Ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), NATO Parlamenter Meclisi'ne 28 sayfalık 'İran tehdidi' raporunu sundu. Raporda, İran'a karşı daha geniş kapsamlı bir strateji kapsamında Suudi Arabistan, Katar ve BAE gibi Körfez Arap ülkelerinin NATO'ya dahil edilmesi çağrısı yapıldı.
CHP Milletvekili Utku Çakırözer tarafından sunulan raporda, İran, Rusya, Çin ve Kuzey Kore'yi de içeren bir koalisyon olan 'kargaşa ekseni'nin veya 'kalkışma'nın merkezinde yer alıyor. Ayrıca, İran'ın Avrupa'da Rusya ile ittifakının NATO için hem güney hem de doğu kanadında birleşik bir tehdit oluşturduğu savunuluyor. Raporda Türkiye'nin İran topraklarına sadece 500 km uzaklıktaki Malatya, Kürecik'teki AN/TPY-2 X-bant radarına atıfta bulunuluyor. Raporda ayrıca Irak'ta daha derin bir NATO varlığı, genişletilmiş bir İstanbul İşbirliği Girişimi ve Körfez Arap ülkeleriyle resmi güvenlik entegrasyonu talep ediliyor.
Ayrıca Tahran'a yönelik azami baskının artırılması, yaptırımların genişletilmesi, Rusya'ya insansız hava aracı ve füze transferinin engellenmesi ve Moskova ile Tahran arasında herhangi bir nükleer işbirliğinin engellenmesi çağrısında bulunuluyor.
Raporda, İran'ın 2015 yılında imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı'ndan (JCPOA) uzaklaşmasının yarattığı risklere vurgu yapılıyor. ABD'nin 2018'de anlaşmadan tek taraflı çekilmesi sonrasında İran'ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini artırdığı, bu durumun da küresel bir nükleer güvenlik krizine yol açabileceği iddia ediliyor.
Raporda yer alan verilere göre:
İran, 2023 itibarıyla 121.6 kg %60 oranında zenginleştirilmiş uranyum stokuna sahip.
Bu miktar, teorik olarak kısa sürede nükleer silah üretiminde kullanılabilir seviyede.
Ayrıca İran’ın balistik füze programı kapsamında 2.000 km menzilli Şahab-3 ve 3.000 km’ye ulaşabilen Sejil füzeleri gibi sistemler geliştirmesi, Avrupa başkentlerini de doğrudan menzil içine alıyor. CHP'li isme göre bu da NATO’nun doğrudan hedef haline gelmesi anlamına geliyor.
Ayrıca İran'ın Hizbullah, Haşdi Şabi, Husiler gibi gruplarla olan ilişkileri ve bu gruplar aracılığıyla Orta Doğu'da yürüttüğü etkinliklerin, hem NATO üyesi ülkeleri hem de genel olarak küresel istikrar için ciddi bir tehdit olduğu savunuluyor.
Raporda şu bilgilere yer veriliyor:
İran, 100.000'e yakın silahlı gücü kontrol eden Haşdi Şabi milislerini Irak'ta etkin biçimde kullanıyor.
Suriye’de, Devrim Muhafızları Kudüs Gücü’nün desteğiyle en az 15.000 yabancı savaşçıyı kontrol ediyor.
Yemen’deki Husiler, İran yapımı insansız hava araçlarıyla Suudi Arabistan ve BAE’yi hedef alıyor.
Hizbullah ise sadece Lübnan’da değil, Doğu Akdeniz genelinde bir tehdit unsuru hâline gelmiş durumda.
Raporun en dikkat çeken yanlarından biri, NATO'ya yönelik stratejik tavsiyeler içermesi. Çakırözer, NATO üyelerinin İran'a karşı ortak bir diplomasi dili oluşturması ve aynı zamanda güçlü bir askeri caydırıcılık mekanizmasını devreye sokması gerektiğini vurguluyor. Enerji güvenliği, türen siber tehditler ve istihbarat paylaşımı da raporun odaklandığı alanlar arasında.
Çakırözer'in NATO'ya sunduğu tavsiyeler arasında şu başlıklar yer alıyor:
Ortak ve kararlı diplomatik tutum: NATO üyesi ülkeler İran’a karşı koordineli ve tutarlı bir dil kullanmalı.
Askerî caydırıcılık kapasitesinin artırılması: NATO’nun doğu kanadındaki hava savunma sistemleri güçlendirilmeli.
İstihbarat paylaşımı: İran kaynaklı siber tehditler ve dezenformasyon kampanyalarına karşı ortak platformlar kurulmalı.
Enerji güvenliği: İran’ın Hürmüz Boğazı üzerindeki kontrolü nedeniyle enerji nakil hatları çeşitlendirilmeli.
Rapordan öne çıkanlar:
- 1979 Devrimi’nden bu yana İran İslam Cumhuriyeti, Orta Doğu’da kalıcı bir istikrarsızlık kaynağı olmuştur.
- ABD’nin Orta Doğu’daki etkisini sona erdirmek, israil devletini ortadan kaldırmak ve kendi ideolojisine yakın grupların yöneteceği bir Filistin devleti kurmak gibi stratejik hedeflere sahiptir.
- Tahran’ın Moskova ve Pekin ile artan askeri, ekonomik ve teknolojik ilişkileri, daha geniş bir Batı karşıtı işbirliği eksenini güçlendirmektedir.
- Rejim derin biçimde popülerliğini yitirmiştir… Mahsa Amini protestoları, baskıcı doğasını açıkça göstermiştir.
- Şii siyasal İslam’ın yayılması, bölgesel hegemonya ve Batı etkisine sistematik karşıtlık yoluyla etkisini genişletmektedir.
- NATO üyeleri İran’ın istikrarsızlaştırıcı eylemlerine odaklanmalı ve ‘maksimum baskı’ stratejisini genişletmelidir.
- İran rejiminin istikrarsızlaştırıcı hedeflerini sürdürme kararlılığı göz önüne alındığında, NATO müttefiklerinin Orta Doğu’daki sürekli angajmanı her zamankinden daha kritik hale gelmiştir.




