Mesut TUNCE/ Doğruhaber
Yüz yıldan fazla bir süredir İslam ve Müslümanlar ile uğraşan, İslam’ın tüm kutsallarına cephe açan CHP, iktidar olma hayallerini gerçekleştirmek için ara ara dindarlarla barışmak istediğini iddia etse de yönetici ve vekillerinin bu oyunu gizleyememesi ve asıl kodlarına göre hareket etmesi nedeniyle bu oyunu hemen açığa çıkıyor.
Son olarak CHP Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen'in, başta Peygamber Sevdalıları Vakfı olmak üzere farklı İslami STK’ların Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda ve kendi vakıf merkezlerinde düzenleyeceği yaz kurslarına yönelik ifadeleri, siyasi eleştiriden çok, ideolojik bir öfke nöbetini andırıyor. İddialarındaki en dikkat çekici yan, hiçbir kanıta dayanmadan, bir vakfı ve onun faaliyetlerini itibarsızlaştırmaya dönük, tamamen duygu sömürüsüne dayalı bir manipülasyon çabası olmasıdır.
Peygamber Sevdalıları Vakfı, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına uygun şekilde kurulmuş ve yıllardır faaliyet yürüten legal bir sivil toplum kuruluşudur. Vakıf, dini eğitim alanında hizmet vermek isteyen ve bu konuda gönüllü olan insanların oluşturduğu bir yapıdır. Her yıl binlerce veli, çocuklarını gönüllü olarak bu yaz kurslarına gönderiyor. Bu kurslara katılım ne zorunludur ne de gizlidir. Veliler tamamen özgür iradeleriyle karar verir ve çocuklarının hangi kursta nasıl bir eğitim almasını istediklerini belirler.
Kaldı ki bu kursların yürüttükleri faaliyetlere katılım sağlamak, tüm vatandaşların anayasal hakları arasındadır. Bu haklara müdahale edilmesi, açıkça bireysel özgürlüklerin çiğnenmesidir.
Hasan Öztürkmen’in ifadelerinde asıl tehlikeli olan, bu tür yasal ve gönüllülük esasına dayalı faaliyetlerin “ne idüğü belirsiz” gibi gelişi güzel ifadelerle karalanmasıdır. Bu, sadece Peygamber Sevdalıları Vakfı’na değil, aynı zamanda yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye’deki milyonlarca insana yöneltilmiş bir haksızlıktır. Bu tür açıklamalar, “bizim seküler dünya görüşümüz dışında kimse çocuklara eğitim veremez” anlayışının bir dışavurumudur ve bu anlayış doğrudan doğruya faşizan bir zemine oturtulmaktadır.
Açıklamada vurgulanan asıl mesaj şudur: “Yüzyıldır yok etmeye çalıştığımız dindar nesli yetiştirecek tüm vakıflar, dernekler, STK’lar kapatılsın. Sadece bizim istediğimiz tipte, seküler düşünceli, dine mesafeli, namazsız, oruçsuz ve hatta sapkınlığı savunan bireyler yetiştirecek dernekler faaliyet yürütebilsin.”
Peygamber Sevdalıları vakfı, ahlaki değerlerin korunması ve genç neslin dini hassasiyetlerle yetişmesi için çaba sarf etmektedir. Bu çabaların, her defasında belli bir kesim tarafından hedefe oturtulması aslında yeni bir durum değildir. CHP'nin, özellikle toplumun dindar kesimi tarafından desteklenen her oluşuma karşı yıllardır süregelen mesafeli ve saldırgan tavrı, zaman zaman bu tür çıkışlarla yeniden alevlenmektedir.
Oysa aynı CHP, son yıllarda halkla barışabilmek ve oy potansiyelini genişletmek için dinle arasındaki mesafeyi kapatmaya çalışıyor gibi görünüyordu. Cuma namazı fotoğrafları, kandil mesajları, Kur’an kurslarını ziyaret eden bazı figürleriyle “biz değiştik” algısı oluşturulmaya çalışıldı. Ne var ki, bu tür davranışlar CHP'nin içindeki ‘eski CHP’nin hâlâ hayatta olduğunu ve zaman zaman yaşanan öfke patlamalarıyla gün yüzüne çıktığını gözler önüne seriyor. Dine ve dindara karşı duyulan bu tahammülsüzlük, aslında ne kadar mesafe kat edildiğinin değil, yüzeysel bir algı yönetiminin ürünüdür.
Velhasıl, insanların çocuklarını gönül rahatlığıyla gönderdikleri legal eğitim faaliyetlerini, sadece kendi ideolojik bakışına uymuyor diye hedefe koymak; CHP’nin savunduğunu iddia ettiği tüm demokratik değerlere ve halkın inanç özgürlüğüne yapılan açık bir saldırıdır.
CHP değiştiğine gerçekten inanmamızı istiyorsa, halkın inançlarına ve tercihlerine saygı göstermeyi öğrenmeli ve içselleştirmelidir. Şunu net bir şekilde anlayalım artık: Sevmediğiniz halk sizi sevmez, halkı sevmeyi öğrenin ki halk da sizi sevsin.
