Kandil'den CHP'ye: Oyları kendi oyun sanma!
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, PKK’nin yayın organı ANF’ye seçimin ardından yaşananlarla ilgili konuştu.
DEM Partililerin MHP’nin aday gösterdiği her yerde kent uzlaşısı temelinde CHP’yi desteklediğini belirten Karasu, sözlerine şöyle devam etti:
'CHP BU OYLARI KENDİ OYLARI SANMASIN'
“Şu gerçek bilinmelidir ki, eğer genel bir parlamento seçimi olsaydı Kürdü, Türkü, Alevisi ve Sünnisiyle, kadını ve genciyle tüm bileşenler oylarını doğrudan DEM Parti’ye verirlerdi. Bu açıdan Meral Danış Beştaş’ın dediği gibi CHP bu oyları kendi oyları olarak görmemelidir.
Zaten Özgür Özel de seçimi kazandıktan sonra yaptığı ilk konuşmada böyle ifade etmiştir. DEM Parti’nin İstanbul tabanı yüzde 10 civarındadır. Bu, tabi ki Kürtlerin, Alevilerin, demokratik sol güçlerin, kadınların ortak oylarıdır. Bu oyların en azından yüzde 8’i İstanbul’daki demokrasi isteyen güçlerin parçası olmuştur. İmamoğlu’nun 2019’dan daha güçlü kazanmasında önemli rol oynamıştır.
Erdoğan seçimden hemen sonra işgal saldırıları yapacağım, dedi. O zaman genç kadın ve erkekler savaş cephelerine koşmalıdırlar. Düşman ben savaşacağım diyorsa o zaman bu savaş güçlerinin karşısına çıkmak gerekir. Tabi bu görev de genç kadın ve erkeklere düşmektedir. Soykırımcı sömürgeci faşist Türk devleti nereye saldırırsa saldırsın tüm Kürt halkı ayağa kalkmalı. Rojava’ya, Başur’a, Şengal’e saldırı tüm Kürtlere saldırıdır. Kobanê savaşındaki ruhla Kürt gençleri nerede saldırı varsa oraya koşmalıdır.
‘RADİKAL GÜÇLER DEVREYE GİRMEZSE...
“Türkiye’deki radikal demokrasi güçleri daha hızlı örgütlenmeli, güçlerini hemen birleştirmeli. Mevcut dağınıklık giderilmeli. Emek ve Özgürlük İttifakı daha geniş bir cephede genişletilmeli. Çünkü radikal demokrasi güçleri demokrasi mücadelesinin öncülüğünü yapmadan sistem içi muhalif güçlerin demokratikleşmede fazla rol oynayacağı düşünülemez. Bazı muhalif kanalları ve buraya çıkan konuşmacıları dinleyince demokrasi güçlerini genişletme ve daha geniş kesimlere açılma, AKP-MHP faşizminin tabanını daha da daraltma politikası yerine kendi halinden memnun, hatta klasik politikaları sürdürme gibi yaklaşımlar görülüyor. Türkiye 1920’lerde bir cumhuriyet kurdu. O dönemin koşullarında otoriter bir cumhuriyet oluştu. Ancak şimdi bu cumhuriyetin demokratikleşme ihtiyacı var. Sistem içi muhalefet bu yaklaşımla hareket etmezse ortaya çıkan imkanlar yine çarçur edilebilir.