Müslüman ülkeler ve Arap ülkelerin liderleri, Katar’ın çağrısıyla olağanüstü toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı’nda bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Mısır’ın darbeci Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif ve Mahmud Abbas’ın da aralarında bulunduğu isimlerin katıldığı zirvenin ardından sonuç bildirisi kabul edildi.
KINAMALAR VAR SOMUT ADIM YOK
Siyonist terör rejiminin HAMAS müzakere heyetine yönelik suikast girişimi ve Gazze’de devam eden soykırım gündemiyle toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Ligi Olağanüstü Zirvesi gerçekleştirildi. Katar'ın başkenti Doha'da ki zirvenin sonunda 25 maddelik ortak bildiri yayımlanırken, bildirinin farklı maddelerinde siyonist terör rejiminin barbarlık ve katliamları çeşitli şekillerde kınandı. Siyonist terör rejiminin, “bölgesel ve uluslararası istikrar ve güvenliğe doğrudan tehdit” oluşturduğu belirtilirken, bu tehlikeye karşı somut adımlar atılmasına yönelik herhangi bir girişimde bulunulmadı.
KATLİAM VE YIKIM DURDURULMAZKEN “GAZZE’Yİ YENİDEN İNŞA” ÇAĞRISI
Bildirinin 11’inci maddesinde, “Gazze Şeridi'nin yeniden inşasına mümkün olan en kısa sürede başlanması ve uluslararası bağışçılara gerekli desteği sağlamaları” çağrısında bulunuldu.
Devam eden soykırım ve yıkımı durdurmak için somut bir adım atılmasına yönelik bir girişimde bulunulmazken; çadırların bombalandığı, kıtlık nedeniyle her geçen gün açlık şehidlerininin arttığı, geriye kalan hastane ve okul binalarının hedef alındığı, siyonist terör rejiminin halkı göçe zorlama politikası çerçevesinde Gazze’de ayakta kalan binaları tek tek hedef alarak yıktığı bugünlerde gerçekleşen bu çağrı Müslüman kamuoyu tarafından samimi bulunmadı.
Olağanüstü zirvede kabul edilen sonuç bildirisinde "tüm devletleri israilin Filistin halkına karşı eylemlerini sürdürmesini engellemek için diplomatik ve ekonomik ilişkilerin gözden geçirilmesi ve İsrail’e karşı hukuki süreçler başlatılması da dahil olmak üzere mümkün olan tüm meşru ve etkili tedbirleri almaya" davet etti. Bildiride, işgal rejiminin 9 Eylül’de Katar’a düzenlediği hava saldırısı şiddetle kınanarak, saldırının bölgesel barış ve istikrar için ciddi bir tehdit oluşturduğu uyarısında bulunuldu.
YAPILAN SALDIRI ATEŞKES GÖRÜŞMELERİNİ BALTALAMA ÇABASIDIR
Bildiride, Siyonist rejimin 9 Eylül’de Katar’a düzenlediği hava saldırısı şiddetle kınanarak, saldırının bölgesel barış ve istikrar için ciddi bir tehdit oluşturduğu uyarısında bulunuldu. Bildiride işgal rejiminin eylemi "korkakça bir saldırı eylemi" ve Katar’ın egemenliğinin açık bir ihlali olarak tanımlanırken, uluslararası arabuluculuk için tarafsız bir mekâna yönelik saldırı olarak nitelendirildi. Katar ile tam ve sarsılmaz bir dayanışmanın olduğu ifade edilen bildiride, işgalcilerin gelecekteki saldırı tehditleri reddedilerek, işgal rejiminin Katar topraklarına yönelik saldırısının arabuluculuk çabalarını baltalamayı ve Gazze’de ateşkese ulaşma girişimlerini engellemeyi amaçladığı belirtildi.
YARDIMLAR İÇİN ULUSLARARASI TOPLUMA ÇAĞRI
Gazze’ye karadan ve denizden komşu olan ülkelerin de olduğu zirvede, Gazze’de devam eden durum, “Savaş silahı olarak abluka, açlık ve gıda ile ilaçtan mahrum bırakma gibi yöntemlerin kullanıldığı, eşi görülmemiş bir insani felaket” olarak tanımlanırken, “Uluslararası toplumun bu uygulamalara son vermek ve işgal altındaki Filistin topraklarına insani yardımın acil, güvenli ve sınırsız girişini sağlamak için acil eylemde bulunması” gerektiği belirtildi.
2 yıldır devam eden soykırıma karşı zirveler yapılıyor, bildiriler yayımlanıyor, kınamalar sıralanıyor ama Gazze hâlâ yalnız ve hâlâ bombalanıyor. Yapılan bu son zirvede de hiçbir hukuk kuralını tanımayan Siyonist işgal rejiminin saldırganlığına karşı “uluslararası hukuki adımlar, ekonomik yaptırımlar ve diplomatik ilişkilerin gözden geçirilmesi” taleplerinden ileriye gidilemedi. İşgalci teröre karşı ‘sözde ve kınamada bir birlik’ gerçekleşse de somut ve fiili adımlar atılmıyor. Gazze bir yandan Siyonist terör rejiminin soykırım ve yıkımını yaşamaya devam ederken öte yandan İslam ülkelerinin ‘kınama’ metinlerinin yanındaki suskunluk ve eylemsizliği ile baş başa kalıyor.