLKHA)