• DOLAR 32.202
  • EURO 34.97
  • ALTIN 2414.478
  • ...
Prof. Dr. Epçaçan, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'ndeki belirsizlikler ve uygulama zorluklarını anlattı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Eğitim alanında önemli bir adım olarak değerlendirilen Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin, gelecek dönemde eğitim sistemine nasıl yansıyacağı ve uygulanabilirliği konusunda detaylı çalışmaların yapılması gerektiğini vurgulayan Epçaçan, programın mevcut eğitim yapısına uygunluğu ve öğretim programlarının somutlaştırılması konularında belirsizlikler olduğunu ifade etti.

Programın öğrenci değerlendirmesi, değerlerin işlenişi ve öğretmen yetiştirme süreçleri gibi konularda netlik sağlamadığını belirten Epçaçan, özellikle programın milli ve manevi değerlerle bezenmiş olmasına rağmen, bu değerlerin nasıl entegre edileceği ve öğrencilere nasıl kazandırılacağı konusunda belirsizliklerin bulunduğunu dile getirdi.

Epçaçan, çocuk yaşta uyuşturucu kullanımı ve aile değerlerinin zayıflaması gibi sorunların Maarif Modeli'ni oluştururken etkili olduğunu belirtti. Bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için sadece bir taslak programın yeterli olmadığını, kapsamlı bir seferberliğin gerektiğini vurguladı.

Günümüzde çok ihtiyaç duyduğumuz empati ve hoşgörü değerlerinin programda yer almadığını ifade eden Epçaçan, "Eğer bugün Gazze'de insanlar katlediliyorsa, dünyanın farklı yerlerinde mazlumlar zulme uğruyorsa, bu empati duygusunun veya hoşgörü değerinin tamamen yok olmuş olması kaynaklı bir durumdur." dedi.

"Öneri mahiyetinde görüşlerin bir hafta gibi kısa bir zaman diliminde hazırlanması zor"

"Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" başlıklı taslak öğretim programına ilişkin genel bir değerlendirme yapan Epçaçan, bu değerlendirmede modelin güçlü ve zayıf yönlerine şu şekilde değindi:

"Öncelikle öğretim programları ve ortak metnin oldukça uzun ve kapsamlı olması nedeniyle MEB'e sağlıklı bir şekilde öneri mahiyetinde görüşlerin bir hafta gibi kısa bir zaman diliminde hazırlanması zor olsa gerekir. 2005 yılında gerçekleştirilen köklü paradigma değişikliğinin ardından öğretim programlarında ortaya çıkan ihtiyaçlar, paydaşlardan gelen eleştiri ve öneriler doğrultusunda zaman zaman güncellemeler yapılmıştır. Ancak Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, hâlihazırdaki öğretim programlarının yetersizliğine ve yeni bir öğretim programına gereksinim olduğuna dair bir ihtiyaç analizinin yapılıp yapılmadığına dair bir bilgi ve veri yoktur. Sadece, MEB'in birkaç yıl önce UNICEF iş birliğiyle yapmış olduğu K12 Beceriler Çerçevesi Türkiye Bütüncül Modeli çalıştaylarının Türkiye Yüzyılı Maarif Modelinin alt yapısını oluşturduğuna ilişkin bulgular taslak öğretim programında yer almaktadır. K12 Beceriler Çerçevesi, 21. Yüzyıl becerileri olarak hâlihazırda dünyada hüküm süren mevcut siyasi ve ekonomik sistemlere dayanan evrensel değerlere sahiptir. K12 Beceriler Çerçevesi, kavramsal beceriler, sosyal duygusal öğrenme becerileri, alan becerileri ve eğilimler olmak üzere dört temel ana yapıdan oluşmaktadır. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nde bu alanlara okuryazarlık becerileri, fiziksel beceriler ve evrensel nitelikteki erdemler eklenerek farklı bir model oluşturulmaya çalışılmıştır." ifadelerine yer verdi.

"Program, dinî ve manevî değerlerin ruh ve beden bütünlüğüne katkısını açıkça belirtmemiştir"

Programın hazırlanış amacının her alanda yetkin ve erdemli bireyler yetiştirmek olduğunu ifade eden Epçaçan, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, yukarıda dile getirilmiş 21. Yüzyıl becerileriyle donanmış ve aynı zamanda günümüzde toplumsal yapılarda yaşanan hızlı dönüşümler, ahlaki çöküşler, suç oranlarındaki artışlar, ahlaki değerlerde açısından meydana gelen yozlaşma ve bozulmaya karşı erdemli birey yetiştirmek amacıyla hazırlanmıştır. Türkiye Yüzyılı Maarif Modelinde hedeflenen ruh beden bütünlüğünü kazanmış yetkin ve erdemli bireyin sahip olduğu erdemler, Eflatun'un Devlet'inde, Farabi'nin Medinetü'l Fazıla'sında yetiştirilmek istenen ideal kimlik ve karaktere sahip sağlam karakterli, maddi ve manevi öğretilerle yetiştirilmiş bireyin özelliklerini anlatır. Ancak, ruh ve beden bütünlüğünün sağlanmasında önemli etkenlerden olan dinî ve manevî değerlerin nasıl kazandırılacağı programda açık bir şekilde ifade edilmemiş olduğundan bu bireyin, İslami değerler açısından kimliği belirsiz, gölgeli bir karaktere sahip bireyler yetişmesi ihtimali unutulmamalı. Ayrıca, ruh-beden bütünlüğünü kazanmış erdemli ve yetkin bireyin nasıl yetiştirileceği, öğretim programının pratiğe dökülmüş hali olan ders kitapları ve öğretim materyalleri ve öğrenme* öğretme süreçlerinde nasıl yer bulacağı bir muamma olarak durmaktadır.  Diğer taraftan bahsi geçen bireyi yetiştirecek öğretmenlerin de aynı yetkinlik ve mükemmellikte olması gerektiği, aksi takdirde Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin başarısız olması ve bir kuşağın zarar görmesi ve kaybedilmesi ihtimali uzak değildir." şeklinde konuştu

"Sonuç odaklı ve test ağırlıklı sınav sistemi anlayışıyla nasıl bir uyum sağlanacağı belirsiz"

Eğitim programlarının bir anda hazırlanamayacağını, bunun için ihtiyaç analizi çalışmalarının yapılması gerektiğini belirten Epçaçan, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli beceri ağırlıklı bir program olmakla birlikte hemen hemen tüm branş ve sınıf düzeylerinde önceki öğretim programlarından daha fazla bir içeriğe ve forma sayısına sahip olduğu belirlenmiştir. Bu durumda da hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin iş yükünün artmasına yol açması ihtimali söz konusudur. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Taslak programında ölçme ve değerlendirme sürecinin nasıl yapılacağı, uygulamalarda dikkat edilmesi gereken hususlar ayrıntılı bir şekilde belirtilmiştir. Ancak Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, ruh beden bütünlüğünü kazanmış, yetkin ve erdemli bir birey yetiştirmeyi hedeflemiş beceri ağırlıklı bir model olmasına karşın hâlihazırdaki sonuç odaklı ve test ağırlıklı sınav sistemi anlayışıyla nasıl bir uyum sağlanacağı belirsiz bir durum olarak karşımızda durmaktadır. Yine öğretim kademelerine geçiş için uygulanan hâlihazırdaki LGS ve YKS sistemleri ile taslak öğretim programında özellikle vurgulanan beceri odaklı sonuç değerlendirme uygulamalarının nasıl bir şekilde uyum sağlayacağı şu an itibariyle diğer bir belirsiz durumdur." dedi.

"İnsanın kalbini, vicdanını ve ruhunu aydınlatan tek kaynağın din ve inanç olduğu unutulmamalıdır"

Programın hazırlanış amacının her alanda yetkin ve erdemli bireyler yetiştirmek olduğunu ifade eden Epçaçan, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nde ruh beden bütünlüğünü kazanmış bireyi yetiştirmek için tanımlanmış olan erdem–değer-eylem modelinde 20 tane evrensel erdem ve bunları tamamlayan değerler belirlenmiştir.  Bu oldukça takdir edilecek bir durumdur. Ancak günümüzde en fazla gereksinim duyulan ve eksikliklerinden katliamların ve soykırımların, her türlü zulüm ve baskının yaşandığı empati ve hoşgörü erdemlerine erdem-değer eylem modelinde yer verilmemiş olması büyük bir eksiklik olarak görülmektedir. Son yüzyılda zaman zaman ülkemizde yaşanan bazı ideolojik, siyasi, etnik ve dini çatışmaların, kavgaların, inkâr ve yok saymaların kökeninde taslak programda da ihmal edilmiş olan empati ve hoşgörü erdemlerinin maalesef bahsi geçen bütün çatışma ve kavgaların aktörleri tarafından anlaşılmamış ve benimsenmemiş olmasından kaynaklandığı acı bir gerçektir. Bugün başta Gazze, Doğu Türkistan olmak üzere dünyanın farklı coğrafyalarında yaşanan soykırım ve zulümleri yapanların, karşısındakinin duygularını ve yaşadıklarını anlamayı amaç edinen empatinin ve farklılıkları bir zenginlik olarak gören hoşgörü erdeminden mahrum ve yoksun olmasından kaynaklanmaktadır

Taslak programda yer alan erdem-değer-eylem modelinde evrensel değerlere güçlü bir şekilde vurgu yapılmış olmasına rağmen, İslam inancının gerektirdiği düşünce, inanç ve değerlere gerektiği gibi vurgu yapılmadığını ifade eden Epçaçan, " Bu durum gözden kaçmamaktadır. Öğrenci profilinin "Ontolojik Bütünlük: Ruh ve Beden Bütünlüğü” başlığı bölümünde ruhun, kalbin ve vicdan sağlığının nasıl sağlanacağı soyut bir anlatımdan öteye geçememiştir. Ruh-beden bütünlüğü kazanmış bireyin yetiştirilebilmesi için evrensel değerlerle birlikte İslami değerlerin de modern pozitif bilimlerle uzlaşmış bir formda Türkiye Yüzyılı Maarif Modelinde yer alması gerektiği, bireyin aklını, zihnini aydınlatan fen ve pozitif bilimler olduğu gerçeği yanında insanın kalbini, vicdanını ve ruhunu aydınlatan yegâne kaynağın da din- inanç düşünce ve öğretilerinin olduğu gerçeği unutulmamalıdır." önerisinde bulundu.

"Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ideal bireyler yetiştirmeyi hedefliyor, ancak mevcut kaynakların ve altyapının yeterliliği tartışmalıdır"

Epçaçan, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli taslak programında ve ders düzeyinde derslere yönelik öğretim programlarında her ne kadar sadeleştirilmiş bir Türkçe kullanılmış olsa da yer yer başta öğretmenler olmak üzere okuyanların anlamlandırmada zorluk yaşayabileceği bir anlatıma sahiptir. Örneğin; '…Bu sarmal sürecin farkındalıkla başlayıp eylemsellik ile tamamlanması beklenmektedir. Ancak bazı durumlarda farkındalıkla başlayan süreç eylemsellik aşamasına gelmeden işlevsellikte kalabilir. Bu süreç, işlevsellik aşamasından daha ileri düzey ve kapsamı daha geniş farkındalığa dönüşerek devam edebilir.' ifadelerinde de görüleceği üzere ortak metnin birçok yerinde anlam olarak karmaşık ve kapalı ifadelerin olduğu gözlemlenmiştir. Yeniden bir gözden geçirme ile bu gibi anlam kapalılıkları giderilebilir. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile her yönüyle mükemmel ve ideal bir birey yetiştirmek hedeflenmiştir. Ancak ruh beden bütünlüğünü sağlamış, erdem-değer-eylem bütünlüğü ile yaşamına yön veren bireylerin yetiştirilmesi yolunda öğrencileri tüm beceri ve yetkinliklere sahip bir şekilde yetiştirmeye çalışmak için halihazırdaki insan kaynakları, fiziki alt yapı, donanım ve teknolojik imkanların ne derecede yeterli olduğu tartışılabilir. 'Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olmak' atasözünde ifade edildiği gibi bir neslin ve geleceğin kaybı veya heder olabilme ihtimaline karşılık gerekli önlemlerin alınması önerilebilir." uyarısında bulundu. (İLKHA)







Bu haberler de ilginizi çekebilir