Tarihi sorumluluğunuzu unutmayın!
Dünyanın farklı coğrafyalarında büyük cürümler işleniyor. İnsani değerler ayaklar altına alınıyor. Soykırımlar artık canlı yayınlarla yapılıyor. Ne savaşların bir hukuku ne de hukukun bir üstünlüğü kaldı. Hele de Filistin'de, Gazze'de… Peki, bu zulümlere "dur" diyebilecek hiç kimse yok mu? Önümüzdeki günlerde TBMM'de soykırımcılara karşı görüşülmesi beklenen yasa teklifi bu anlamda herkese tarihi bir fırsat sunuyor. Kamuoyu ise tüm milletvekillerinin bu tarihi sorumluluğu üstlenmesini istiyor.
Filistin önemli bir süreçten geçiyor, özellikle de Gazze. 7 Ekim 2023 sonrası Gazze'de siyonist rejim tarafından başlatılan soykırım süreci, bütün Filistin'e yayıldı. Her gün onlarca Filistinli acımasız yöntemlerle katliamlardan geçirilirken, bu soykırım sürecinde farklı ülkelerin pasaportunu taşıyanlar da önemli bir rol alıyor.
Başta Fransa olmak üzere ABD'den, Güney Afrika'dan, İspanya'dan, Ukrayna'dan, Türkiye'den ve daha farklı ülkelerden binlerce çifte pasaportlu siyonist yahudi, Gazze'deki soykırım sürecinde Filistin'e gitti.
Güney Afrika bu konuda cesur bir adım attı ve siyonist rejimin işgal ordusunda savaşan vatandaşlarını yasal kovuşturmaya alacağı uyarısında bulundu.
Fransız radyo ağı "Europe1"in, işgal ordusunun 4 bin 185 "Fransa-israil çifte vatandaşını" Gazze'deki soykırım savaşına dâhil ettiği yönündeki haberi ise ülkede büyük tartışmalara neden oldu.
Fransız parlamenter Thomas Portes, çifte vatandaş askerlerin yargılanmasını ve savaş suçlarına iştirak etmelerinin mümkün olan en sert şekilde kınanmasını istedi. Bununla da kalmayan Portes, Adalet Bakanı'na seslenerek, savaş suçları işleyen çifte vatandaşlar dâhil olmak üzere Fransa uyruklu kişilerin Fransız topraklarında yargılanmasını talep etti.
Soykırım büyük bir cürümdü ve bu suça iştirak edenlerin yargılanması için vicdan sahipleri birçok ülkede harekete geçti.
Bu anlamda Türkiye'de de kayda değer gösteriler yapıldı. Çifte pasaportluların İstanbul'dan, Ankara'dan, İzmir'den kalkıp Gazze'ye gidip bebekleri, çocukları, kadınları acımasızca katletmeleri infiale neden oldu.
Nasıl olmasın ki;
Gazze'de 7 Ekim'den bu yana 40 bine yakın masumun kanını akıtan işgal ordusu askerlerinden 4 bininin Türkiye pasaportu taşıdığına dair haberler basına yansıdı. Bunların 400'ünün Türkiye'den gittiği belirtildi. Edinilen bilgiye göre bu kişiler, Türkiye'den değil, deşifre olmamak için üçüncü ülkeler üzerinden ve farklı kimlikler kullanarak işgal altındaki Filistin'e geçti. 7 Ekim'den bu yana en az 65 Türkiye vatandaşı yahudinin Gazze'de öldürüldüğü ve 110'unun da yaralandığı kaydedildi. Hiçbir resmi kurum bu yönde çıkan haberleri yalanlamadı.
Kaldı ki her şey olabildiğince açıktı. siyonist rejimin Gazze'de başlattığı soykırımın ilk günlerinde Mine Gümüşkaya ve Umay Akçay isimli çifte vatandaşlar sosyal medya hesaplarından işgal ordusuna "gönüllü asker" olarak katıldıklarını açıklayarak, birliklerinden fotoğraflar paylaştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, sosyal medya hesaplarından işgal ordusuna katıldıklarını beyan eden iki ismin de ifadelerinin alınması kararını verdi. Savcılık, daha önce yapılan bir suç duyurusu sonrası verilen "Soruşturmaya Yer Yok" kararına yapılan itirazı kabul ederek; şahısların açık kimlik ve adreslerinin tespit edilerek ifadelerinin alınmasını istedi.
Evet, işgal altındaki Filistin'de 250 bin Türkiye pasaportu taşıyan siyonist yahudi yaşıyor. Türkiye'de ise 20 bin dolaylarında hem Türkiye hem siyonist rejim pasaportu taşıyan yahudi bulunuyor. Ve bunlar, soykırımcı siyonist rejim için askerlik yapıyor. Kimileri de fiili olarak Gazze'deki katliamlarda rol alıyor.
İşte tüm bunlar, 10 aydır Gazze için çığlık atan vicdan sahiplerini harekete geçirdi. Sokaklarda, meydanlarda, sosyal medyada örgütlenen büyük kitleler, soykırımcıların yargılanması için çağrılar yaptı. En nihayetinde bu anlamdaki en önemli adım HÜDA PAR'dan geldi.
HÜDA PAR, soykırım suçu işleyenlerin yargılanması ve mal varlıklarına el konulması için Meclis'e kanun teklifi verdi.
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Meclis Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Adalet Bakanlığı'nda olan "soykırıma bulaşanlara soruşturma talep etme, cezai tahkikat oluşturma yetkisinin" TBMM'ye de verilmesini istedi.
Yapıcıoğlu, kanun teklifini, "Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi dine ve millete mensup olursa olsun, soykırım suçu işleyen katillerin Türkiye'de yargılanıp cezalandırılmasını, çifte vatandaş olanlardan 'yurda dön' çağrısına uymayanların üç ay içerisinde vatandaşlıktan alınması ve mal varlıklarına el konulmasını öngörmektedir." diyerek özetledi.
Teklife göre, soykırımdan suçlu bulunanların el konulan mal varlıkları, Aile ve Gençlik Fonu'na devredilecek. HÜDA PAR'ın Vatandaşlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair kanun teklifinin Genel Kurul'da görüşülmesi 9 Temmuz'da kabul edildi.
Soykırımına katılan ve çifte vatandaşlık taşıyan kişilerin Türkiye vatandaşlığından çıkarılmasını öneren kanun teklifi, komisyona sevk edilmeden doğrudan Meclis Genel Kurulu'nun gündemine alınacak.
Peki, şimdi ne olacak? Ya da ne olmalı?
Hemen her saat çocuklar büyük bir soykırıma uğruyorken, hamile kadınlar acımasız yönetmelerle katlediliyorken, bu vahşeti durdurabilme adına tüm milletvekillerine büyük bir sorumluluk düşüyor. Kamuoyu, Meclis'teki milletvekillerinden sadece Türkiye için değil, insanlık için de önemli bir karar vermesini istiyor. İnsani değerleri savunan tüm kesimlerin, TBMM'nin gündemine gelecek yasa teklifine destek vermesi talep ediliyor.
Türkiye'deki parlamenterlerin alacağı karar sadece bugün için değil, tarih adına da önemli bir dönemeç olarak görülüyor. Şimdi kamuoyu bütün milletvekillerine seslenerek şu soruları yöneliyor:
-İnsanlık suçu işleyenlerin yanında mı olacaksınız, karşısında mı?
-Soykırımcıların masum bebekleri katletmesine onay mı vereceksiniz, yoksa bu vahşete göz yummayıp "dur" mu diyeceksiniz?
-Elleriniz insanlık onuru için mi yoksa insanlık onurunu çiğneyenler için mi havaya kalkacak?
Ve son olarak;
İnsanlık adına tarihi sorumluluğunuzu unutmayın! (İLKHA)