Kanada’da yılın neredeyse iki mevsime ayrıldığı söylenir: kış ve inşaat. Kaldırım ve yolların onarımından ev ve apartman inşaatlarına kadar tüm bu çalışmaların vazgeçilmezi çimento, betonun temel bileşenidir.
Ancak çimento üretimi, küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık %8 ila %10’unu oluşturarak ciddi bir çevresel etki yaratıyor. Bu nedenle USask Mühendislik Fakültesi’nden bir ekip, beton üretiminde kullanılan çimentonun bir kısmının biyokömürle değiştirilip değiştirilemeyeceğini araştırıyor.
Biyokömür, bitki atıklarının (biyokütle) düşük oksijenli bir ortamda yakılmasıyla elde edilen ince, karbon açısından zengin bir malzemedir.
USask doktora öğrencisi Ravi Patel şunları açıklıyor: “Yenmeyen kısımları, örneğin keten veya buğday saplarını kullanıyoruz. Normalde bu tür bitki atıkları tarlada bırakılır.”
Patel ve ekibi, biyokömürün betondaki dayanıklılık ve sağlamlık üzerindeki etkisini test etti. Biyokömür kullanımı, hem çimento ihtiyacını azaltıyor hem de bitkide depolanan karbonu kalıcı olarak hapsetmiş oluyor.
Araştırmacılar, farklı oranlarda biyokömür eklenmiş çimento karışımları hazırlayarak örnekler üzerinde testler yaptı. Önce, bu örneklerin gerçek hayattaki betonun maruz kaldığı tipik stres ve aşınmalara ne kadar dayanabildiği ölçüldü. Daha sonra ise USask’taki Kanada Işık Kaynağı araştırma tesisinde mikro yapı analizleri yapıldı. Sonuçlar, biyokömür katkılı betonun daha sağlam ve daha az gözenekli olduğunu gösterdi.
Ekip şimdi bu betonun uzun vadede nasıl performans göstereceğini araştıracak. Patel, “Çalışmamızda bu yeni formülü 56 güne kadar inceledik. Ancak bu betonun bir veya iki yıl sonraki dayanıklılığını bilmemiz gerekiyor. Çünkü yapılar 50, 60, hatta 70 yıl ayakta kalıyor. Biyokömürün uzun vadede dayanıklılık özelliklerini nasıl geliştirdiğini anlamamız lazım” dedi.