• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
Adana'da "Ailem Cennetim Olsun" temalı seminer düzenlendi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İdeal Eğitim Vakfı (İDEV)'ın halka yönelik seminerlere devam ediyor.

Adana'da İdeal Eğitim Vakfı tarafından MEKTEB Konferans Salonu'nda düzenlenen "Ailem Cennetim Olsun" temalı seminerde, Rahmet Kapısı 'Sıla-i Rahim' konusu konuşuldu.

Programa konuşmacı olarak Eğitimci-Yazar Hüseyin İnci katıldı.

MEKTEB Konferans Salonu'nda düzenlenen etkinlik, İnan Gezgin'in Kur'an tilavetiyle başladı.

Kur'an tilavetinin ardından İdeal Eğitim Vakfı Adana Temsilcisi Ahmet Bora selamlama konuşması yaptı.

Yapılan selamlama konuşmasının ardından katılımcılara İDEV'in hazırlamış olduğu Rahmet Kapısı 'Sıla-i Rahim' içerikli sinevizyon izletisi gerçekleştirildi.

"Çekirdek aile içinde geniş aile yaşatılabilir "

İdeal Eğitim Vakfı Adana Temsilcisi Ahmet Bora, "Malumunuz olduğu üzere günümüz insanı, ama özellikle gençliği, kendisini yalnızlığa itmiş durumdadır. Tek başına yaşama ya da hayatını tek başına idame ettirme isteği, belki de hiç kimsenin gözetimi, baskısı, eleştirisi olmadan, sorumluluk hissi taşımadan istediğini yapabilmek için çıkılan bir yoldur. Her ne sebeple olursa olsun bu yola çıkanlar, zaman içinde en yakınlarını, akrabalarını, dostlarını kaybederler ve en çok ihtiyaç hissettiği anlarda bile onları yanlarında bulamazlar. Yalnızlığı sevme hissiyatı sadece ferdi bazda değil, ailevi bazda da yaşanılmakta ve bu durum maalesef günümüzün ailevi problemleri arasında yer almaktadır. Ailevi bazda yaşanan yalnızlığın adına 'çekirdek aile' denilerek yumuşatılmış, masum bir hale getirilmiştir. Oysa insan sosyal bir varlık olarak yaratılmıştır. Bu sosyallik, önce aile içinde başlar, sonra ilişkide olunan toplumun diğer katmanlarına yayılır. Aile, tanım olarak her ne kadar anne, baba ve çocuklardan oluşan bir yapıyı ifade etse de geniş anlamıyla bunun içine dedeler, nineler, amcalar, halalar, teyzeler, dayılar, torunlar da girmektedir. Dolayısıyla bu geniş tanım içinde yer alan her fert, ailenin diğer fertleriyle ilgili, ilişkili, sorumlu olmak durumundadır. Günümüz dünyasında böyle bir zorunluluk baş göstermiş ve geniş aile ile çekirdek aile fiziki olarak birbirinden ayrılmış olabilir. Şartlar, fiziki ayrılıklar ortadan kaldırmaya müsait olmasa da manen kaldırmaya engel hiçbir durum yoktur. Yani çekirdek aile içinde geniş aile yaşatılabilir. Sanki fiziki beraberlik varmış gibi tüm aile fertleriyle yakın bir ilgi kurulabilir." şeklinde konuştu.

Selamlama konuşması sonrası konuşmacı olarak programa katılan Araştırmacı Yazar Hüseyin İnci, Müslüman bir toplum olunması ve bir de örf ve adetlerde akrabalık hukuku olması hasebiyle toplumun iyi bir durumda olduğunu belirterek, "Bir taraftan Müslümanız, dinimizin bize emrettiği hususlar var; diğer taraftan da geleneğimizde, örfümüzde, adetimizde akrabalık hukuku var, bunun için ne kadar şükretsek azdır. Geleneğimiz, örfümüz ve adetlerimiz dinimiz ile barışıktır. Fakat öyle görünüyor ki Avrupa tarzı yaşam bize doğru gelmeye başlıyor. Bu tehlike sezildiği için bu konular hatırlatılmak isteniyor." dedi.

"Geniş aileyi tavsiye ediyoruz"

Aile yapısında ve ilişkilerinde geniş aile fertleriyle sıkı ilişkiler kurulması tavsiyesinde bulunan İnci, "Çekirdek aile kişi evlendiği zaman eşiniz, varsa da çocuklarıdır. Geniş aile ise, anne ve çocuklarla beraber anne, babanın da devrede ve diğer akrabaların da olduğu aileler kastediliyor. Hangisini tavsiye ediyorsunuz denilse, anlaşılacağı üzere geniş aileyi tavsiye ediyoruz. Ailede derken illa da beraber yaşama, aynı evi de ortamı paylaşma diye de anlamamak, gençler evlendi ve evini ayırdı buna rağmen alakasını kesmemesi,  büyüklerini sormaya devam etmesi lazım. Geniş ailede yetişen ve büyüyen çocukların dünyalık olarak da bir takım faydalar elde edecekleri ifade ediliyor. Yaşını almış kişilerin hayattan aldıkları bir tecrübesi vardır. Çocuk ve gençlerde ise zekâ kabiliyeti, güç ve bir enerji var. Büyüklerdeki tecrübe ile gençlerdeki, çocuklardaki o hareketlik ve canlılık birleşince çok daha faydalı hususlar ortaya çıkabiliyor. Yaşlılar tecrübeli olsalar da fiziken müsait olmadıkları için birçok şeyi yapamayabiliyorlar. Gençlerde belki koşmak istiyor, bir şeyler yapmak istiyor fakat tecrübe eksiktir. Aslında bu her iki tarafında fıtri ihtiyacıdır." diye konuştu.

"Geniş ailelerde yetişen çocuklar daha sosyal oluyorlar"

Çocukların geniş aile fertlerinin bulunduğu bir ortamda büyümesinin kişisel gelişime katkı sunduğunu belirten İnci, "Geniş ailelerde yetişen çocuklar, büyükleri ile ilişki içerisinde olanlar daha sosyal oluyorlar ve toplumda nasıl hareket edeceğini de biliyorlar. Fakat küçükken bunu görmeyen sudan çıkmış balığa benziyor, ne yapacağını bilmiyor. Örneğin bir taziyesi olduğunda, gelen misafirleri nasıl karşılayacağını dahi bilemiyor. Belki zeki, akıllı, akademik olarak bir başarısı da olabilir, dersleri de gayet iyi olabilir ama sosyal olarak iyi değildir, insanlarla diyalog kuramıyor, büyüklere saygı gösterilmesi, küçüklere karşı nasıl muamele edilmesi gerektiğini bilmiyor, pratikte görmemiş. Geniş ailede yetişen çocukların bir avantajı da ekstra bir dil öğreniyorlar, kendi ana dillerini de öğreniyorlar. Biz çoğumuz da bundan muzdaripiz.  Çocuklarımızın kendi ana dillerini bilmedikleri ile ilgili rahatsızız. İsteriz ki çocuklarımız da dilimizi bilsin hatta ikinci bir dil bilseler fakat büyüklerinde kalmadıkları zaman, bu dili öğrenemiyorsun, bu da bize yakışmayan bir durumdur." şeklinde konuştu.

"Aile, toplum için bir sigorta hükmündedir"

Ailenin toplum için bir sigorta hükmünde olduğunu söyleyen İnci, "Farklı farklı sigortalar var, bunların amacı nedir? İnsanlara yardım etmektir. Aslında bu sigorta vazifesini aile görüyor, dinimizdeki tavsiye de buna yöneliktir. Fıkıh da buna yönelik meselelerde var, birisi dara, sıkıntıya düştüğü zaman aile efradının ona yardım etmesi gerekiyor. Aile efradı ve akrabalar yardım ettiği zaman, bu tür şirketlere de gerek kalmaz hatta harama bulaşmasına da gerek kalmaz. Samimi bir şekilde dinini yaşamak isteyen fakat günaha sürüklenen akrabalarımız, ailemize yardım eli uzatalım ki böyle bir haram yola tevessül etmesinler. Asıl amaç Allah Teâlâ'nın bize bunu emretmesidir yani akraba ilişkilerimizi devam ettirmemizdir. Peygamber Aleyhisselam'ın yine bu hususu bize emretmesidir, bize tavsiye etmesidir." ifadelerini kullandı.

"İsraf ettiğimiz için miskine ve akrabalarımıza yardım edemiyoruz"

Allah Teâlâ'nın Kur'an'ı Kerim'de akrabalık ilişkilerini kesmeyi yasakladığını kaydeden İnci, "Allah Teâlâ bunu emir kipi ile ifade ediyor, bizim tercihimize bırakmıyor, yapmamız zorunludur. Allah Teâlâ bize nasıl ki bir takım ibadetleri farz kılmışsa, bize imtihan gereği bazı şeyleri de yasaklamışsa, akrabalık hukukunu yerine getirmeyi emretmiş, diğer taraftan da o hukuku da kesmeyi de yasaklanmıştır. 'Akrabanın, miskinin, fakirin, yolcunun hakkını ver ve israf etme' ayetini aktaran İnci, 'Burada akrabanın bizim malımız üzerinde hakkı olduğu ifade ediliyor yani onun hakkıdır diyor. Farklı ayetlerde de zekât için fakir insanların hakkı olduğu söyleniyor. Ayetin sonunda da israf etmememiz emrediliyor. Belki de israf ettiğimiz için miskine ve akrabalarımıza yardım edemiyoruz yani gereksiz harcamalarımızdan dolayı gelirimiz bize yetmiyor, yetmediği için de başkalarına yardım eli uzatamıyoruz. İsraf terk edildiği zaman fakire de, fukaraya da, yolcuya da, her türlü ihtiyaç sahibine de kendi şartlarımız ölçüsünde yardım edebiliriz." sözlerini kaydetti.

"Ailemizi ahiret azabına karşı da korumamız gerekiyor"

Allah Teâlâ'nın Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) için: 'Yakın akrabanı uyar!' diye emrettiğini belirten İnci, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu hitap Peygamber Aleyhisselam'a olsa da, aslında hepimiz için geçerli olan bir emirdir. Dini anlatacağımız kişilerin başında akrabalarımız gelsin. Akrabamız bizi kabul ederse, bizi samimi bulursa, bizi gerçekçi bulursa diğer insanlar da bizi kabul eder, söylediklerimize kulak verir. Kur'an'ı Kerim'de: 'Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem azabından koruyun' buyrulmaktadır diyen İnci, 'Burada ilk önce kendinizi sonra ailenizi koruyun buyruluyor. Bir kişi kendisini koruyamadan başkasını koruyamıyor. Biz namaz kılmazsak çocuklara, ailemize, akrabalarımıza namaz kıldırtamayız. Kur'an okumaz isek, Kur'an'ı okumanın önemini kimseye anlatamayız, infak etmezsek, yardım etmezsek başkasına yardım etmenin önemini anlatamayız. Bizler nasıl ki dünyalık tehlikelere karşı ailemizi koruyorsak, ahiret azabına karşı da korumamız gerekiyor."

"1-2 iyilik yapıyoruz, karşılığını görmeyince vazgeçebiliyoruz"

Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in Müslümanlar için en güzel örnek olduğunu vurgulayan İnci, şunları kaydetti:

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'da Sıla-i Rahim konusunda örnek olmuş, akrabalarıyla bağlarını en iyi şekilde korumuştur ve hadisi şerifler de bize tavsiyelerde bulunmuştur. 'Biz gidiyoruz karşıdaki gelmiyor', 'Biz soruyoruz o sormuyor', 'Sıkıntıya düştüğünde biz yardım ediyoruz o yardım etmeyebiliyor' denebiliyor. Biz de insanız, 1-2 iyilik yapıyoruz, karşılığını görmeyince vazgeçebiliyoruz. Allah Teâlâ bu konuda çok merhametlidir, insanlardan bir kısmı onu reddetmesine rağmen rızkı kesmiyor, fırsat veriyor fakat biz insanlar öyle değiliz, biz çok da fazla fırsat vermiyoruz. Peygamber efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): 'Akrabalık hukukunu kesen, ilişkisini kesen cennete giremez' diyor. Yine, 'Kim ömrünün uzamasını istiyorsa, akrabalık hukukuna dikkat etsin' buyuruyor. Herkes kendi durumuna böyle bakabilir, 'Benim hangi eksiğim var, hangisini nasıl telafi edebilirim' diye. Hepimiz aynı memlekette yaşamıyoruz, farklı farklı memleketlerdeyiz, birbirimizi göremezsek de en azından telefonları bu alanda kullanabiliriz. Bayram ve taziyeleri buna vesile kılabiliriz."

"Çocuklar hürmeti, saygıyı bizden, büyüklerden öğrenirler"

Nesillerin aile içi ilişkileri ebeveynlerden görerek öğrendiğini ve bu konuda anne babalara görevler düştüğüne vurgu yapan İnci sözlerini şöyle tamamladı:

"Aslında çocuklar hürmeti, saygıyı bizden, büyüklerden, Anne babadan, abiden öğrenirler. Biz bunu pratikte bunu gösterirsek, çok anlatmamıza gerek de kalmaz. Çocuklarımızı da tanıştıralım, çocuklarımız akrabalarımızı tanısın; amcalarını, dayılarını, teyzelerini, halalarının çocuklarını, aşiretini bilsin ve tanısın. Bunun bir zararı yok çünkü her geçen gün insanlar birbirinden uzaklaşıyor, birbirini tanıyamıyorlar, böyle bir problemle karşı karşıyayız. Bizlere düşen bu konuda öncü olmak, rehber olmak." (İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir