Felluce, 2003 yılında başlayan işgal boyunca ABD ordusu tarafından yoğun bir şekilde mühimmat kullanılan, çok sayıda çatışmaya sahne olan şehirlerden biri ve bu da onu savaşın çevresel ve biyolojik etkilerini araştırmak için ideal bir ortam haline getiriyor.
Purdue Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi'nden Dr. Ellen Wells'in liderliğinde yürütülen ve Environmental Pollution dergisinde yayınlanan araştırmaya göre kemiklerdeki ortalama kurşun konsantrasyonu kemik minerali gramı başına 21,2 mikrogram, ortalama uranyum konsantrasyonu ise gram başına 1,4 mikrogramdı. Bu değer, Kuzey Amerikalılar üzerinde yapılan önceki araştırmalarda kaydedilen ortalamadan %300 daha yüksek.
Dr. Wells, konuyla ilgili şu açıklamaları yaptı: “İlk kez, X-ışını floresan analizi kullanarak insan kemik dokusunda uranyum tespit edebildik ve çoğu katılımcıda bu seviyeleri ölçebilme yeteneği, yerel toplulukta yaygın maruziyet olduğunu gösteriyor.”
X-IŞINI FLORESAN ANALİZİ NEDİR?
X-ışını floresan analizi, arkeolojik veya endüstriyel alanlarda yaygın olarak kullanılan gelişmiş bir tekniktir, ancak bu çalışmada insan kemiklerini örnek almadan veya zarar vermeden sahada incelemek için kullanılmıştır. Bu teknik, kemik yüzeyine yüksek enerjili X-ışınları göndererek, numune içindeki atomların etkileşime girmesini ve kemik dokusunda depolanan metalik elementleri ortaya çıkaran karakteristik radyasyon yaymasını sağlar.
Wales, “diğer ülkelerde yapılan önceki çalışmalarda bilim adamları aynı cihazı kullandılar, ancak kemiklerde önemli miktarda uranyum tespit edemediler, yani uranyum konsantrasyonları mevcut cihazlarla ölçülemeyecek kadar düşüktü” diye açıklıyor.
Wales, “Felluce örneğinde, çalışma katılımcılarının çoğunda ölçülebilir miktarlarda uranyum tespit edebildik, bu da bu toplulukta uranyuma maruz kalmanın yaygın ve normal seviyelerin önemli ölçüde üzerinde olduğu anlamına geliyor” diye ekliyor.
Wales, Felluce sakinlerinin kemiklerinde bulunan uranyumun kaynağının askeri faaliyetlerden kaynaklanan seyreltilmiş uranyum olduğunu kuvvetle belirtiyor ve doğal uranyum kaynaklarının normalde nüfusu kemiklerde ölçülebilir seviyelere maruz bırakamayacağını açıklıyor.
EN YÜKSEK SEVİYELER KADINLARDA
Felluce'deki 36 aileden 68 kişinin katıldığı araştırmada, kadınların kemiklerinde erkeklere göre daha yüksek uranyum seviyeleri olduğu tespit edildi. Sonuçlar ayrıca, genç bireylerin kemiklerinde yaşlı bireylere göre daha yüksek kurşun ve uranyum konsantrasyonları olduğunu ortaya koydu. Bazı katılımcıların yaşadığı bölgelerden alınan toprak örneklerinin analizi, topraktaki metal konsantrasyonları ile kemiklerde bulunan metal konsantrasyonları arasında doğrudan bir ilişki olmadığını ortaya koydu.
Kadınlarda erkeklere göre daha yüksek uranyum seviyeleri ile ilgili olarak Wells, bu farkın fizyolojik faktörler ve günlük yaşam davranışları ile ilgili olabileceğini açıklıyor.
“Önceki araştırmalardan, kadınların hamilelik sırasında veya doğal hormonal döngüler sırasında kalsiyum benzeri elementleri daha fazla emdiklerini ve bunun da vücutlarında ağır metallerin birikimini arttırdığını biliyoruz” diyor. Ayrıca, Felluce'deki kadınların günlük temizlik sırasında evlerinin içindeki kirli toza daha fazla maruz kalmaları da daha yüksek kirlilik seviyelerine katkıda bulunmuş olabilir" diyor.
Gençlerin kemiklerinde yaşlılara kıyasla daha yüksek kurşun ve uranyum seviyeleri görülmesi konusunda araştırmacı, bunun nesiller arası maruz kalma oranlarındaki farkı yansıtıyor olabileceğini belirtti.
“Gençler son yıllarda daha yoğun kirlilik kaynaklarına maruz kalmış olabilirler, bu da vücutlarının kemiklerinde daha fazla miktarda emip depolamasına neden olmuş olabilir. Bu eğilim, diğer ülkelerde yapılan çalışmalarda gözlemlenenlerle çelişmektedir ve bu paradoksun arkasındaki nedeni anlamak için daha fazla araştırma yapmamızı gerektirmektedir.”
TOPRAK VE KEMİK KİRLİLİĞİ ARASINDAKİ FARK
Araştırmacı ayrıca, toprak ve kemiklerdeki metal konsantrasyonları arasında doğrudan bir korelasyon bulunmamasının bilimsel olarak beklenen bir durum olduğunu belirterek, toprağın sadece anlık maruziyeti yansıtırken, kemiklerin ise onlarca yıl boyunca maruz kalınan miktarın kümülatif kaydını temsil ettiğini açıkladı.
Araştırmacı, “Kemikler, bir ömür boyunca vücutta biriken maddelerin tam zaman damgasını saklarken, toprak bize sadece mevcut çevrenin sınırlı bir görüntüsünü verir. Şimdi, ilk kez, Felluce sakinlerinin on yıllardır maruz kaldıkları maddelerin vücutlarında ne kadar biriktiğini daha net bir şekilde anlıyoruz” diye devam etti.
Sağlık riskleri ile ilgili olarak Wells, ne metalin, ne kurşunun ne de uranyumun insan vücudunda herhangi bir yararlı işlevi olmadığını vurguladı ve özellikle kurşunun her miktarda toksik olduğunu belirtti.
"Kurşunun kalp ve sinir sistemine verdiği zarara ilişkin kapsamlı bilgimiz var ve Felluce'de gözlemlediğimiz seviyeler, toplumda benzer sağlık etkilerinin yüksek olasılığını gösteriyor. Uranyumun riskleri ise henüz tam olarak anlaşılmamıştır, ancak kanser, bağışıklık bozuklukları ve doğum bozuklukları ile ilişkisi konusunda giderek artan kanıtlar bulunmaktadır."
Ancak bu bağlamda, yüksek konsantrasyonlar otomatik olarak her bireyin bu elementlerin yüksek seviyelerinden tıbbi olarak etkileneceği veya bir hastalık geliştireceği anlamına gelmez, çünkü dozu, yoğunluğu, süresi, bireysel sağlık durumu, genetik ve diğerleri gibi hasarı belirleyen birçok faktör vardır.
Kaynak: Al Jazeera