Bazen fotoğrafın tümünü görmek yerine sadece bir noktasına takılıp kalıyoruz. Bazen de popüler düşüncenin bir adım ötesini düşünmek için çaba harcamıyoruz. Böylece meydanda büyük bedeller ödeyerek kazandığımız zaferler, masada veya algı dünyasında büyük bir yenilgiye dönüşüyor.
Örnekler sayısız: Birinci Dünya savaşı sonrası mücadele dualarla, hutbelerle kazanıldı. Halk sadece Allah için, evlatlarını ciğerlerinden söküp kurbanlık gibi sundu. Ama masa sonrası, Allah'a ait değerler sökülmeye başlandı. Allah’a adanmış kurbanlık yiğitler, sadece toprağa adanan kurbanlıklarmış gibi tarihe yazdırıldı. Fedakarlıklarla kurulan sistemin kendisinin, uğruna savaşılanı elinden alan bir sisteme dönüşmesi ne korkunç bir sondur. O dönem dinleri için savaştıklarını düşünüp canını verenler, bugün dirilse, verdikleri mücadele için ne düşünürdü acaba?
Örnekler yakın: Halk 15 Temmuz'da yine aynı imanla sokağa fırladı. Tankların önüne yattı. Canını verdi. İmanın zıddını taşıyanlar, bankamatik kuyruklarını uzattıkça uzatmadı mı? İman taşımayanlar; “onların ağzıyla konuşmak için galip gelecek kişileri” inlerinin karanlığına saklanarak beklemedi mi?. Şimdi size de “15 Temmuz'a” bankamatik kuyrukluları memnun edecek “Demokrasi” merkezli isimler verildi ve sokağa fırlayanlar köşelerin karanlığına itilirken, inlerinin karanlığına çekilenler köşelerin başlarına yerleştirildi gibi gelmiyor mu?
Sadece bakmaktan vazgeçip artık görmek lazım. Çünkü Gazze'de de aynı senaryo olsun isteniyor. Filistin mücadelesinde, halkına ihanet üstüne ihanet etmekten başka hiçbir şey yapmayan, FKÖ’yü karlı çıkarma çabası var. Helvadan tanrıları olan “demokrasiyi”, defalarca yaptıkları gibi afiyetle yiyecekler gibi görünüyor.
Müslüman’ın imanı, imanın da ilkeleri vardır. Allah yolunda açlıktan ve susuzluktan can verilebilir, evleri harabeye çevirebilir, kadınlar, çocuklar, bebekler şehit edilebilir. Müslüman yine de “elhamdülillah” der. Ama biraz daha uzun veya daha konforlu yaşam karşılığında, iman yok edildiğinde, “elhamdülillah” diyemez.
Hamas'ın olmadığı, Batı zihniyetli FKÖ’nün yönettiği bir Gazze'de açlığı veya ölümü bitiren ateşkes sağlanırsa bu bir zafer mi olur? Gazze'yi gündem yapıp, Filistin yanlısı gibi görünen ama aslında Filistin'in geleceğinde Hamas'ı yok edilmiş hayal eden Batılılar, Asyalılar veya Afrikalılar, tarafımızdan vicdanlı diye gösterilebilir mi? Bu zihniyet, ateşkes uğruna desteklenebilir mi? “Meydanda savaş ama masayı uşağa teslim et” mantığı kabul edilebilir mi? “Gazzeli açlıktan kırılacağına veya her gün kadın, bebek öldürüleceğine, Gazze, Siyonist ve Batı uşağı olsa bile FKÖ’ye teslim edilsin” diyen biri vicdanıyla mı konuşuyordur? Bir Müslüman için, İslam'ın ilkelerinin yok edildiği bir coğrafyada, yaşamı konfor içinde sürdürülür kılmanın ne anlamı vardır? Zillet içinde, şeref ve onuru satılmış yaşamın değeri nedir?
Gazze, onurlu mücadelesini sürdürürken toptan yok edilse bile, Batı ve Siyonist uşağı bir zihniyete terk edilmekten daha hayırlı bir sonuca ulaşacaktır. Bizler, rol paylaşımları sonucu Gazze taraftarı gözüken birilerinin timsah gözyaşlarına aldanmamalıyız. Onları vicdanlı ve adil göstererek, gençlerimizin zihninde ve gelecek neslimizin yüreğinde, zulme ve zalime karşı oluşan öfkeyi dindirmemeliyiz. Gazze, Siyonizm'in lanetli yüzünü, Batı'nın vahşi vicdanını ve adaletsiz sistemini okyanuslar örten köpüklerinin (hümanizm, eşitlik, adalet… yalanlarının) üstüne çıkardı. Herkes iğrenç yüzlerini görüyor artık. Ne olur, masada ve zihinlerde bunu geri kazanmalarına izin vermeyelim.
Hamas’ın temsil ettiği İslam'ın olduğu Gazze, harap olmuş şehirler, bombalar altında parçalanan bebekler, açlık-susuzluk’tan can verenler ve meydanda şehit düşen yiğitlerle beraber zaferdir. Ama Hamas’ın temsil ettiği İslam'ın ilkelerinin uygulanmadığı, Batı zihniyetli FKÖ’ye teslim edilmiş ve küfre teslim olmuş Gazze, ateşkes olsa, sonra dünyanın en konforlu yerine dönüşse bile yenilgidir.