ABDnin İsrail Korumacılığına Karşı ümmet, Filistine Sahip Çıkacak mı?
ABD Başkan Yardımcısı Joe Bidenin Eğer bir israil olmasaydı, çıkarlarımızdan emin olmak için bir tane icat etmek zorunda kalabilirdik sözleri, İslam dünyasının kalbine sapladığımız hançer(israil) olmasa biz yine hançerlerdik manasına geliyor. Peki, İslam âleminde Filistini sahiplenecek bir İslam ülkesi ve yiğit bir lider ne zaman çıkacak?
Mehmet Özcan / Analiz
Dünyada en uzun süren savaş, Hollanda ile İngiltere arasında Scilly Adası’nda 1650’de başlayarak 335 yıl süren ve 1985’te biten savaştır. Sonrasında ise İngiltere-Fransa arasındaki savaştır. 1337 yılında başlayıp 1453’te biten bu savaş da 116 yıl sürmüştür. Bu savaşlar, ülkelerin güçlerinin karşılıklı olarak orantılı olduğu savaşlar olmuştur. Bu savaşlar yüzyıl savaşları olarak da bilinir. Çıkarları uğruna milyonlarca insanın en vahşi yöntemlerle katledildiği bu barbar savaşı sürdürenler şu an birlikte hareket eden Avrupa Birliği ülkelerinden başkaları değildi. Birbirlerine düşmeden önce hedeflerinde çoğu İslam beldesi olan Afrika, Asya gibi kıtalarda bulunan ülkeler olan bu barbar yapı, kendi aralarında barışarak birlikteliği sağladıktan sonra İslam beldelerini ve özellikle de İslam dinini hedeflerine koymuştular.
Geçen zaman zarfında özellikle de 20. yüzyılda süper güç konumuna ulaşan Amerika Birleşik Devletleri’nin Avrupa Birliği ülkeleri ile birlikte hatta öncülüğünde hareket ederek İslam ülkelerine yaşattığı işgaller ve kukla başkanlar ile rejimler vasıtasıyla bıraktığı tahribatların izi bugün halen bir türlü silinemiyor. Bu minvalde İngilizlerin uzun yıllar süren Mısır ve Filistin işgali ve katliamları tarihin kanlı sayfalarında yerini koruyor.
Yakın tarihte ise 1948 yılında başlayıp orantısız bir şekilde devam eden Filistin - israil savaşı var ve bu savaş tüm acımasızlığıyla halen sürüyor. Orantısız diyoruz çünkü israil’i 1948’de Filistin’e yerleştiren ve o toprakları işgal etmesine olanak sağlayan İngiltere ile sonrasında korumaya alan Amerika, siyonist rejime kalkan olma görevini ilk günden günümüze kadar en iyi şekilde ifa etmişlerdir. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in geçtiğimiz 1 Ekimde Amerika’da bulunan “J Street” adlı bir Yahudi kuruluşunun konferansında yaptığı konuşmada siyonist rejimi koruma ve kollama noktasındaki şu ifadeleri manidardır: “Eğer bir israil olmasaydı, çıkarlarımızdan emin olmak için bir tane icat etmek zorunda kalabilirdik.” Yani bu şu demek oluyor: İslam dünyasının kalbine sapladığımız hançer(israil) olmasa biz yine de hançerlerdik.
Peki, İslam âleminde Filistin’e yönelik bir sahiplenme söz konusu mu? Maalesef, sadece Türkiye’nin girişimleri ve Başbakan Erdoğan’ın söylemleri var ancak Filistin’i israil’in zulmünden kurtaracak bir yaptırım gücüne sahip bir İslam ülkesi yok ne yazık ki!
Sadece Sultan Selahaddin-i Eyyubi’nin 1187’de bir miraç gecesi fethettiği Kudüs’ün o altın günleri dışında o mukaddes topraklarda bulunan Mescid-i Aksa rahat yüzü görmemiştir. Bir de Sultan Abdülhamid’in israil kurulmazdan on yıllar önce siyonizmin kurucusu Teodor Hertzl’in para karşılığı toprak satın alma teklifine tarihi ‘Kanla alınan topraklar ancak kanla verilir…’ cevabı ve kısa süren bir korumacılığıyla sınırlı kalmıştır.
Evet, özellikle Kudüs ve Mescid-i Aksa olmak üzere tüm Filistin, dün nasıl kan ağladıysa bugün de yine aynı şekilde kan kusturuluyor. Ümmet ise bölük pörçük sadece seyrediyor. Yapılan vahşetlere karşı öfkelenme kabiliyetinden arındırılmış bir vaziyette tabi. Dün Mescid-i Aksa’nın altında tünel kazan ve Yahudileştirme faaliyetlerini son hız sürdüren israil rejimi, bugün Müslümanların Mescid-i Aksa’da namaz kılmasına bile müsaade etmeme aşamasına ve cesaretine kavuştuğunu ilan ediyor tüm dünyaya. Daha dün Batı Şeria’da Yahudi yerleşimlerini inşa ede ede artık Kudüs’ün Müslüman mahallelerinde bu melanetini sürdürerek Filistinlileri evlerinden yurtlarından hiçbir engelle karşılaşmadan kovabiliyor siyonist gaspçı işgalci.
Yine Yahudi yerleşimcilerin kendi terörist rejimlerinden aldıkları cesaretle Filistinlilere çektirdikleri zulüm yetmezmiş gibi Mescid-i Aksa’ya baskınlar düzenliyor, mukaddes mekânı kirletmeye devam ediyorlar. Bu duruma tahammül edemeyen Filistinliler israil polisiyle karşı karşıya geliyor, çatışıyor, attıkları taşlara karşılık gelen kurşunlarla yaralanıyor, ya şehadet mertebesine ulaşıyor ya da yaka paça tutuklanarak uzun süren çileli bir zindan hayatına atılıyor. Veya üçüncü bir seçenek olarak öz vatanını terk edip dünyanın farklı bir beldesinde, garip, zorlu bir yaşam sürüp garipçe bir ölümle rabbine kavuşuyor.
Ve Gazze… Yıllar yılı çektikleri israil zulmü yetmezmiş gibi bir de yine israil’in güdümünde hareket eden Mısır Cuntası’nın Mısır’a açılan şehrin can damarı sayılan tünellerini yıkması ve Refah Sınırı’nı kapatmasıyla Gazze çok daha büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalmış durumda. Yeterli gıda ve insani malzemenin şehre girememesi nedeniyle Gazze halkı büyük zorluklar yaşıyor. Çarşı pazarlarda çok az bulunabilen gıda maddeleri fiyatları ise el yakıyor. Diğer yandan yakıt sıkıntısından dolayı arabalar çalışamaz durumda. Şehre verilen elektrik ise günlük 3-5 saati aşmıyor. Gazze’de en büyük sıkıntı ise sağlık alanında yaşanıyor, 220’den fazla ilaç tükenmiş durumda. Birçok tıbbi malzemenin bulunamamasından dolayı hastalar büyük acılar çekiyor. Elektriğe bağlı çalışan diyaliz makineleri, solunum cihazları gibi yaşam ünitelerine bağımlılık zorunluluğu olan kanserli ve normal hastalar yaşam ile ölüm arasında gidip geliyor.
Tüm bu sıkıntılar yetmezmiş gibi israille işbirliği içinde hareket eden Mahmut Abbas’ın başını çektiği El Fetih yönetiminin Mısır cuntasıyla da işbirliğine giderek Gazze’yi yöneten Hamas Hükümeti’ni zor durumda bırakacak iftira ve icraatlarda bulunması, abluka ve ambargo altındaki Gazze halkını ve Hamas hükümetini zor durumda bırakıyor.
Ancak türlü sıkıntılara rağmen onurlu bir direnişten taviz vermeyen İslami direniş Hareketi Hamas, israil’in işgal ettiği ve işgal tehdidi altında tuttuğu Batı Şeria ve Kudüs olmak üzere tüm Filistin topraklarının özgürlüğüne kavuşması mücadelesinde her fırsatta yemin tazeliyor. Ve bu konuda İslam ümmetine de her fırsatta seslenerek Mescid-i Aksa ve Kudüs için ayağa kalkmaya çağıran Hamas hareketi, kendilerinin bu konuda son nefeslerine kadar ümmeti savunmaya hazır olduklarını ifade etmekten geri durmuyorlar.
Ümmetin birleşmesi ve ayağa kalkması duası ile…