• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Özyaramış: Türkiye'deki üslerin kapatılması sıcak çatışma içerisinde çok önemli
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İşgal rejiminin 1 Nisan'da Suriye'nin başkenti Şam'da İran'a ait büyükelçilik yerleşkesindeki konsolosluk binasına düzenlediği hava saldırısında İran Devrim Muhafızları Ordusu'ndan 2'si general rütbesinde toplam 7 kişi katledilmişti.

İran, saldırıyı işgal rejiminin düzenlediğini duyurup misillemede bulunacağını ve saldırıdan ABD'yi de sorumlu tuttuğunu açıklamıştı.

İran, geçtiğimiz günlerde işgal rejimine yönelik olarak insansız hava araçları ve füzelerle misillemede bulunmuştu. Uluslararası İlişkiler Uzmanı Muhammed Maşuk Özyaramış, İran'ın işgal rejimine yönelik operasyonuyla ilgili İLKHA muhabirine değerlendirmede bulundu.

Özyaramış, "Aslında Büyük Ortadoğu Projesi malumunuz tarihsel arka planını da ele aldığımız üzere büyük israil projesi. Bu süreç İran'ın şu anda yürüttüğü misillemenin arka planına bakacak olursak, 7 Ekim Aksa Tufanı olaylarına bakabiliriz. Aksa Tufanı olayı hepimizin bildiği üzere Gazze’de HAMAS’ın şanlı direnişinin bir dışavurumu aslında. Biz burada birkaç sayiki görmüş olduk. Bugüne kadar çok ciddi propagandayla bütün dünya kamuoyuna kabul ettirilen dünyanın en iyi ordusu israil, dünyanın en iyi istihbarat örgütü MOSSAD kavramlarının tamamen çürüdüğünü görmüş olduk." dedi.

Açıklamasının devamında Özyaramış, "Bir avuç inandığı için inandığı şeyler uğruna çok büyük fedakarlıklar yapan ve sadece salt manada inançla hareket etmek değil de bunu teknik bir arka plana da teknik bir desteğe de oturtan bir avuç insanın aslında kâğıttan kaplanı peru perişan etmesini net bir şekilde gördük. Burada israilin bu handikabını örtmeni bu handikabını 6-7 aydır dünya kamuoyundan gizlemenin tek bir yolu vardı; o da özellikle Batı kamuoyu çerçevesinde 'şeytan' olarak addedilen İran’a karşı bir saldırıyı düzenleyip İran’ı kendi üzerine çekmesi. Netenyahu'nun özellikle hedeflediği dünya kamuoyunu nezdinde israilin ve kendisinin itibarının sarsılmasının Batı kamuoyunu birleştirmek için israili kendi üstüne çekmesi olarak addedebiliriz." ifadesini kullandı. 

"Uluslararası ilişkilerin İnterdisipliner bir yapısı var"

Uluslararası İlişkiler Uzmanı Muhammed Maşuk Özyaramış

İran’ın misillemesi ile birlikte özellikle sosyal medyada ortaya çıkan görüşlerle ilgili konuşan Özyaramış, "Şimdi İran’ın misillemesi ile birlikte özellikle sosyal medyada, hepimiz yorumları takip ediyoruz, bunun bir 'danışıklı dövüş' olduğuna dair tamamen İran’ın aslında yapmak zorunda olup da haber verdiğine dair aslında günümüzde olay bu çok basite indirgenmiş bir yorum ve komplo teorisi olur. Uluslararası ilişkilerden bahsediyoruz, uluslararası ilişkilerin İnterdisipliner bir yapısı var, yani birçok bilimden faydalanarak ortaya çıkan bir disiplininden bahsediyoruz. Dolayısıyla bir temellendirmesinin de olması gerektiğinden bahsediyoruz. Bu yorumlar somut verilerle veya bilimsel çerçevede temellendirilmediği taktirde komplo teorisinden öteye gidilmez." şeklinde konuştu.

"İran’ın verdiği misilleme aslında şu ana kadar alışılageldik bir savaş türü değil"

İran'ın işgal rejimine psikolojik üstünlükle beraber çok ciddi ekonomik zararlar verdiğini belirten Özyaramış, şöyle devam etti:

"İran’ın verdiği misilleme aslında şu ana kadar alışılageldik bir savaş türü değil, yani literatürde 'congratulations' dediğimiz alışılmadık savaş dediğimiz bir şeyle misilleme verdi. İlk olarak gösterdiği ilk tepki bir kere tepki vereceğini çok yüksek heyecanı veya adrenalini yüksekte tutarak tepki vereceğini söyledi ve bu karşıya ciddi bir psikolojik üstünlük yani israile karşı ciddi bir psikolojik üstünlüğü kendisiyle beraber getirmiş oldu. Yine bu psikolojik üstünlükle beraber çok ciddi ekonomik zararlar da vermiş oldu. Sürekli bir teyakkuzda, defansta bekleyen bir halkın olduğunu düşünün ki bunun Yahudiler gibi bilimsel olarak hem İslami olarak biz bunu çok korkak bir milletin olduğunu düşünürsek çok ciddi bir defans beklemiş oldu. İlk olarak Hürmüz Boğazı'nda meşhur Yahudi iş adamı Sami Ofer'in oğlu Eyal Ofer'in sahibi olduğu bir ticaret gemisine el koydu. Bu basit bir mesaj değildi. Çünkü dünya petrol arzının yüzde 45’i Basra Körfezi'nden Hürmüz Boğazı'ndan doğal olarak geçiyor. Buradaki bir gemiye el koyması demek 'ben bu ticarete taş koyarım, yani savaşa girdiğimiz zaman ben bu ticarete taş koyarım, savaşımın bu yönü de var' demekti aslında. Dünya kamuoyu bunu atladı, yani bunu haber yapmakla birlikte aslında bunu arka plandaki mesajı atlamış oldu. Yine birinci etapta geçen cumartesi gece birinci etapta drone saldırıları, akabinde seyir füzeleri, akabinde kıtalar arası balistik füzelerle ciddi bir yoğunluk da çıkmış oldu. Burada kamuoyunda özellikle sosyal medyada dönen çok ciddi spekülasyonlar var. Birçoğunun düşürüldüğüne dair. Burada iki perspektiften bakıyoruz. Amerika ve israil tarafındaki açıklamaları doğruymuş gibi kabul edersek tamamen bilimsel açıklamalardan yanılmış oluruz. İran tarafından yapılan açıklamaları da tamamen doğruymuş gibi kabul edersek, yine bilimsel analiz çerçevesinde yanılmış oluruz. Bunun üstünden belli bir süre geçtikten sonra somut veriler daha çok ortaya çıktıktan sonra yani savaşın sonrasındaki propaganda unsurları olan somut veriler daha çok ortaya çıktıktan sonra biraz daha net analiz yapmış olabiliriz belki ama görünen şu ki droneler hava savunma sistemini yani demir kubbeyi yoracak bir strateji de ortaya çıktı. Seyir füzelerinin nitekim bu yorgunluğu arttıracak bir amacının olduğu balistik füzelerin ise doğrudan hedefleri gösterdiğini hedefler de tamamen askeri hedefler."

"Kıtalar arası balistik füzelerden bu hedeflere ulaşanlar var"

İran ile işgal rejimi arasında danışıklı dövüş gibi iddialara cevap veren Özyaramış, "Gördüğümüz kadarıyla yani ortaya çıktığı kadarıyla ifade ediyorum; bu askeri hedeflerde Suriye’deki İran Büyükelçiliğinin vurulmasında katkısı olan askeri hedefler ne kadar zaiyatı var ne kadar yok bu tamamen enformasyona veya dezenformasyona bağlı bir şey olduğu için çok net bir şey söyleyemiyoruz ama şunu biliyoruz ki kıtalar arası balistik füzelerden bu hedeflere ulaşanlar var. Amerika’yı önceden bilgilendirmiş olmasına sosyal medyada çok ciddi şeyler geliyor, yani 'bu danışıklı dövüş', 'israilin haberi vardı' bu da çok amiyane bir yorum. Günümüz teknolojisinde siz haber verseniz de vermeseniz de kalkan uçaktan anında karşı taraf haberdar oluyor. Kalkan füzeden anında karşı taraf haberdar oluyor. Dolayısıyla savaş artık enformasyon bilginin gizlendiği şey değil, bilginin manipüle bir aşamada yürüyor. Dolayısıyla İran’ın haber vermiş olması bunun danışıklı bir dövüş olduğunu aslında göstermez. Bu açıdan da bilimsel olarak bu görüşler çürütülebilir." ifadelerini kullandı.

"israilin savaş ahlakı yok"

İran'ın kontrollü, sınırlı, sorumlu ve mesaj içerikli bir cevap verdiğini ifade eden Özyaramış, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

"Geldiğimiz noktada şunu dört aşamada net söyleyebiliriz; İran kontrollü, sınırlı, sorumlu ve mesaj içerikli bir cevap vermiş oldu. Burada İran’ın kendi silah kapasitesini denemiş olması, Karşıyla karşı karşıya geldiği zaman yani düşmanla karşı karşıya geldiği zaman etkilerinin neler olabileceğini denemiş olması kendi değerlendirebilecekleri bir konu. Önümüzdeki günlerde muhtemelen füzelerin başında çünkü biz çok basit görüyoruz HAMAS'ın yaptığı saldırılarda da ki bir örgütten bahsediyoruz biz devletten değil, HAMAS'ın yaptığı saldırılarda da Lübnan Hizbullah'ının gönderdiği füzelerde de biz onu görebiliyoruz; füze başlarında kameralar var. Muhtemelen yarın öbür gün birkaç gün sonra bu kameraların görüntüleri propaganda olarak ortaya sürülecek, tahripler de biraz daha net ortaya çıkabilecektir. Bu söylediklerim kesinlikle İran güzellemesi de değil bu kesinlikle yanlış anlaşılmasın Türkiye için de geçerli bir durum. Dolayısıyla az önce ifade ettiğim gibi kontrollü, sınırlı, sorumlu, mesaj içerikli bir cevap vermiş oldu. Şimdi muhtemel İsrailin cevabı söz konusu. Batı bloku zaten Netenyahu'nun etrafında tekrar birleşmiş oldu fakat bunun tam tersi bir şey de olabilir çünkü israilin savaş ahlakı yok. Biz bunu Gazze'de, Lübnan'da birçok kere görmüş olduk. İran’a vereceği misilleme muhtemel vereceklerini de ifade ediyorlar; muhtemel misillemede İran’a karşı yapacağı ağır bir saldırıyla özellikle istemesekte sivillerin katledildiği bir saldırıyla yine batı kamuoyu israile ve Netanyahu’ya tekrar düşman olabilir. Aslında Netanyahu'nun batı kamuoyundaki 'şeytan İran' görüntüsü üzerinden kendine bir meşruiyet oluşturması tam tersi tepip İran’ı aklayabilir aslında batı kamuoyu nezninde çünkü biz bunu Gazze’de net bir şekilde görmüş olduk. Bütün batı HAMAS'ı terör örgütü olarak kabul ederken bugün HAMAS'a karşı çok ciddi sempati var. Hatta HAMAS'ın temsil ettiği İslami görüşe akın akın girmeler var."

"İran'a Gazze'deki olaylar unutturuldu eleştirisi de yine haksız bir eleştiri"

"Gazze olayı unutturuluyor, unutturuldu" gibi söylemlerle ilgili konuşan Özyaramış, "İran için şöyle bir eleştiri söz konusu. Yani israil'in hedefine ulaşıp ulaşmaması açısından Gazze olayı unutturuluyor, unutturuldu. Gazze olayının unutturulmasının aslında şu anda geldiğimiz süreçte iki yolu var. Birincisi Gazze'deki saldırılar durur, bu tamamen İran'ın lehine olacak bir şey. İran saldırdı Gazze'deki olayları durdurdu. İran'ın ümmet politikasının başarıya ulaştığının göstergesi olur. Gazze‘deki saldırılar devam eder, devam ettiği zaman da unutturulmadığı kamuoyu nezdinde unutturulmadığı net bir şekilde ortaya çıkar. Dolayısıyla İran'a Gazze'deki olaylar unutturuldu eleştirisi de yine haksız bir eleştiri. Burada Türkiye’nin rolünü de değerlendirmek lazım. Yine Türkiye’nin rolünü de çok kutuplu dünya üzerinden değerlendirmek lazım, ümmet politikası çerçevesinde değerlendirmek lazım. Çok kutuplu dünya çerçevesinde değerlendirildiği zaman batı bloğu yani batı koalisyonu içerisinde mi yer alacak yoksa muhtemel odur ki israil'in saldırısının neticesinde Rusya, Çin çerçeve etrafında olacak. Yani İran’ın etrafında Rusya ve Çin’in dahil olduğu bir blok içerisinde mi yer alacak, bu çok önemli bir şey. Gönül isterdi ki aslında bunların hepsinin çözümü israilin bu kadar azgınlığının sebebi Müslümanların birlikte olmaması yani bir İslam Birliğinin olmaması. Aslında bir İslam birliği olmuş olsa, Allah rahmet etsin, Erbakan hocamızın temelini attığı, oluşturduğu, yaptığı D-8'ler İslam Birliği Uluslararası sistemde bir aktör olarak, örgüt olarak yer almış olsaydı bugün bunların hiçbirini konuşmuyor olurduk. Çok kutuplu dünyanın belki de gücü olarak bu D-8'leri konuşuyor olurduk." dedi.

"Türkiye’nin tavrı da çok çok önemli olacak"

Türkiye'nin özellikle Kürecik, İncirlik Radar Üssünün kapatmasının sıcak çatışma içerisinde çok önemli olduğunu vurgulayan Özyaramış, "Türkiye’nin özellikle şu süreçte batı bloğuna destek verecek şeylerden kaçınılması lazım. Mesela Kürecik Üssü şu anda malumunuz olduğu üzere israil'in korumasını sağlıyor. Ben sabah radyoda işe gelirken İletişim Başkanlığının Kürecik Radar Üssü ile alakalı 'dezenformasyon yapılıyor aslında orası NATO ülkelerinin savunmasını yapıyor, israilin savunmasını yapmıyor' gibi bir savunmasını gördüm. Yani buna gülünür ancak. 'NATO ülkelerinin savunmasını yapıyor Kürecik Radar Üssü, israilin yapmıyor' denmesi sokaktan geçen insan bile, olaydan bihaber bir insan bile bunun gerekli bir savunma olmadığını gösterir. Özellikle Kürecik, İncirlik Radar Üssünün kapatılması şu süreç içerisinde şu sıcak çatışma içerisinde çok çok önemli çünkü bölge ülkeleri kendi tavırlarını buradan belli ediyorlar. Mesela Ürdün hava sahasını anında kapattı, bu 'İran'dan israile gelecek her şeyi ben vuracağım' demek. Mısır hakeza bunu kapatmış oldu. Dolayısıyla Türkiye’nin tavrı da çok çok önemli olacak." diye konuştu.

"Siyonizme vurulan her darbe beni mutlu ediyor"

Özyaramış, son olarak şunları söyledi:

"Bu sürecin neticesinde israil gereken cevabı vermezse, yani aslında İran misillemesi israil üzerinde ki korkutucu etkisine ulaşmış olursa, hedefine ulaşmış olursa, bu 7 Ekim öncesinde Aksa Tufanı öncesindeki bütün normalleşme süreci, İbrahim'i Anlaşmaların hepsi tam tersi istikamette İran lehine döner. Şii olan İran korkusuyla Körfez ülkelerini, Arap ülkelerini kendi etrafında birleştiren Amerika özelinde israil, yine İran korkusundan dolayı yani israil'in yenilmişliğinden dolayı İran korkusundan dolayı bu sefer aynı normalleşme sürecini İran'la gerçekleştirmiş olacak. O tamamen denklemleri değiştirmiş olacak. Böyle bir sonuca da gebe olabilir yani.  Ben İran'ın saldırılarına artık bilimsel analizden ziyade duygusal olarak ifade etmem gerekiyor ki siyonizme vurulan her darbe beni mutlu ediyor. Kimin vurduğundan daha ziyade siyonizme vurulan darbe beni mutlu ediyor. Darbeyi İran vuruyorsa 'İrancı' olduğum anlamına gelmiyor. İran'ı savunmak veya savunmamakta 'anti İrancı' gibi bir sonuca da varmaması gerekiyor. Biz halk olarak özellikle kendi duygularımıza yönelik yorumlar gelince hemen bir hafta veya aksine bir yorum gelince yafta vurmayı çok seviyoruz ama uluslararası ilişkiler böyle değil çok bilimsel hareket edilmesi gereken bir alan. Dolayısıyla bu şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Her şeyden ziyade en azından bir gece Gazze'dekiler rahat uyumuş oldular. Bundan sonraki süreçte de biraz daha net somut bir ortaya çıkmış olacak ama bundan sonraki süreçte israile gelecek muhtemel İran saldırılarının ağırlığından dolayı çok pervasızca israilin hareket edeceğini düşünmüyorum." (İLKHA)





Bu haberler de ilginizi çekebilir