Araştırmacı Yazar Konuk: Dünya bir doğuma gebe, yaşadığımız süreç doğumun sancısıdır
Ramazan ayına rağmen, Gazze'deki saldırılara ara verilmemesine insanlığın göz yummasının Allah katında karşılıksız kalmayacağını belirten Araştırmacı Yazar Sinan Konuk, "Çocukların çığlıkları, annelerin feryatları, babaların çaresizlikleri saltanat sahibi olanların saltanatını yerle bir edecektir." dedi.
7 Ekim Aksa Tufanı operasyonu sonrası başlatılan saldırılar altıncı ayına yaklaşırken işgal rejimi şu ana kadar Gazze'de yaklaşık 13 binden fazla çocuğu katletti..
Bu saldırılara ve katliamlara sessiz kalan dünya liderlerinin bunun bedelini iktidarlarının ve saltanatlarının yıkılmasıyla ödeyeceklerini söyleyen Araştırmacı Yazar Sinan Konuk, dünyanın mevcut düzeninin çok kısa bir zamanda değişeceğini kaydetti.
İLKHA'ya değerlendirmelerde bulunan Araştırmacı Yazar Sinan Konuk, Müslümanların dünya sevgisi ve ölüm korkusundan sıyrılması gerektiğini belirtti.
Beş ayı aşkın süredir Gazze'nin konuşulduğunu vurgulayan Konuk, sorunları konuşmak, tespitler yapmak yerine eylemsel işlerin yapılaması gerektiğini, bunun için de ciddi projelere, uzun vadeli projelere ve hayallere ihtiyaç olduğunu belirtti.
Gazze'nin sürekli gündemde tutulması gerektiğini ifade eden Konuk, her gün binlerce insanın Gazze'de şehit edilmesinin insanlar nezdinde bir rakamdan ibaret hale dönüştüğünü ve orada yaşananların bir senaryo bir film sahnesi gibi algılanmaya başladığına dikkat çekti.
Gazze için yapılması elzem etkinlikler içerisinde boykotun da unutulmaya başlandığını kaydeden Konuk, savaşın ilk zamanlarda verilen tepkilerin, gösterilen hassasiyetlerin azaldığını, gevşediğini ve yumuşadığını söyledi.
"Gazze'yi her zaman analım hiçbir zaman unutmayalım"
Yardımların hiçbir şekilde kesilmemesi ve "Ulaşıyor mu?" diye herhangi bir şüpheye düşülmemesi uyarısında bulunan Konuk, Müslümanların Gazze'ye dualarında çokça ve sıkça yer vermeleri gerektiğine vurgu yaptı.
Konuk, "Ne yazık ki dualarımızda da Gazze'yi çok az anıyoruz. Şunu biliyoruz ki kul elinden gelenleri yapmadığı sürece, Allah onun avuçlarının içerisine elinden gelmeyenleri bırakmaz. Öncelikle biz insan olarak, Müslüman olarak Gazze konusunda elimizden gelen bütün gayreti, her şeyimizi ortaya koyup arkasından elimizden gelmeyen şeyleri Rabbimizden istememiz, beklememiz gerekiyor. Bu vesileyle Ramazan ayı içerisinde, Rabbimizin de dualara daha fazla icabet ettiği zaman diliminin içerisindeyiz. Kardeşlerimizden ricamız sofralarımızda, iftar açmadan önce, iftar sonrasında yaptığımız dualarda Gazze'yi her an anarak, hiçbir zaman unutmayalım. Evimizde, ailemizde, çevremizde gündemde tutmaya, sıcak tutmaya ve zulmü, zalimi etrafımıza tanıtma noktasında biraz daha gayretli olalım." diye konuştu.
"Gazze'de yaşananların hepsi, bizim kendi ellerimizle yaptıklarımızdandır"
Gazze'nin ve gösterilen teslimiyetin Kur'an-ı Kerim'de anlatılan Müslüman şahsiyetini ve Peygamber Efendimiz'in (Aleyhisselatu Vesselam) hayatında tanık olduğumuz sahabe tablolarını günümüze taşıdığının ifade eden konuk, "Bu konuda birçok ayet örnek gösterilebilir. Enfal Suresi'nin ikinci ayeti kerimesi müminleri tarif ederken, Rabbimiz orada saydığı özelliklerin tecellisini bugün Gazze'deki kardeşlerimizin üzerinde görüyoruz. Allah Resulü'nün hayatı üzerinden meseleye baktığımızda, Uhud Gazvesi üzerinden Gazze'yi okuyabiliriz. Gazveyi kısaca değerlendirdiğimizde savaşa giderken savaşa katılınmaması, yolun yarısında bazılarının geri dönmesi, görev yerinin terk edilmesi, Allah Resulü'nün sahabenin bir kısmını, 50 okçuyu Ayneyn Geçidi'ne koyması ve onların bir kısmının yerini terk etmesi, bunun neticesi olarak 70 tane Müslüman'ın, sahabenin şehit olmasına rağmen, meseleyi Rabbimiz şöyle okudu ya da bize, şöyle anlattı. Herkes bir mazeretin arkasına sığınmış ve herkes bir mazeret sunmuştu. Okçular yerini terk etmeseydi, 300 kişi yalnız bırakmasaydı ve benzeri... Rabbimiz ayette şöyle buyurdu: Başınıza gelenler sizin kendi ellerinizle yaptıklarınızdandır' dedi.' İslam ümmeti olarak bugün Gazze'de yaşananların hepsi, bizim kendi ellerimizle yaptıklarımızdandır.' şeklinde konuştu.
"Oradaki kardeşlerimiz yalnızca Allah'a güveniyorlar"
Ramazan ayı gelmesine ve Gazze'de katliam durmamasına rağmen, Gazzeli Müslümanların teravih kılması, yıkıntılar arasında iftar edecek bir duruş sergilemelerinin takdire şayan bir imanın göstergesi olduğuna vurgu yapan Konuk, "Ramazan ayını, iftarı, sahuru, teravih namazlarını o yıkıntıların, o savaşın ortasında ibadetlerini yerine getirmeleri, bana Ahzab Suresi 23'üncü ayeti hatırlattı. Bu ayet Uhud Savaşı'nın arkasından inen bir ayettir. Rabbimiz şöyle buyuruyor: Müminlerden öyle erler, öyle adam gibi adamlar vardır ki; onlar Allah'a verdikleri sözde sadakat gösterdiler ve bu sözlerini yerine getirmek için ölünceye kadar Allah yolunda çarpıştılar ve onların bir kısmı şehitlik makamına eriştiler, onlardan bir kısmı da sırasını beklemektedirler' diyor ayet bize. Bugün de Gazze'de olan bütün meseleler, oradaki iman bu ayetin Müslümanlara yeniden inzal olması gibi değerlendiriyorum. Biz oradaki kardeşlerimizin zalimlerle, zulümle mücadele ederken nasıl onurluca direndiklerini, hiçbir kardeşimizin dilinde feryat figan, hâşâ Rabbimize isyan tarzında hiçbir şey duymadık. Hep 'Hasbinallah ve nimel vekil' ifadesini duyduk. Biz bu ifadeyi de nereden hatırlıyoruz? Hazreti İbrahim Aleyhisselam'ın meselesinden hatırlıyoruz. Burada görüyoruz ki oradaki kardeşlerimiz de yalnızca ve yalnızca Allah'a güveniyorlar, Allah'a güvenen, Allah'a dayanan insanlara ne dert ne gam ne tasa, işte onlar o iyiliklerini ortaya koydular." ifadelerini kullandı.
"30-40 bin şehidimiz var"
Dünya hayatı öncesi Müminlerin Allah'a teslim olduklarını, bu teslimiyetin bir ispatı olarak Gazzeli Müslümanların da verdikleri bu söze sadık kalarak dünyada da sözlerini hiç değiştirmediklerine şahit olunduğunu kaydeden Konuk, "Bir toplum olarak (Gazzelilerin) tamamına baktığımız zaman Allah'a verdikleri sözü hiçbir şekilde değiştirmediler. Daha da güzel tarafı Allah kendi yolunda onların içerisinden kurbanlar seçti. 30-40 bin şehidimiz var; Allah'ın izniyle ve Allah'ın cennetine kavuşacaklarını umuyoruz. Onlar sözlerinde duranlar ve onun arkasından orada bekleyenler, o yıkıntıların, harabelerin arasında olan kardeşlerimiz, 'Acaba şehadet bize hangi gün nasip olacak, hangi gün gelecek?' diye sırasını bekleyenler… Eğer biz bu nazarla Allah Resulü'nün hayatına, Kur'an'a bakarsak, bugün Ahzab Suresi'nin 23'üncü ayetinin yeniden yaşandığını, yeniden inzal olduğunu; siyerde anlatılan şeylerin satırlarda kalmadığını, sinelere nakledildiğini, inşa edildiğini ve onların bu çağda müminlerin nasıl olması gerektiğini, Allahın izniyle onların üzerinden gördük. Dolayısıyla o kardeşlerimiz bize iman dersi verdiler, 'Bir Müslüman, bir mümin nasıl olur' dersini vermeye devam ediyorlar." sözlerini kullandı.
"Müslüman ülkelerin liderleri öncelikle Allah'tan korksunlar ve hesap gününü düşünsünler"
Filistin ve Gazze'de yaşanan vahşete rağmen elinde güç bulunduran liderleri Ramazan ayı vesilesiyle tövbe etmeye davet eden ve yalnızca Allah'tan korkulması gerektiğini ifade eden Konuk, "Ramazan ayı bir tövbe, tekrardan bir muhasebe, kendimize gelme ayıdır. Müslüman ülkelerin liderleri öncelikle Allah'tan korksunlar ve hesap gününü düşünsünler. Bir Müslüman olarak ben, biz nasıl ki o günü düşünüyorsak, o günden korkuyorsak, o günün dehşetinden dolayı hareketlerimizi ona göre düzenlemeye çalışıyorsak, onlara birinci tavsiyemiz Allah'tan korksunlar ve hesap gününü düşünsünler, özlerine dönsünler, Allah'a yeniden iman etsinler. Biz onlardan bir şey beklemiyoruz. İbrahim Aleyhisselam ateşe atılırken Cebrail Aleyhisselam'dan nasıl ki bir şey beklemedi, biz de o ülkelerin liderlerinden bir şey beklemiyoruz ve beklememeliyiz. Bugün ümmetin tek bir lideri vardır, o da Muhammed Aleyhisselam'dır. Onun hayatı bizim için her alanda ölçüdür; okul, aile, ticaret vesaire. Devlet hayatında Resulullah Aleyhisselâtu Vesselam nasıl bir devlet lideriydi sorusuna bugün karşılık verdiğimizde, hatırlayınız Hazreti Osman'ın, Hudeybiye Antlaşması'nda elçiler gidip geldiğinde şehadet haberi ulaştığında, Resulullah Aleyhissalatu Vesselam hiç imkanı olmamasına, sadece umre maksadıyla gelmesine rağmen, orada bulunan sahabeden biat aldı ve Hazreti Osman'ın kanının hesabını sormak için Mekkeli müşliklere karşı savaş kararı aldı. İşte bizim liderlik dediğimiz şey budur. Yani İslam ülkesinin başında idareci olmak, İslam toplumunu idare etmek ya da onların bu meseleye nasıl bir tavır göstermesi gerektiği konusunu konuştuğumuzda, orada akıtılan bir damla Müslüman kanının, bir damla gözyaşının hesabının sorulması gerekmektedir." ifadelerini kaydetti.
"Askeri bir müdahaleye ihtiyacımız var"
Artık sözün bittiği, kınamanın bittiği yerdeyiz, karşıdaki düşman hiçbir dilden anlamıyor. Biz İslam ülkelerinin başındaki insanlardan şunu bekliyoruz: 'Konuşmasınlar artık, konuşmasınlar, onlar Gazze'yi ağızlarına almasınlar ve Gazze'ye ağızlarıyla kirletmesinler. Zalimlerle bir anlaşmaları varsa derhal bunları iptal etsinler. Bir Müslüman olarak, bugün Gazze konusunda hiçbir mazeretimiz, hiçbir bahanemiz olamaz, hiçbir şeyin arkasına sığınamayız. 'Devlet yönetiyoruz', 'Diplomasi var', Diplomatik meseleler var', Anlaşmalar var, ticari sözleşmeler var… Hayır hayır, bir Müslüman kanı kesinlikle pazarlık konusu edilemez. Çünkü Müslüman'ın fiyatı yoktur, Müslüman'ın değeri vardır. Müslüman'a değer veren de Rabbimiz'dir, Resulullah Aleyhissalatu Vesselam'dır. İnsani yardımları bir an önce oraya ulaştırılması ve askeri bir müdahaleye ihtiyacımız var. Savaşsa savaş, kansa kan, güçse güç; karşıdaki ne dilden anlıyorsa ve bunun bize bedeli ne olursa olsun hem İslam ülkelerinin başındaki idareciler hem de İslam toplumları olarak bizler bu bedeli ödemeye hazır olmak zorundayız. Siyaseten bile düşündüğünüzde meseleyi bırakın insani, imani olarak düşünmeyi, bu olaya, Gazze meselesine kesinlikle müdahil olmak zorundasınız, kendi siyasetinizin, geleceğinizin, toplumunuzun geleceği için bile bu meseleye fiili bir müdahale etmek zorundasınız." dedi.
"Çocukların çığlıkları, annelerin feryatları, babaların çaresizlikleri saltanat sahibi olanların saltanatını yerle bir edecektir"
Halkı Müslüman olan ülkelerin Gazze'ye bir bardak su, Refah Sınır Kapısı'nda bekleyen binlerce yardım tırının Gazze'ye ulaştırılamamasının Müslümanlar adına büyük bir zillet olduğunu vurgulayan Konuk, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu bizim için nasıl bir zillettir acaba? Sınırın bu tarafında açlıktan, susuzluktan ölen insanlar, hemen diğer tarafında yardımları oraya ulaştırmaktan dahi aciz olan bir toplum! Bilmiyorum İslam tarihinde bu kadar aciz kaldığımız, bu kadar zillete düştüğümüz başka bir zaman dilimi olmuş mudur? Bir metrelik mesafeye bir yardımı ulaştıramamaktan bahsediyoruz ve İslam toplumu olmaktan, İslam ülkeleri olmaktan, İslam ülkelerinin liderleri olmaktan bahsediyoruz. Bizim bu konuda konuşacağımız hiçbir şey kalmamış. Nasıl o kapıları açmıyorlar, nasıl o yardımları ulaştırmıyorlar? O çocukların çığlıkları, o annelerin feryatları, o babaların çaresizlikleri bugün o saltanat sahibi olanların hepsinin saltanatını yerle bir edecektir, biz buna iman etmişiz. Bakınız başka güçler değil, bu saydığımız üç madde bugün kendini iktidar olarak görenlerin, yetkili olarak görenlerin, idareci olarak, sistem, ideoloji, ülke vesair; bunların hepsinin yıkılmasına sebep olacaktır. Hepsi o elinde bulundurdukları şeyin pişmanlığını, ayetler üzerinden anlıyoruz ki yaşıyorlar, 'Keşke toprak olsam' diye bağıran, feryat edenleri biz Kur'an'ın içerisinden, Resulullah Aleyhissalatu Vesselam'ın hadislerinden okuyoruz."
"Ölümü ve ahireti düşünmediğimiz için harekete geçemiyoruz"
Evrensel vicdanın harekete geçmesinin insanlığın insana köleliğinden kurtularak, yalnızca Allah'a kul olması, dünya sevgisi ve ölüm korkusunu kalbinden çıkarmasıyla mümkün olabileceğini ifade eden Konuk, Peygamber Aleyhisselam'ın da Mekke'de sahabelerle birlikte açlığa, susuzluğa ve muhasaraya maruz bırakıldığını hatırlatarak, bu muhasaranın fıtratını ve vicdanını kaybetmemiş insanlar tarafından kırılacağını söyledi.
"Peki, insanlık nasıl harekete geçecek? Evet, Batıda farklı bir durum var, İslam'a yöneliş var, eylemlerin, yürüyüşlerin aynı şekilde devam ettiğini görüyoruz" diyen Konuk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizler ise imanı daha sonra da insanlığımızı kaybettik. Bakın bu gördüğümüz görüntüler bizi harekete geçirmiyor, bize insan olduğumuz değerleri ne yazık ki hatırlatmıyor. İnsanlığın hepsi şu an esir olmuş, bugün israilin ve diğer güçlerin esiri olmuşlar; aslında özgür olan tek bir yer var bugün o da Gazze... çünkü biz asıl özgürlüğü, Allah'a kullukta olduğunu biliyoruz, asıl esaretin de kula kul olmakta olduğunu biliyoruz. Nasıl harekete geçeceğiz? İki şey var; Resul Aleyhisselâtu Vesselam bize söylüyor, 'Sayınız çok olacak fakat çerçöp gibi olacaksınız' diyor ya, birisi dünya sevgisi diğeri de ölüm korkusu'dur. Bugün biz dünyaya azı dişlerimizle sarıldığımız için ve hiç ölmek istediğimiz için, hiçbir şekilde ölümü ve ahireti düşünmediğimiz için bakınız harekete geçemiyoruz."
"Dünya bir doğuma gebe!"
Gazze'de yaşanan insanlık dramının dünya üzerinde çok ciddi bir etki ortaya çıkaracağını ve bu zulme sessiz kalan idarecilerin bir bir iktidarlarını kaybedeceklerini vurgulayan Konuk sözlerini şöyle tamamladı:
"Meseleye ümitvar olmak anlamında bakalım. Dünya bir doğuma gebe, bu yaşadığımız süreç doğumun sancısıdır. Bunun arkasından yeryüzünde müstekbir olan o idareciler, devletler, kendini büyük görenler, devletlerin idarecilerin hepsi Allah'ın izniyle bir bir yıkılacaklar. Doğusundan batısına varana kadar çünkü insanlıkta bir infial oluşmaya başladı. Yani Batı ülkeleri artık Gazze meselesi üzerinden kendi iktidar sahiplerini sorgulamaya başladılar. Bunun bir tık ötesi o iktidarların, sarayların, makamların, diktatörlerin yıkılmasıdır. Yeni bir dünya düzeninden bahsediliyor, yeni bir dünya düzeninin ismi İslam'ın, Allah'ın ahkâmının, Resulullah Aleyhissalatu Vesselam'ın davasının hakim olmasıdır. Tabloya insani, imani anlamda baktığımızda olumsuz şeyler görüyoruz ama Rabbimiz her olumsuzluğun içerisinde mutlaka bir müjde vermiştir, her derdin içerisinde bir deva vermiştir yeter ki biz Rabbimize güvenelim, Rabbimize dayanalım. Bu vesileyle Ramazan günleri içerisinde Rabbimize yakınlığımızı arttıralım, Rabbimize ne kadar yakınlaşırsak Rabbimiz daha fazlasıyla bize yaklaşacaktır. İslam ümmetinin içinde bulunduğu durumdan bizi kurtaracak olan sadece ve sadece Âlemlerin Rabbi olan Allah'tır. Bu vesileyle kardeşlerimizin oruçları, ibadetleri makbul olsun, hayır hasenatları makbul olsun. Gazze her zaman aklımızın, gönlümüzün, gözümüzün, kulağımızın inşallah bir köşesinde olsun." (İLKHA)