28 Şubat`ta Bile Böylesi Görülmedi
Türkiye`de polis ve yargı eli ile yapılan hukuksuzluklara her gün bir yenisi ekleniyor. Yargı reformu adıyla paketlerin açıklandığı bu günlerde hala mütedeyyin insanlar yaptıkları yasal faaliyetlerden dolayı mağdur ediliyor. Polisin ve yargının STK operasyonlarında takındığı tavır ise dikkat çekiyor
Abdusselam Güneş / Doğruhaber
Türkiye son yıllarda birçok alanda yaptığı reformlarla insan hakları ve düşünce alanında önemli yol kat ederken atılan bu adımlar, yargı ve polis eliyle yapılan hukuksuzluklar dolayısıyla gölgede kalıyor. İzmit’te polis İslami STK’lara yönelik hukuksuz bir operasyon gerçekleştirdi. Bir yıl önce yine aynı tarihlerde İstanbul, İzmit, Adana, Diyarbakır ve Gaziantep’te İslami Sivil Toplum Kuruluşlarına yönelik baskınlar düzenlenmişti.
Bu yapılan baskınlarda polis küçük çocukların kafasına silah dayayarak ve akıl almaz iddialarla İslami STK’lar hakkında davalar açmıştı. Geçen yıl yapılan baskınlarda polis telefon dinlemelerinden akıl almaz yorumlar getirerek bir skandala imza atmıştı. Bu yaşanan skandallardan birisi de hafızalardaki canlılığını koruyan ‘Hz. İbrahim kimdir? Hz. İbrahim ile olan örgütsel bağlantınız nedir? Ve ‘Camış kimdir? Camışla olan örgütsel bağlantınız nedir?’ soruları olmuştu.
Bir yıl önce yapılan bu operasyon ile ilgili iddianame hazırlanmadan polis yeni bir skandala imza attı. İzmit ve İstanbul’da İslami STK’lara yapılan baskınlarda yine aynı hukuksuzluklar yaşandı. Yapılan bütün dernek faaliyetleri ‘örgütsel faaliyet kapsamında’ değerlendirilip toplumun ihyasına yönelik çalışma yapan İzmit Umut-Der başkanı ve iki dernek müdavimi çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı.
HAKİM ‘ÖRGÜT BAĞLANTISINI’ BAKIN NASIL KURDU?
Hrant Dink davasında ‘terör örgütü yok’ kararı veren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, İslami STK’ların yaptığı faaliyetleri ‘terör örgütüne üye olmak suçunu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunduğu’ şeklinde yorumlayarak 3 kişi hakkında tutuklama kararı verdi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu bu karar Türkiye’de yargıda yaşanan çifte standartı gözler önüne serdi.
Geçtiğimiz hafta İzmit merkezli olarak İslami STK’lara yönelik baskınlarda 7 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan yedi kişiden biri polis sorgusunun ardından serbest bırakıldı. Mahkemeye sevk edilen 6 kişiden 3’ü savcılık tarafından serbest bırakılırken tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilen İzmit Umut-Der başkanı İzzet Kazak, M. Emin Duman ve Erkan Efe İstanbul 14. Ağır Ceza mahkemesinde ifadeleri alındıktan sonra tutuklandı.
YAPTIĞIMIZ HİZMETLERİ KARALAMAK İSTİYORLAR
İzmit ve İstanbul’da İslami Sivil Toplum Kuruluşlarına yönelik yapılan operasyonlardan sonra gözaltına alınıp serbest bırakılan dernek yetkilileri yapılan operasyonun iç yüzünü gazetemize anlattılar.
Yapılan operasyonun keyfi ve hukuksuz bir operasyon olduğunu söyleyen İstanbul Furkan-Der Başkanı Nizamettin Yaçin, dernek olarak toplumun ihyasına yönelik çalışmalar yaptıklarını, yapılan bu hayırlı çalışmalardan birilerinin neden rahatsız olduklarına bir anlam veremediklerini ifade ederek, “böyle operasyonlarla yaptığımız İslami faaliyetlere tahammül edemeyenler bizi karalamak istiyorlar” dedi. Polisin evlerine yaptıkları baskında İslami dergi ve gazetelerin alındığını,
polisin gözaltında ise ‘Neden İslami dergi ve gazeteleri alıp okuyorsunuz?’ diye sorduklarını söyledi. Yaçin, ben gözaltında polislere “kapımız herkese açık, yaptığımız faaliyetleri görmek istiyorsanız gelin yaptığımız faaliyetlere bakın. Siz bizi İslam düşmanı medyadan çıkan haberlere bakarak tanımaya ve ismimizi ‘terör’ ile anmaya çalışıyorsunuz. Bu yanlıştan vazgeçin. Biz terörün her türlüsüne karşıyız, bizim ismimizi ‘terör’le beraber anamazsınız” dedim. Polislerin gözaltında sadece yaptıkları dernek faaliyetleri ile ilgili iki üç soru sorduklarını belirten Yaçin, “Ben onlara, bu soruları sormak için mi sabah namazı vaktinde evime baskın yapıyorsunuz. Beni çağırsanız ben kendim bu sorulara cevap vermek için gelirim. Siz kesinlikle art niyetli davranıyorsunuz. Böyle yaparak komşularımızı ve çevremizdeki insanları korkutmak ve yaptığımız insani ve İslami faaliyetlerimizi karalamak istiyorsunuz, dedim” şeklinde konuştu.
GAZETE VE DERGİMİ OKUYUP DERNEĞİME GİDECEĞİM
Dernek Başkanı Nizamettin Hoca, “Bize niye bu İslami dergi ve gazeteleri okuyorsunuz, neden bu İslami sivil toplum kuruluşlarına gidiyorsunuz diye soruyorlar, biz de diyoruz ki; “Biz bu gazete ve dergileri İslami yayın çizgisine sahip oldukları için okuyoruz. Bizim okuduğumuz gazete ve derginin size ne zararı var?” Biz şunu söylemek istiyoruz; “Biz gazetemizi ve dergimizi okumaya devam edip derneklerimize gitmeye devam edeceğiz” şeklinde tepki gösterdi.
DERNEĞİNİZ NEDEN İSLAMİ ÇALIŞMALAR YAPIYOR?
Gözaltına alındıktan sonra savcılık tarafından serbest bırakılan Gebze Dost – Der yönetim kurulu üyelerinden Ramazan Kısa ise yaşanan hukuksuz süreci şu şekilde anlattı; “Gözaltında ve savcılıkta bana dernek olarak yaptığımız bütün faaliyetleri sordular. Başörtüsünden dolayı okula alınmayan ve derneğimize başvurup yardımcı olmamızı isteyenlere neden yardım ettiğimizi yine Beyazıt Meydanında İhya-Der üyelerine verilen hukuksuz cezanın protesto edilmesine neden katıldığımızı sordular. Ayrıca yaptığımız Kutlu Doğum etkinlikleri, derneğimizin yaz aylarında çocuklara Kur’an-ı Kerim dersi verip onlara Peygamberimizin (s.av) hayatı ve temel dini bilgileri vermek için çalıştığımızı söylediler. Polisler yaptıkları fiziki takipte fotoğraflarını çektikleri derneğimizin başkanını ve dernek üyelerini fotoğraflarının yanında isimleri yazılı olduğu halde bana gösterip isimlerini ve kim olduklarını sordular”
28 ŞUBAT’TA BİLE BUNLAR YAPILMADI
28 Şubat’ta bile dernekler tarafından yapılan bu faaliyetlerin suç sayılmadığını ama şimdi bu derneklerin yaptığı faaliyetlerin suç sayılıp bunlarla ilgili dava açıldığını, dernek başkanları ve gönüllülerinin bu faaliyetlerden dolayı tutuklandığını ifade eden İzmit Umut-Der Başkan yardımcısı Davut Taştekin, “Hrant Dink için ‘terör örgütü yok’ diye karar veren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin, yaptıkları her faaliyet ve etkinlik için emniyet ve valilikten izin alınarak yapılan faaliyetler için nasıl bir örgüt bağlantısı kurabiliyor?” diye konuştu.
Hukukçular operasyona tepki gösterdi
Polisin 17 Ocak sendromu
Son günlerde İslami hassasiyete sahip bazı STK’ lara yönelik operasyonları değerlendiren Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Av. Rasim Saygın, konu ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Polisin bir Hizbullah paranoyası yaşadığını belirten Saygın, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü: “Polis tarafından yapılan bu operasyonlar tamamen keyfiyete dayalı olarak yapılmıştır. Çünkü poliste oluşmuş bir Hizbullah paranoyası var. Gördüğümüz kadarıyla, her yıl 17 Ocak gününe denk gelen hafta içerisinde veya en geç o ay içerisinde muhakkak avlayacakları STK’lara yönelik operasyonlar yapıyorlar. Bu operasyonları neredeyse bir alışkanlık haline getirmişler. Türkiye genelinde sözde Hizbullah dedikleri STK’lara bu nedenle saldırıyorlar”
POLİS, BURADA KEYFİ MUAMELEDE BULUNUYOR
Bazı STK’lara yönelik yapılan bu operasyonların keyfiyete dayandığını belirten Saygın, “Keyfi diyorum, çünkü böyle günlerde sürekli operasyonların yapılmasının altında ben bir hukukçu olarak başka neden bulamıyorum. Zira gerçekten bir cemaat veya örgüt mensubu olan insanlar suç işlemiş ise en azından bu durum savcılıktan geçer ve savcılık tarafından oluşmuş delillere göre operasyonlar yapılır. Ancak, bakıyoruz ki STK operasyonlarında yakalanan 14 kişiden 8’i savcılığa çıkarılmadan, geriye kalan kişiler ise savcılık sorgusundan hemen sonra serbest bırakılıyor. Tutuklanan 3 kişi ise gözdağı verilmek üzere tutuklanıyor. Polis yaptığı bu operasyonlardan dolayı kendilerinden hesap sorulmayacağını bildiği için, kendi kafalarına göre hareket etme cesaretini kendilerinde bulabiliyorlar” ifadelerin kullandı.
CEMAATLER HİZAYA GETİRİLMEK İSTENİYOR
STK’lara yönelik operasyonlarda Müslümanlar hizaya getirilmek isteniyor yorumunu yapan Saygın, “Devlet içinde tek devlet, tek millet olmasını isteyenler, tek cemaat olmasını da arzu ediyorla” şeklinde konuştu.
BU KARAR HUKUKİ OLARAK DOĞRU BİR KARAR DEĞİL
Verilen bu tutuklama kararının hukuki olarak doğru bir karar olmadığını belirten sanık avukatlarından Okan Kadir Bektaşoğlu, bu tutuklama kararına itiraz ettiklerini belirterek şöyle konuştu; “Polis ve savcılıkta sorulan sorularda her hangi bir örgüt üyeliğini gerektirecek tutuklama kriterleri yoktur. Derneklerin yaptığı Kutlu Doğum etkinlikleri, piknik organizasyonları dışında herhangi bir kişiye zarar vermek gibi bir suç unsuru da mevcut değildir. Başka bir skandal ise İzmit Umut-Der Başkanı İzzet Kazak hakkında devam eden bir soruşturma var ve bu soruşturma ile ilgili bir yıl geçmesine rağmen daha bir iddianame hazırlanmış değil. Bir iddianame hazırlanmadan müvekkilim hakkında yeni bir delil yeni bir olay meydana gelmeden bir soruşturma daha başlatılarak hakkında tutuklama kararı verildi.
Hukuki olarak bu doğru bir karar değil. Polis tarafından yapılan telefon dinlemelerinde müvekkilimin yalnızca İslami inanış doğrultusunda dini konulardan bahsettiği açık ve nettir. Yine dinlenen telefon görüşmelerinde görülecektir ki müvekkilim kendisine bir sorun ve sıkıntı için arayan kişilere sıkıntıları olduğunda derhal 155’ten polisi arayıp polisten yardım istenmesini önermiştir. Eğer bir örgüt üyeliği söz konusu olsaydı böyle bir yol gösterebilir miydi?”
RESMEN YASALARI TERS YÜZ EDİYORLAR
Tüzüklerinde insanlara yardım etmek ve İslami çalışmalar yapmak dışında bir faaliyetleri olmayan bu İslami STK’lara yönelik yapılan bu operasyonları yapanların kötü niyetli olduklarını belirten Avukat Şaban Dalgın, “Bir dernek kendi tüzüğünde belirtilen faaliyetleri yapıyor ve bu birilerinin gözüne batıyor, birilerini rahatsız ediyor. Bu dernek faaliyetlerini ‘terör’ kapsamında değerlendirmek istiyorlar. Hangi mantıkla bunu yapıyorlar anlamıyorum. Bu işle ilgilenen kişiler kötü niyetli olunca yapılan faaliyetleri başka manalara yoruyorlar. Sanki tüzüklerde belirtilen işler başka bir şey için yapılıyormuş gibi göstermek istiyorlar. Resmen yasaları ters yüz ediyorlar” dedi.
BU KARAR HUKUK TARİHİ AÇISINDAN İBRETLİK BİR OLAYDIR
“Yasalarda suç olmayan faaliyetleri nasıl böyle suç haline getiriyorlar hayret etmemek mümkün değil” diyen Dalgın, “Bu insanların evinde silah mı yakalandı? Suikast krokileri mi yakalandı? Bu insanların tahrik ettikleri insanlar harekete geçip bir suç mu işledi? Bunların hiçbir tanesi yok. Peki, bunları nasıl suçlu ilan ediyorlar, bunları nasıl tutukluyorlar bu anlaşılabilir bir şey değil. Bu karar hukuk tarihi açısından ibretlik bir olaydır.
Toplumu şiddete çağırmayan, toplumu iyiliğe ve dürüstlüğe çağıran, yardım severliğe yönelten, topluma dinini anlatmaya çalışmak için çalışmalar yapan bu İslami STK’ların yaptıkları faaliyetleri bir sihirbaz marifetiyle bu faaliyetlere ‘terör örgütü’ yaftası yapıştırarak insanların gözlerini boyayarak başka dikkatleri başka bir yöne çekiyorlar. Verilen bu karar insanları ötekileştirip düşman hale getirmenin bir örneğidir” şeklinde konuştu.
İslami STK operasyonları derin yapıların işi
Hz. İbrahim’i tanıyorsanız… Kutlu Doğum etkinliğine katılıyorsanız… Kur’an-ı Kerim dersi veriyorsanız… İslami Gazete ve dergi okuyorsanız… Bir sabah namazı vaktinde polis kapınıza gelip sizi sabah namazı için kaldıracak… Ne güzel bir uygulama dediğinizi duyar gibiyim… Buna seviniyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü polis sabah namazı için değil, ‘örgütsel bağlantınızı!’ tespit ettiği için sizi gözaltına alacak… İşte burası Türkiye İslami çalışmalarından dolayı sürekli karanlık odakların ve polisin hedefinde olan İslami STK ve derneklere geçtiğimiz hafta polis tarafından yeni bir operasyon daha yapıldı. İzmit merkezli şafak operasyonunda 7 kişi gözaltına alınmış polis ve savcılık ifadelerinden sonra 4 kişi serbest bırakılırken, 3 kişi ise çıkarıldıkları mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.
İslami sivil toplum kuruluşlarına (STK) yönelik operasyonlarda suç unsurlarına bakıldığında somut delillerden ziyade legal ve dernek faaliyetleri içerisinde yer alan çalışmalar illegal ve suçmuş gibi gösterilmeye çalışıldığı görülmektedir. Geçmişte ve en son İzmit merkezli STK operasyonlarında gözaltına alınıp tutuklananların suçlandığı konular ise şöyle, “Hz. Muhammed(s.a.v.)’in kutlu doğumu münasebetiyle ‘Kutlu Doğum Etkinliği’ düzenlemek. Kudüs hakkında basın açıklaması yapmak. Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in yakılmasını protesto için basın açıklaması yapmak. Gazze’de katledilen Müslümanlar için gıyabi cenaze namazı kılmak.
Sahabe türbelerine ziyarette bulunmak. Öğrencilere gıda yardımı yapmak. Hastaları ziyaret etmek ve taziye ziyaretlerine gitmek. Birbirlerine küsmüş insanları barıştırmak.” Bu ve benzeri sebeplerden dolayı yapıldığı iddia edilen operasyonlarda söz konusu etkinlikler örgütsel çalışma kapsamında değerlendirilmiş ve Müslümanlar haksız bir şekilde gözaltına alınarak tutuklanmıştı.
OPERASYONLAR DERİN YAPILANMALARIN GİZLİ PLANLARIDIR
Söz konusu suçlamalardan dolayı insanların tutuklanamayacağını belirten pek çok dernek ve STK yapılan operasyonları kınadı. Operasyonların ve tutuklamaların kabul edilemez olduğunu belirten Mustazaf-Der Diyarbakır Şubesi açıklamasında, “Dini hassasiyetleri öne çıkan grup ve STK’lara yapılan bu baskıları derin yapılanmaların gizli planlarının bir sonucu olduğunu duyuruyor, gözaltı ve tutuklamaları en şiddetli bir şekilde kınadığımızı belirtiyoruz” denildi. İslami STK’lara düzenlenen operasyonlara Şanlıurfa İnsani Hak ve Özgürlükler Platformu da sert tepki gösterdi.
Platform tarafından yapılan açıklamada, “Toplumun; kutlu doğum programlarıyla, İslami bilinç seminerleriyle, mevlit programlarıyla, yardım faaliyetleriyle tanıdığı STK’lara yapılan baskınlar bizce manidardır. Gözaltına alınan STK yönetici ve gönüllülerinin derhal serbest bırakılmalarını ve sorumlular hakkında soruşturma başlatılmasını ve de bu tür olayların tekrarlanmaması için yetkililerin gereken önlemleri almalarını talep ediyoruz” çağrısında bulunuldu.
YAPILAN HAKSIZLIKLARA DERHAL SON VERİLSİN
İslami STK operasyonlarına Batman Umut-Der sert tepki göstererek kınadı. Dernek tarafından yapılan açıklamada, “Tüm çalışmalarının mevcut kanunlar çerçevesinde ve mülki amirlerin iznine tabi, mevzuata uygun icra edildiği halde muvahhidlere karşı hep zulüm, baskı, tecrit, tehcir ve ötekileştirme seansları uygulanıyor.
İzmit’te hizmet veren Umut-Der, Gebze’de Dost-Der ve İstanbul’da faaliyet gösteren Furkan-Der’e yapılan polis baskınını kınayıp telin ediyoruz” ifadelerine yer verildi. Merkezi Diyarbakır’da bulunan Yetim Der ise, “Kimsesizlere, dullara ve tüm ihtiyaç sahiplerinin sıkıntılarına ortak olan ve onların dertleri ile dertlenen İslami Sivil Toplum kuruluşlarına yapılan baskı ve sindirme girişimlerini şiddetle kınıyoruz. Yapılan bu hukuksuzluklara derhal son verilmelidir” açıklaması yapıldı.
BASKINLARIN AMACI MÜSLÜMANLARI ZAN ALTINDA BIRAKMAKTIR
Kocaeli’nde de birçok sivil toplum kuruluşunun destek verdiği bir protesto gösterisi düzenlendi. Protesto gösterisinde Mustazaf-Der İstanbul Şubesi Başkanı Sait Şahin bir konuşma yaptı. Sait Şahin’in konuşmasının ardından İzmit Umut-Der başkan yardımcısı Davut Taştekin basın açıklamasını okudu. Derneklerine düzenlenen operasyonla yaptıkları faaliyetlerin sekteye uğratılmak istendiğini vurgulayan Taştekin, “Bu baskınlar sırasında evlerimizde ve derneğimizde silah mı buldunuz? Dernek müdavimlerimiz başkasının canına mı kast etmiştir? Hayır. Bu baskınların amacı derneğimizi zan altında bırakmak, faaliyetlerini sekteye uğratmak ve yıldırma amacını taşımaktadır” dedi.
BİZE YASALARDA OLMAYAN AYRI BİR KANUN UYGULANIYOR
Polis operasyonuna sert bir dille tepki gösteren Taştekin, şu ifadeleri kullandı: “Kişilere ve kurumlara ayrı kanunlar mı uygulanıyor ki, bizim konuşmamız suç, gezmemiz suç, faaliyetlerimiz suç, kitap yazmamız suç, gazete çıkarmamız suç, kişisel ticari faaliyetlerimiz suç, dernek kurmamız suç sayılıyor. O zaman, ipe sapa gelmeyen gerekçelerle bizi gözaltına almayın. Hepimiz buradayız. Hepimizi götürün. İçiniz rahat etmiyorsa, Uludere kırsalları uzaksa, heronlarınız koordinat vermiyorsa, cep telefonu sinyallerinden yerimizi tespit edip hepimizi toplu olarak imha edip rahatlayabilirsiniz.”