Resmî tahminlere göre, 2032 yılına kadar Londra’nın nüfusunun 600 bin kişi daha artacağı öngörülüyor. Bu da başkentin halihazırda kısıtlı olan konut piyasası üzerindeki baskının artacağı anlamına geliyor. Bloomberg ajansı tarafından yayınlanan ve Sky News Arabia’nın eriştiği rapora göre, Ulusal İstatistik Ofisi verilerine dayanarak, 2022-2032 yılları arasında şehrin nüfusu %6,7 oranında artarak 9 milyonun üzerine çıkacak.

İngiltere genelinde, önümüzdeki on yıl içinde en büyük nüfus artışının Londra ve Güneydoğu bölgelerinde yaşanması bekleniyor. Bu iki bölgeye toplamda 1,2 milyon yeni kişi eklenecek. Bu bölgeler ise hâlihazırda ciddi konut sıkıntısı yaşıyor.

Bu tablo, kiraların ciddi şekilde arttığı bir döneme denk geliyor. Raporda, Londra Belediye Başkanı’nın konut arzını ciddi şekilde artırmakta zorlandığı ifade ediliyor.

2024/2025 mali yılında Londra’da sadece 19.000 kalıcı konut tamamlandı. Hükümet verilerine göre, konut inşa seviyeleri 2000’li yılların sonlarından bu yana pek değişmedi.

ABD’li ajansın yayımladığı rapora göre, Birleşik Krallık’taki İşçi Partisi hükümeti, beş yıl içinde 1,5 milyon konut inşa edilmesine yardımcı olmak amacıyla planlama sistemini reforme etmeye çalışıyor. Ancak bu hedefin giderek daha da “iddialı” hale geldiği belirtiliyor.

Artan Baskılar
Sky News Arabia Ekonomi servisine konuşan Londra’daki "Koroum Stratejik Araştırmalar Merkezi" İcra Kurulu Başkanı Tarık Refai şöyle dedi:

“Londra’da uygun fiyatlı, istikrarlı ve güvenli kiralık veya sahip olunabilir bir konut sahibi olma hayali artan baskılarla karşı karşıya. Bu hayalin bir kâbusa dönüşüp dönüşmeyeceği, toplumların nüfus artışı, kentleşme, iklim değişikliği ve eşitsizlik gibi temel faktörlere nasıl yanıt vereceğine bağlı.”

Refai’ye göre konut piyasasını zorlayan veya zayıflatan başlıca unsurlar şunlardır:

Kentsel Yoğunluk: Şehirler büyüdükçe, konut talebi arzı aşıyor. Bu durum fiyatların yükselmesine neden oluyor ve düşük gelirli bireyleri şehir dışına ya da gayriresmî yerleşim alanlarına itiyor.

Altyapı Baskısı: Ulaşım, kamu hizmetleri ve diğer altyapı sistemleri genellikle nüfus artışını karşılayamıyor, bu da yaşam kalitesini ve şehir merkezlerinde yaşanabilirliği azaltıyor.

Arazi Sınırlamaları ve Çevresel Kısıtlamalar: Kıyı bölgeleri ve tercih edilen yerleşim alanları, sel, orman yangınları ve sıcak hava dalgaları gibi iklim riskleri nedeniyle sınırlı araziye sahip. Ayrıca imar düzenlemeleri ve “arka bahçemde olmasın” (NIMBY) anlayışı, yüksek yoğunluklu ya da uygun fiyatlı konut inşasını zorlaştırıyor.

Ekonomik Eşitsizlik ve Spekülasyon: Konutlar giderek birer yatırım aracına dönüşüyor. Yabancı sermaye ve kurumsal yatırımcılar fiyatları yükseltirken, ücretlerin düşük seyretmesi ve konut maliyetlerinin artması, ev sahibi olmayı özellikle genç nesiller için ulaşılmaz hale getiriyor.

Piyasa Çökebilir mi?
Refai bu soruyu kendisi soruyor ve yanıtlıyor:

“Tam anlamıyla bir çöküş – örneğin toplu hacizler, yaygın evsizlik ya da küresel bir konut balonunun patlaması – mümkündür, ancak kaçınılmaz değildir. Daha olası senaryolar şunlardır:”

Erişilebilirliğin Sürekli Azalması: Pek çok şehir ekonomik olarak erişilemez hale gelebilir, bu da orta ve düşük gelirli kişileri göç etmeye zorlar.

Kuşaklar Arası Uçurum: Gençler bir gün bile ev sahibi olamayabilir, bu da toplumsal hoşnutsuzluk ve ekonomik istikrarsızlık doğurur.

Siyasi Dalgalanmaların Artması: Konut baskısı, popülist hareketlere, grevlere veya kalkınma karşıtı tepkilere yol açabilir.

Refai sözlerini şöyle tamamlıyor:

“Konut hayali, mevcut eğilimler dizginsiz kalırsa gerçekten bir kâbusa dönüşebilir. Ancak cesur planlama, adil politikalar ve toplumsal seferberlikle bu durum düzeltilebilir ve büyüyen bir dünya için yeniden şekillendirilebilir. Mesele yalnızca daha fazla konut üretmek değil, doğru yerde, doğru insanlar için uygun konutları sunmaktır.”

Londra, Birleşik Krallık’ın Konut Krizinin Kalbi
Sky News Arabia Ekonomi servisine konuşan ve Britanya meselelerinde uzman olan ekonomist Ali Hamoudi ise şunları söyledi:

“Londra her zaman Birleşik Krallık’taki konut krizinin kalbinde olmuştur. Bu kriz, yalnızca şehir sakinlerini değil, hizmet sektörünü, Londra ekonomisini ve dolayısıyla tüm Birleşik Krallık’ı olumsuz etkiliyor. Evler hepimizin yaşamının temelidir, ancak Londra’da birçok kişi için uygun ve insanca bir konuta erişmek kolay değil, hatta ulaşılamaz hale geldi.”

Hamoudi, özellikle “sosyal konut” alanında büyük bir açık olduğuna işaret ederek, 300.000 Londralının sosyal konut bekleme listelerinde olduğunu belirtiyor. Aynı zamanda Londra’daki özel kira fiyatlarının çok yüksek olduğunu ve düşük gelirli bireyler için giderek daha da ulaşılamaz hale geldiğini, bu nedenle ev sahibi olmanın birçok kişi için bir hayal olduğunu söylüyor.

İşçi Partisi’nin konut politikası – bürokratik kısıtlamaların azaltılması ve arz yönlü finansmanın artırılması – konut inşa firmaları, konut birlikleri ve emlakçılar tarafından olumlu karşılanmış durumda. Bu politikanın ülke genelinde konut inşasına katkıda bulunacağı düşünülüyor. Ancak Hamoudi, bu politikanın 2029 yılına kadar 1,5 milyon konut inşa etme hedefini gerçekleştirebileceğine dair şüphe taşıyor.

Londra’da İnşaat Neden Zor?
Hamoudi bu soruya şu şekilde yanıt veriyor:

“Mesele sadece arazinin pahalı olması değil; burada her şey pahalı. Londra’da ev inşa etmek çok daha maliyetli… Bu kaçınılmaz bir gerçek. Hükümetin konut firmalarını teşvik etmek için finansman sağlaması ve yeni ‘yeşil alanları’ açması uzun vadeli yapılaşma açısından önemli bir adım olsa da, reformlar ve yatırımların somut projelere dönüşmesi zaman alıyor. Üstelik işler daha da karmaşıklaştı çünkü yeni planlanan konut sayısı ciddi şekilde düştü.”

Örneğin, Mart 2024’te sona eren yılda ülkede başlanan uygun fiyatlı konut sayısı %39 oranında düştü. Bu düşüş Londra’da %88 gibi dramatik bir seviyeye ulaştı. Bu nedenle, önümüzdeki beş yılda Birleşik Krallık’ta yalnızca 840.000 yeni konutun tamamlanması bekleniyor – bu da hükümetin hedefinin çok altında.

Hamoudi, Londra’daki krizin yalnızca “alan” değil, aynı zamanda “satın alma gücü” krizi olduğunu vurguluyor. Şu anda Londra’da ortalama bir evin fiyatı, kişi başına düşen ortalama gelirin 8,22 katı. Bu, Birleşik Krallık genelindeki en yüksek oran. Bu nedenle, düşük gelirli alıcılar uzun vadeli ipotek kredilerine yönelmek, Londra dışına taşınmak veya aileden miras/hibe almak zorunda kalıyor.

Muhabir: Huseyin Gizli