• DOLAR 34.568
  • EURO 36.315
  • ALTIN 2916.715
  • ...
Gürbey: Konu Müslümanlar olunca UNICEF ve Birleşmiş Milletler üç maymunu oynuyor
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Gazze meselesinin Müslümanlar için kanayan bir yara olduğuna vurgu yapan Medeniyet Vakfı Adana Şube Başkan Yardımcısı ve Davetçi Hareketi Öncüsü Serdar Gürbey, Filistin meselesinin 1948'den hatta daha öncesinden gelen bir süreç olduğunu belirtti.

Filistin ve Gazze'nin tüm Müslümanların ortak davası olduğunu ifade eden Gürbey, siyonist barbarlığı durdurmak için halkı Müslüman olan ülke liderlerinin harekete geçmesi gerektiğini söyledi.

İdrak edilen Ramazan ayının dünya üzerinde bulunan bütün mazlum Müslümanlara bir nusret olması temennisinde bulunan Gürbey, "Gerek doğuda gerek batıda bütün Müslüman kardeşlerimize yardım etmesini Rabbimden niyaz ediyorum. Onları başarıya götürecek sonuçlara ulaştırmasını, Müslümanların tek yumruk olmasını ve bu noktada Müslümanlara zaferler ihsan etmesini Cenabı Allah'tan niyaz ediyorum." dedi.

"Müslüman kendini sorumlu hissetmelidir"

Serdar Gürbey

Gazze meselesinin Müslümanlar için yıllardır kanayan bir yara olduğunu belirten Gürbey, Filistin meselesinin beş aylık olan bir konu değil, 1948'den hatta daha öncesinden gelen bir süreç olduğuna dikkat çekerek, "Bu süreç şunu gösterdi ki batılı kâfirler, başta Siyonistler bu süreci devam ettiriyorlar yani orada ulaşmak istedikleri bir gaye bir hedef bir mefkûre var. Bizim de ümmet olarak her zaman gönlümüzde ve gündemimizde bu gayenin bu mefkûrenin olması lazım. Yani Kudüs özgür oluncaya kadar, Kudüs özgürleşip onların o pis ellerinden alınıncaya kadar bir Müslüman kendini sorumlu hissetmelidir." diye konuştu.

"Ticaretlerini, evlatlarını, kızlarını, analarını, iş yerlerini kaybettiler"

Kudüs'ün tüm dünya Müslümanlarının sorumluluğunda olduğunu, burayı korumanınsa çok az sayıda Müslüman'a bırakıldığını söyleyen Gürbey, "Cenabı Allah, kutsiyet verdiği bu mekânların korunmasını bütün Müslümanlara atfetmiştir. Bugün Kudüs'teki Müslümanlar, çok az bir avuç Müslüman yokluklar içerisinde hem maddi hem gıda hem sayısal anlamda bir azlığın, yokluğun içerisinde olduğu halde, yıllardan beri 2 milyar insana mukaddes kılınmış bu toprakları bizim adımıza korumaktadırlar. Bu korumayı gerçekleştirirken özellikle canları, dünyalıkları, geleceklerini dünyalık anlamında kaybetmektedirler. Ticaretlerini, evlatlarını, kızlarını, analarını, iş yerlerini kaybettiler. Şu an hiçbir şeye ulaşır durumda değiller. Ne bir ilaca ne bir suya ne de bir gıdaya ulaşabiliyorlar. Cenabı Allah'ın bize yüklemiş ve emanet etmiş olduğu bu kutsal toprakları bir avuç Müslüman şu an yükleniyor ve dünyalık anlamında bütün geleceklerini de elinin tersiyle itmişler. Tek hedef noktasının ahiret olduğunu, o cenneti kazanma noktasında ki gayretleri üzerinden bizlerin de düşünmesi ve bu kardeşlerimizin yanında ne kadar durabiliriz, bunun mücadelesini vermesi lazım." şeklinde konuştu.

"Halkı Müslüman olan ülke liderlerinin adım atması gerekiyor"

Gazze ve Kudüs meselesinde Müslüman halkların yöneticilerden söylemlerin ötesinde somut adımlar atmalarını beklediklerini kaydeden Gürbey, "Savaş başladığı günden bu yana elhamdülillah Müslümanlar gerek sokağa çıkma gerek boykot yapma noktası olsun gerekse de sesini çıkarma, medya yoluyla onların zulümlerini ve Müslümanların mazlumiyetini ortaya koyma noktasında çok mücadele verdiler. Bu noktada bir kısım başarı elde edildi ama bu noktada halkın artık bu açıdan yapacağı şeyler bunun ötesine gidemiyor. Bu saatten sonra halkı Müslüman olan ülke liderlerinin adım atması gerekiyor. Bu adımı atma noktasında ise bir zafiyet var mı, el hak var. En hafif tabirle sınıfta kaldılar. Gazze'deki kardeşlerimize yardım meselesini kime bırakmaları gerekiyor? Yardım kuruluşlarına, vakıflara, derneklere bırakmaları gerekiyor. Onların asıl yapması gereken iş gerçekten oraya dokunacak ciddi adımlar olması gerekmektedir; ya sınırlarını açıp oraya Müslümanların gitmesini sağlamak veya ticari ilişkileri tamamıyla koparılması. Bu noktada bir yaptırım uygulaması, siyasi anlamda bir siyasi yaptırım uygulaması ve orada var olan zulmü en asgariye düşürme noktasında ciddi adımlar gerekiyor. Bakıyoruz en fazla sloganik söylemler veya bir gıda gönderme sürecine gidiyorlar. Biz bunun ötesine gidilmesini arzuluyoruz. Biz istiyoruz ki o uçaklar Ürdün'den kalkıp o Filistin topraklarına nasıl gıda atıyorsa, o gıdayı atmak yerine bir takım ciddiyetle oraların üzerine nasıl onlar bizim çocuklarımızın üzerine bomba yağdırıyorsa, aynı girişimde bulunmak zorundalar. Belki kendi çıkarları olabilir, kendi iç sorunları veya bu noktada anlaşmalar olabilir, bunlar bizi ilgilendirmiyor. Bizim yüreğimizi acıtan bu sıkıntılar, yapılanlar bizim yüreğimizi soğutmuyor. Ne yazık ki bu liderler sınıfta kaldılar fakat halkı Müslüman olan bizler için bizim sorumluluğumuz hiçbir zaman bitmemektedir yani yükü ve topu onları atmak suretiyle kendi gardımızı düşürmeden, her zaman aynı gündemle aynı canlılıkla aynı iştiyakla sürdürmemiz gerekiyor. Bu bizim açımızdan önemli bir görevdir." ifadelerini kullandı.

"Üç maymunu oynadıklarını görüyoruz"

Gazze'de yaşanan vahşet karşısında sessiz kalan batının maskesinin düşüp gerçek, kirli yüzünün ortaya çıktığına değinen Gürbey, sözlerine şöyle devam etti:

"Batı'nın bugün insanlığa bir değer sunmadığını, batı'nın bütün söylemlerinin sadece sloganik bir söylemden ibaret olduğunu, ne insan haklarını ne kadın haklarının hiçbir işe yaramadığını gördük. Buna rağmen bakıyoruz iş Müslümanlar olunca ne UNICEF ne Birleşmiş Milletler ne insan hakları olsun tamamıyla ses çıkarmayıp üç maymunu oynadıklarını görüyoruz. Batının kendi içerisinde var olan o inançtaki insanlara sıkı sıkı sarıldığını ama iş Müslümanlar olunca, iş iman edenler olunca gözlerini kapattıklarına şahit oluyoruz. Eğer iki milyar affedersiniz hayvan bir bölgede sıkıştırılmış olsaydı ve üzerlerine de bombalar yağdırılmış olsaydı, belki bugün akademisyenler, devlet liderleri, akil insanlar, sanatçılar sokaklara çıkar müdahale ederlerdi. Bakıyoruz ki orada var olan çocuklar katledilirken, annelerimiz, dedelerimiz katledilirken hiçbiri sesini çıkarmıyor. Genel itibarıyla gerek israil olsun gerek onu uşaklığını yapan Amerika olsun gerek batının vicdanını yitirmiş olduğu devlet liderleri ve insanları olsun sınıfta kaldılar yani demokrasi, insan hakları dedikleri şey sadece kendi insanları olduğuna şahit olduk."

Gazze'de siyonistlere karşı mücadele eden halkın ve mücahitlerin hiçbir şartta işgalcilere zafiyet göstermediğini, cesur olduklarını ve Kudüs konusunda üzerlerine düşen vazifeyi sorumluluk bilinciyle yerine getirdiklerine herkesin şahit olduğunu kaydeden Gürbey, bu açıdan Gazze'de mücadele veren mücahitlerin çağrılarının halkı Müslüman olan liderlerin Allah'ın kendilerine yüklemiş olduğu sorumluluğu yerine getirmesi gerektiği ve mücadele edenleri bu noktada yalnız bırakmamaları olduğunu belirtti.

"Enkazların altında oruç açmaya çalışıyorlar"

Ramazan ayının Müslümanlar için bir uyanışa ve dirilişe vesile olması temennisinde bulunan Gürbey, şunları kaydetti:

"Kudüs'te ve Gazze'de bir avuç Müslüman açlığa maruz bırakılmıştır. Suya, gıdaya, ilaca ulaşma imkânları kalmamış ve buna rağmen enkazların altında oruç açmaya çalışıyorlar. Geçen bir tane hafız olan çocuğumuza annesi: 'Git bir şeyler bul dışardan', 'Git bize orucumuzu açacak dışarıdan o hayvanların var olan yemlerini getir' demek suretiyle çocuğu dışarı çıkarıyor ve o israil askerlerinden bir tanesi uzaktan bir mermi ile o hafız çocuğumuzu sokağın ortasında şehit ediyor.  Şunu görüyoruz: 'Bunların hiç savaş hukuku tanımadığı, geçmişte Kur'an'da var olan peygamber katleden o İsrailoğulları'nın ahlakını hala bizatihi sürdürdüğünü şahit olmak suretiyle görüyoruz. Buna rağmen tüm kalbimizle şuna inanıyoruz ki bu Ramazan bir direniş bir uyanış olacak ve sonunda Allah'ın izniyle Kudüs özgür olacaktır."

"Zafer Müslümanların olacaktır"

Konuşmasında Kudüs'ün özgürlüğü yolunda verilen mücadelede mücahitlerin er ya da geç zafere ulaşacağını vurgulayan Gürbey, sözlerini şöyle tamamladı:

"Mahsun olmasınlar yani hiçbir zaman üzülmesinler, bütün kâfirler üzerlerine üşüşse, bütün kâfirler onları katletmeye çalışsa da zafer Müslümanların olacaktır. Peygamber Aleyhisselam diyor ki: 'Kıyamete kadar hak bir tarife Allah yolunda cihat edecek, onlara zarar vermeye çalışan hiç kimse onlara bir zarar veremeyecek'. Onlar nerededir Ya Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)? diye sorduklarında sahabeyi kiram, 'Beytül Makdis'in eteklerindedir yani Mescidi Aksa'nın eteklerindedir' diyor. Biz inanıyoruz ki eninde sonunda Kudüs fethedilecek çünkü Peygamber Aleyhisselam'ın müjdesi vardır. Kudüs'ün fethi Medine'nin harabı, Medine'nin harabı Deccal'ın çıkması, Deccal'ın çıkması Melhemenin başlamasıdır. Bu süreçte ilk adımın ise Kudüs'ün fethi olduğunu müjdeleniyor. Kudüs'ün fethi noktasında biz bunun neresindeyiz, Müslümanlar olarak buna bir taş taşıyor muyuz ve oraya destek olabiliyor muyuz? Rabbim hakkıyla Kudüs'ü gündeme taşıyan Müslümanlardan olmayı bizlere nasip eylesin." (İLKHA)







Bu haberler de ilginizi çekebilir