HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu: Seçim gündemi Gazze'de yaşananların önüne geçmemeli
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu "Gazze'de kan akmaya devam ederken, orada bebekler ve kadınlar açlıktan ölmeye başlamışken hiçbir şey olmamış gibi sadece seçimi konuşmak vicdanımızın kaldırabileceği bir şey değil." dedi.
HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu, İstanbul'da sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle bir araya geldi.
Yapıcıoğlu, burada yaptığı konuşmada siyonist işgal rejiminin Gazze'de altınca ayına giren katliam ve soykırımına dikkat çekti.
Seçim gündeminin Gazze'de yaşananların önüne geçmemesi gerektiğini belirten Yapıcıoğlu, bu konuda herkesin "duyarlı" olması gerektiğini belirtti.
Yapıcıoğlu "Hemen her tarafta seçimlere hazırlık var. Bizler de elbette memleketin farklı köşelerine giderek seçim çalışmalarını yürütüyoruz. Biraz önce anons araçlarının yaptığı gibi neredeyse seçim olduğu her an milletimizin her bir ferdine hatırlatılıyor. Gündem maddelerimizin bir tanesi elbette seçim ama malumunuz olduğu üzere 7 Ekim'den bu yana 5 aydır Gazze'de devam eden bir katliam, soykırım ve zulüm var. Daha doğrusu 5 aydır orada katlanarak artan bir zulüm var." dedi.
"Siyonist çetenin yazdığı hikâye çöktü"
Yüz yıl önce 1917 yılında İngilizler tarafından Filistin ve çevresinin işgal edilmesinden sonra oradaki zulmün başladığına dikkati çeken Yapıcıoğlu, "1948'de orayı işgal eden işgalcilerin kendilerini devlet olarak ilan etmesinden sonra bu zülum katlanarak devam etti. 5 ay önce orada bir Tufan koptu. 75 yıl boyunca siyonist çetenin yazdığı bir hikâye vardı. Bu hikâye çöktü. Neydi o hikâye, onların ordusu yenilmez, karadan, denizden, havadan, hiç kimse onlara bir şey yapamazdı. Üzerlerinde bir demir kubbe vardı. Onu kimse geçemezdi. Gökte uçan kuştan, zifiri karanlıkta yerdeki siyah karıncadan haberdar olan bir MOSSAD vardı haşa. Böyle bir hikâye uyduruyorlardı. Bütün dünya Yahudilerine de şunu söylüyorlardı. 'Sizin için en güvenli yer, sizin atalarınızın, dedelerinizin toprağı, Allah'ın size vaat ettiği topraklardır. Dünyanın hiçbir yerinde burada olduğu kadar güvende olamazsınız' diye bir hikâye anlatıyorlardı. Aksa tufanı ile bu hikâye yerle bir oldu. Birkaç saat içerisinde o yenilmez dedikleri ordu öyle bir şaşırdı ki komutayı Amerikalılara devretmek zorunda kaldılar. Amerika onları yönlendirdi ve halen savaşı aslında Amerika yönetiyor. O 'her şeyden haberi olur' dedikleri o MOSSAD öyle bir istihbari darbe yedi ki burnunun dibinde hazırlanan, uzun süre hazırlığı yapılan Aksa Tufanı'ndan haberdar olamadı." ifadelerini kullandı.
"Gazze'de açlıktan ve susuzluktan ölümler başladı"
"Onların belki en güvenli yer olarak tespit ettikleri, pek çok gizli bilgilerini muhafaza etmeye çalıştıkları, kendi üsleri basıldı, oradaki subayları esir alındı, oradaki bilgisayarlarına el konuldu." diyen Yapıcıoğlu "Birkaç saat içerisinde o mücahitler oraya darmadağın ettikten sonra gittiler. Belki birileri diyebilir ki 'Şu kadar gündür havadan, karadan, denizden memleketleri bombalanıyor, kadınları, çocukları, yaşlıları, hastaneleri, okulları vuruluyor, bu mudur başarı, bu mudur zafer? Evet o hikâyenin çökertilmesi başlı başına bir zaferdir, o hikâye çökertildi. Zaten o hikâyenin çökertilmesinden itibaren onlar bu sefer sonuçlarını savunmasız kadın ve çocuklardan almak üzere tam 5 aydır vahşice bir katliam yürütüyorlar." şeklinde konuştu.
"Ümmet olarak maalesef sınıfta kaldık"
"Gazze'de açlıktan ve susuzluktan ölümler başladı." diyen Yapıcıoğlu "Oradaki kardeşlerimiz kendi vatanlarını, kendi mukaddesatlarını, kendi değerlerini korumak adına her şeyi göze aldılar, ileri atıldılar, onlar üzerlerine düşeni yaptılar. Fakat bizler ümmet olarak maalesef sınıfta kaldık bunu kabul edelim. Bizler de gidip onlarla birlikte o topraklarda elimize silah alıp, kolumuza roketatar alıp, onlarla beraber savaşmamızı zaten bizden beklemiyorlar, böyle bir beklentileri yok. Ama şunu söylüyorlar. 'Hadi bizimle beraber savaşmanızı beklemiyoruz, bize silah ve cephane yardımında da bulunmuyorsunuz. Peki o savunmasız kadın ve çocuklara gıda ve ilaç da mı göndermiyorsunuz.' Oradaki kadın ve çocukların bacakları narkozsuz bir şekilde kesiliyor. Orada insanlar çok basit ilaç ve tedavi yöntemi ile tedavi edilebilecekken ilaçsızlıktan dolayı can veriyorlar, şehit oluyorlar." dedi.
"Biz Allah'a inanan, onun için secde eden insanlarız"
Yapıcıoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
Birileri bize "Orada ne işimiz var?' diyebilir. Biz onlara zamanında söyledik, bir kez daha buradan söyleyelim. Şu sorunun cevabını verin; 'Çanakkale şehitliğinde, mezarlığında Gazzeli falankes, Halepli falankes, Askalanlı falankes ya da Şamlı veya Kahireli falankes yazıyor o mezar taşlarında. 'Bu adamların burada ne işi var?' diye soruyorlar mı? Sormuyorlar, sormazlar. Onların dedeleriyle bizim dedelerimiz birlikte 'Çanakkale geçilmesin' diye çarpıştılar, yan yana şehit düştüler. 100 sene önce aramızda hiçbir sınır yoktu, 100 küsür sene önce aynı sınırlar içerisinde, aynı idarenin altındaydık. Bizler orada beraberdik. Hepsinden öte biz Müslümanız. Biz Allah'a inanan, onun için secde eden insanlarız, yan yana aynı safta el bağlayıp bir tek kıbleye dönen insanlarız. Döndüğümüz kıblelerin ilki Mescid-i Aksa'dır.
"Mescid-i Aksa'nın hürriyetine kavuşması için üzerimize düşeni yapmak zorundayız"
Filistinli bir Müslüman ile arasında geçen diyaloğa da değinen Yapıcıoğlu, "Oradaki kardeşlerimizden birisiyle yapmış olduğumuz görüşmede bize şunu söylemişti. 'Biz 75 yıldır mücadele veriyoruz. 75 yıldır bedel ödüyoruz ama Aksa'nın hürriyetine kavuşmasına bu bedel yetmedi. Taksit taksit ödedik, borcumuz bir türlü bitmedi. Bu sefer karar verdik ve dedik ki 'Mescid-i Aksa'nın hürriyetine kavuşması için gerekli bedel ne ise onu bir seferde ödeyeceğiz.' Biz de o zaman dedik ve buradan bir kez daha tekrar edelim 'Eğer Mescid-i Aksa sadece Filistinlilerin ilk kıblesi ise bu bedelin tamamını onlar ödesinler. Eğer Mescid-i Aksa ve etrafından bahseden Kur'an-ı Kerim sadece Filistinlilerin kutsal kitabıysa varsın onlar sağ olsun. Eğer Mescid-i Aksa'dan miraca yükselen Peygamber Efendimiz sadece Filistinlilerin peygamberi ise onlar onun ayak izinin hürmetini muhafaza etmek için canlarını versinler, kan döksünler ama eğer bizler, 2 milyar İslam alemi, 'Mescid-i Aksa bizim de ilk kıblemizdir. Hazreti Muhammed bizim de peygamberimizdir. Mescid-i Aksa'nın çevresinin mübarek kılındığından bahseden ayetleri içeren Kur'an-ı Kerim bizim de kitabımızdır.' diyorsak, o zaman oranın hürriyetine kavuşması için üzerimize düşen bedeli yapmak zorundayız ve halen de aynı noktadayız. Oradaki kardeşlerimiz zulüm görmeye devam ederken, kan akmaya devam ederken, orada bebekler ve kadınlar açlıktan ölmeye başlamışken böyle hiçbir şey olmamış gibi sadece seçime yoğunlaşmak ve seçim konuşmak bizim vicdanımızın kaldırabileceği bir şey değil. O yüzden gittiğimiz yerlerde bizim gündemimizin bir tanesi mutlaka Gazze'dir." ifadelerini kullandı.
"Gazze'yi gündeminizde tutun"
"Sadece tek gündemimiz bu değildir." diyen Yapıcıoğlu "Bütün kardeşlerimize hararetle şunu tavsiye ediyoruz. Diyoruz ki 'Allah rızası için sizin gündeminizde ayrı ayrı şeyler olabilir, çek-senet ödeme tarihi gelmiş olabilir. Eşiniz, çocuğunuz hastalanmış olabilir. Her ne yapacaksınız mutlaka Gazze'yi de gündeminizde tutun, gündemden düşmesine izin vermeyin çünkü orada zulüm devam ediyor. Orada insanlar ölmeye devam ediyor. Gerçekten o derisi kemiğine yapışmış fotoğrafları görünce insanlığında utanıyorsun. Gerçekten utanılacak bir durum. O yüzden diyoruz ki 'unutturmayın.' Hiçbir şey yapamıyorsanız farz namazlarınızdan sonra mutlaka dua edin. Mescid-i Aksa'yı ziyaret edemiyorsanız kandillerde yakmaları için yağ gönderiniz. Oradaki kardeşlerinizin yemesi için bir parça ekmek gönderiniz. Bir şişe su gönderin ya da onun karşılığını gönderin. Çağrı yaptık dedik ki 'Düğün yapacaklar, düğün salonuna vereceğiniz parayı oradaki kardeşlerinize gönderin.' Hamdolsun pek çok kardeşimiz düğün salonuna vereceği parayı Filistin'e gönderdi. Bazı taze gelinlerimiz kendilerine takılacak altınları oraya gönderdiler. Şunu unutmayın Allah-u Teala Kur'an'ın pek çok yerinde cihattan bahsederken mallarıyla ve canlarıyla cihat eden müminlerden bahseder. Önce mal ile cihat sonra can ile cihat. Bunu unutmayın ve unutturmayın. Yaptığınız iş her ne olursa olsun mutlaka bu sizin gündemlerinizden bir tanesi olsun. Seçim meselesine girmeden önce bunu burada hatırlatmayı bir sorumluluk olarak bildik. Müslüman olarak bu hepimizin sorunudur." şeklinde konuştu.
"81 vilayetin tamamında adaylarımızı çıkardık"
Yerel seçimlere az bir süre kaldığını ifade eden Yapıcıoğlu "31 Mart günü, şunun şurasında 3 hafta kadar bir süre kaldı. 23-24 gün sonra sandık kurulacak, önümüze gelecek ve bir seçim yapacağız. Bu seçimde 4 pusula önümüze gelecek, 4 pusulayı bize verecekler. Birisi muhtarlık seçimi, mahalle muhtarı seçeceğiz. Birisi büyük şehir için İstanbul en büyük şehirlerimizden bir tanesi orada belediye meclis üyelerimizi, ilçe belediye başkan adaylarımızı ve büyükşehir belediye başkan adaylarından birini tercih edeceğiz. Biz de bu seçimde 81 vilayetin tamamında adaylarımızı çıkartarak kendi logomuzla seçimleri girmek için bir karar aldık ve inşallah bu karardan en başarılı sonucu almak için elimizden gelen çabayı sarf edeceğiz. İnşallah bu sonuç hem bizim için hem memleketimiz için hayırlı olur diye dua ediyoruz." dedi.
"Toplumu ifsat etmek isteyen şer odakları gece gündüz çalışıyor"
Yapıcıoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Fakat şunun altının mutlaka çizilmesi lazım. Israrla çiziyoruz, bizim aday gösterdiğimiz kardeşlerimizin hiçbirinin davası, makam, mevki, koltuk davası değildir. Sadece bizim arkadaşlarımızdan birisi o koltukta otursun diye biz bu mücadeleyi vermiyoruz. Bizim derdimiz başka. Bizim bir derdimiz var, biz toplumun gidişatını görüyoruz. Toplumu ifsat etmek isteyen şer odakları gece gündüz çalışıyorlar. Türkiye'de aile kurumu çatırdıyor. Türkiye'deki sosyal doku bozuluyor. Toplumun farklı kesimleri birbirine düşmanmış gibi gösterilip birbiriyle çatıştırılmaya çalışılıyor. Hem toplum kutuplaştırılmaya çalışılırken aile kurumu çökertilmeye çalışılırken gençlik ifsad edilmeye çalışılırken bizi biz yapan değerlerden gelecek nesiller uzaklaştırılmaya çalışılırken daha çok siyaset kullanılıyor. Sadece siyaset mi, hayır, sanat da kullanılıyor, edebiyat da kullanılıyor, eğitim araçları da kullanılıyor, medya da kullanılıyor. Bütün bunların en önemlisi siyasettir. Siyaset toplumu yanlış yönlendirmeye sevk etmede çok ciddi bir araçtır. Bunun kullanıldığını gördük ve biz de dedik ki inşallah eğer yapabilirsek bu şikâyet ettiğimiz meselelerde çarkı doğru yönde çevirmek için toplumun ıslahı için gençliğin bize benzemesi için ailenin ayakta kalabilmesi için bir mücadele ortaya koyalım dedik. Zamanında sivil toplum çalışmalarımızla ortaya koymaya çalıştık, onun pek bir etki doğurmadığını, doğuramadığını gördük. En etkili aracın siyaset olduğunu gördük. Biz bu değerleri ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. Ben şuna eminim, siyasetle ilgili konuşulduğunda siyasetten menfaati olan insanların sayısı öyle bir yere çıktı ki artık menfaatsiz siyaset yapanlara enayi gözüyle bakıyorlar. Böyle insanlar var, böyle insanlar çoğunluk olmamalıdır."
"Davamız koltuk davası değil"
10 yılı aşkın bir süredir sahada olduklarını belirten Yapıcıoğlu "Geçtiğimiz Aralık ayında bizim İzmir il kongremiz vardı. Bugüne kadar il başkanlığı koltuğunda 5 kardeşimiz oturmuştu. Birisi şehir dışına taşındığı için orada yoktu, diğer dördü kongrede, salonda yan yana oturuyordu. Bunu kolay kolay başka partide göremezsiniz. Başkanın koltuğundan kalkan orayı terk eder, daha aşağı bir koltukta oturmayı kendi nefsine yediremez. Bizim genel kurul üyemiz, şu anda ilçe belediye başkan adayı. Daha önce bu kardeşimiz genel başkan yardımcılığı görevinde de bulundu. Şimdi ise küçük bir ilçenin belediye başkan adayı. Hiç bunu onur meselesi olarak görmedi, biz de öyle görmedik. Arkadaşlarla istişare ettik ve en iyi sonucu kim alabilir diye konuştuk, o göreve layık olan o isim çıktı, o da gitti şimdi orada aslanlar gibi çalışmasını yürütüyor. Bunu başka yerde kolay kolay göremezsiniz. Biz dedik ki bir yerde bizim menfaatimiz öbür tarafta da milletin menfaati varsa biz kendi menfaatimizi kurban edeceğiz. Bunu defalarca yaptık, bundan sonra da yapacağız. Bütün bunlar bizim davamızın bir koltuk davası olmadığının delilleri olarak önümüzde duruyor." ifadelerini kullandı.
"Bu sefer, HÜDA-PAR deyin"
"Toplumda çok ciddi bir kayış, bizi biz yapan değerlerden uzaklaşma var. O gidişe bir 'dur' deme ihtiyacı hissettik, bu nedenle siyasete girdik." diyen Yapıcıoğlu "İnşallah sesimiz daha fazla yükseldikçe ifsat çalışması yapan insanların uykuları kaçmaya başladı. Onlar ne ile karşı karşıya olduklarını biliyorlar. Belki bizim milletimiz henüz tam olarak bizi tanımamış, ne yapmaya çalıştığımızı bilmiyor, yeterince onlara ulaşamamışız. Birileri 'Millet bunları tanımadan, bunların gerçek amaçlarını, hedeflerini bilmeden, biz bunları karalayalım, bunlarla ilgili kara propaganda yürütelim, bunlarla insanlar arasında bir duvar örelim, bir perde çekelim, bunlar tanınmasın, ta ki biz bu kötü emellerimize daha rahat bir şekilde ulaşalım.' diyor.' Ama inşallah biz diyoruz ki bunun önüne geçeceğiz, ne pahasına olursa olsun biz bu konuda mücadele etmekten geri durmayacağız. Biz çalışmalarımızı sürdürürken bütün kardeşlerimize de şunu söylüyoruz, diyoruz ki 'Lütfen gidin, insanlara dokunun. İnsanlara dokunun ve sadece nasıl olmamız gerekiyorsa abartmadan, riyakarlık yapmadan, kendimizi olduğumuz gibi ortaya koyalım.' Birisi hile yapabilir, birisi seçimden önce 'Biz herkese traktör vereceğiz' deyip sonradan 'Biz insanların dikkatini çekmek için söylemiştik, aslında öyle bir planımız yoktu' diyebilir. Biz bunu yapmadık, yapmayacağız Allah'ın izniyle. Biz bugüne kadar hiç kimseye yalan söylemedik, tutamayacağımız sözleri yapamayacağımız şeyleri söylemedik. Bütün kardeşlerimize diyoruz ki eğer siz siyasetin mevcut halinden şikayetçiyseniz buyurun bu sefer de HÜDA PAR'ı deneyin. Bu sefer, HÜDA-PAR deyin." şeklinde konuştu.
"Gerçek hizmet, dürüst siyaset"
Yapıcıoğlu "Biz şunu diyoruz, 'Eğer tek bir sefer HÜDA PAR derseniz ve gerçekten HÜDA PAR'ın siyasetteki pratiğini görürseniz bundan sonra hep HÜDA PAR diyeceksiniz. İnşallah biz bazı merhaleleri katettik. Önceki seçimlerde belki milletimizin büyük bir kısmı bizi tanımıyordu, belki şu anda halen bizimle ilgili yapılan kara propagandaların etkisini kırmış değiliz. Ama şuna dikkat edin, o kara propagandaları kim yapıyor. Kim bu milletin değerine, inancına, tarihine düşmanlık yapıyorsa onların hepsinin okları bize dönmüş. Birileri diyor ki 'Bu seçim bizimle HÜDA PAR arasında geçecek.' Gören de zannedecek ki HÜDA PAR memleketin belediyelerinin yarısını kazanacak. İnşallah da öyle olur, memleket rahata erer. Memleket gerçek hizmet ve dürüst siyaset ile tanışır. Biz seçime girdiğimiz yerlerde ciddi bir varlık ortaya koyacağız. İnşallah belediyeler de alacağız. Bütün kardeşlerime şunu söylüyorum, 'Hangi ilçede yaşıyorsanız yaşayın, hangi ilde yaşıyorsanız yaşayın, sizin belediyenizde, sizin belediyenizin meclisinde bir veya birkaç tane HÜDA PAR'lı olursa Allah'ın izniyle o belediyede sizin malınızı artık hiç kimse yemeye ve çarçur etmeye kalkamayacak." dedi.
Dünyamız için ahiretimizi feda etmeyiz"
Yapıcıoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Yola çıktığımız günden beri bir şey söyledik, dedik ki "Bizim ölçümüz İslam'dır, biz iki dünyalı insanlarız. Biz bu hayattan sonra bir hayatın olduğuna ve oraya giderken bu hayatta yaptığımız her şeyin hesabını vereceğimize inanıyoruz. Biz kendi dünyamız için bile ahireti feda etmeyiz. Kaldı ki başkasının dünyası için ahireti asla feda etmeyiz.' Sahip olduğumuz değerler bize şu dersi veriyor; Allah'u Teala Yusuf suresinde bizler için mühim dersler olduğunu söylüyor, kıssaların en güzeli olduğunu söylüyor. Bizim kendimize yönetim anlamında örnek alacağımız bir hayat hikayesi var. O hikâyenin içerisinde, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor; 'Yusuf, Mısır'ın kralına dedi ki 'Beni hazinelerin başına tayin et, ben iyi korurum ve bu işi bilirim.' Niçin önce hafız, sonra alim? Biz buradan şu dersi çıkardık; birisi bir işi çok iyi bilebilir ama onu korumak gibi bir niyeti yoksa o çok iyi bildiği işi öbür tarafta hesabını verebileceği bir emanet olarak görmezse çok iyi bildiği için öyle ilginç yöntemlerle milletin malını cebine indirebilir ki ruhumuz bile duymaz çünkü o işi çok iyi bilir, açıkları çok iyi bilir. Eğer onu korumaya niyeti varsa öte tarafta bunun hesabını vereceği bilinci varsa bilmek ondan sonra gelir. Şimdi siz bir başkan veya bir meclis üyesi seçerseniz o kişi öncelikle milletin malını bir emanet olarak bilecek, onu koruyacak. Bu azim ve kararlılıkla olursa o işin uzmanı olmazsa bile belediyelerin uzmanları çok, bu işi iyi bilen nerededir, gider onu bulur, getirir, istihdam eder, milletin hizmetini gördürür. Ama eğer koruma gibi bir niyeti yoksa 'ben bu işi bilirim' diyorsa o zaman milletin malı çarçur olur."
"HÜDA PAR adayları milletin malını layıkıyla koruyacak"
"Bugün belediyelerimizin birçoğunun borç bataklığında olması kendiliğinden değildir. Bunun pek çok sebebi vardır." diyen Yapıcıoğlu "Uzun uzadıya oraya girip sizlerin başını çok ağrıtmayayım. Siz belediyelerin emin ellerde olmasını istiyorsanız siz orada Emin insanların sizin adınıza, sizin malınızın nöbetini tutmasını istiyorsanız o zaman diyoruz ki HÜDA-PAR'ın adaylarına destek verin. 'Böyle insanlar sadece HÜDA PAR'da vardır' demiyorum ama Allah'ın izniyle HÜDA-PAR'ın tamamı böyledir. Mutlaka diğer partilerde de çok iyi insanlar vardır. Biz ne toptancıyız ne de particiyiz. Biz diyoruz ki yönetim anlayışı değişmeli. Yönetecek kişi önce milletin malını kendi malından daha iyi koruma kararlılığında olmalı. Bu şuur ve bilinçte olmalı, ondan sonrası kendiliğinden gelir. Her konunun uzmanı olabilecek hiç kimse yoktur. Hiç kimse yoktur ki devletin bütün işleyişi ile ilgili uzman olsun. Dünyada böyle bir insan yok. Ama iyi bir idareci, görev dağılımını iyi yapıp onları iyi kontrol eden birisi, bu konuların hiçbirinin uzmanı olmasa da her bir konunun uzmanını istihdam ederek bu işi çok güzel yürütebilir. Önümüzde bir seçim var, önümüzdeki 5 yıl boyunca mahallemizi, ilçemizi ve ilimizi yönetecek idareciler seçeceğiz, malımızı teslim edeceğiz. İş yerinin sahibi olan herhangi birisi bu iş yerinin kasasına herhangi birini yerleştirmez. Malını korumak için kasasını güvendiği birine teslim eder. Biz kendi malımıza gösterdiğimiz bu ihtimamı kendi şehrimize de gösterelim Allah hepinizden razı olsun. Rabbim lütfeder milletimiz de tercih ederse HÜDA PAR adayları seçilirse biz layıkıyla milletin malını koruyacağız. Beşeriz, olur ki aday gösterdiklerimizden seçilenler dünya malına veya makamına tamah edip yanlış bir yola saparsa size söz, asla onun yaptıklarının üzerine örtmeye çalışmayacağız, kim olursa olsun. Elini milletin malına uzatırsa millet onun elini kesmeden biz o eli keseceğiz Allah'ın izniyle. Biz, 'bizdendir' diye hiç kimsenin hırsızlığına göz yummayacağız. Biz hiçbir kardeşimizin millete tepeden bakmasına da izin vermeyeceğiz. Yaptığında herkesten önce gereğini biz yapacağız." ifadelerini kullandı.
"Farkımız dürüstlüğümüzdür"
Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu teminatla bütün kardeşlerime söylüyorum ve şunu hatırlatıyorum. Bu salonda sınırlı sayıdaki kardeşlerimize sesleniyorum. Televizyonların ekranları yeterince bize açık değil, biz öbürleri gibi her gün televizyona çıkıp bunları anlatamıyoruz. Her tarafa reklam verecek maddi kaynaklarımız da yok ama şunu biliyoruz ki Allah Resulü Veda Haccı'nda Arafat'ta hutbe okurken orada yüz bini aşkın mümin vardı. O gün mikrofon yoktu, şimdi burada 50-60 kişi toplanmışız, mikrofon getirdiler, acaba sesimizi duyabiliyorlar mı diye, eğer duyulmuyorsa mikrofonla konuşacaktık. 100 bini aşkın mümine hitap etti. O gün ne kamera vardı ne de radyo vardı. Veda hutbesi bize kadar ulaştı. Peki nasıl ulaştı. Orada duyanlar, orada bulunmayanlara bunu aktardı. Biz de kardeşlerimizden şunu rica ediyoruz. Eğer bu söylediklerimizin doğru ve değerli olduğuna inanıyorsanız eğer bizim samimiyetimize inanıyorsanız lütfen bizden ne gördüyseniz hiç abartmadan, eklemeden ve eksiltmeden siz de kendi çevrenize aktarın. Biz neysek olduğumuz gibi insanlarımız bizi tanısın ve bu halimizle de bize destek verecekse versin. Bizi olduğumuzun çok çok üstünde bir makamda zannedip bize destek vermelerini istemiyoruz. Sonra da o kandırılmışlık duygusu ile bize düşman olacaklar. Biz bunu istemiyoruz, neyse oyuz. Herkes gibi iki ayağı üzerinde yürüyen, iki gözü olan, ölümlü aciz insanlarız, pek çok eksik ve kusurumuz var. Bizim farkımız inşallah bizim dürüstlüğümüzdür. Herkes bunu söyler, dürüstlük edebiyatı yapabilir. Eğer biz de size edebiyat yapıyor gibi görünüyorsak bir şey yapmanıza gerek yok, hiçbir talebimiz yok. Ama eğer samimiyetimize inanıyorsanız lütfen bu işe yardımcı olun. Siyaset temizlenebilir, millet için yapılabilir. Mevki ve şehvet peşinde koşmaktan çok daha güzel bir şekilde yapılabilir, bu mümkündür. Biz bunu pratik olarak şimdiye kadar yapabildiğimiz kadar yaptık. İnşallah bundan sonra daha büyük çapta pratik olarak göstermek istiyoruz. Eğer 'bu bir ihtiyaçtır' diyorsanız siz de elinizi taşın altına koyunuz. 'Biz bunu arıyoruz' diyorsanız gelin beraber yan yana omuz omuza birlikte yürüyelim, 'şu yükü birlikte kaldıralım' diyoruz." (İLKHA)