Bugün batı, insanın fıtratına savaş açmış durumda. Dünyanın dört bir yanında aile kurumu sistematik bir saldırı altında. Medya, eğitim, hukuk, politika, sistem vesaire araçlarla aileyi zayıflatma çabası güdülüyor. Evlilikler geciktiriliyor, anne-babalık küçümseniyor ve çocuk sahibi olmak neredeyse bir yük gibi gösteriliyor.
Peki bunun arkasındaki asıl amaç nedir?
Aile, bireyin en güçlü sığınağıdır. İnsan, ailesiyle güven içinde büyür, değerler öğrenir ve sorumluluk almayı keşfeder. Güçlü aileler, güçlü toplumlar oluşturur. Çünkü aile, sadece bir kurum değil, aynı zamanda toplumsal düzenin temellerinden biridir. Ailesi güçlü olmayan bir toplum, dış etkilere karşı savunmasızdır.
Birileri ısrarla “bireysellik” ve “özgürlük” söylemlerini ön plana çıkarıyor. Bu düşüncelerle, insanlar ailesiz bir hayat yaşamaya teşvik ediliyor. Ancak bu yaklaşım, insanları yalnızlaştırıyor ve onları köksüzleştiriyor.
İslam, aileyi kutsal bir emanet olarak kabul eder. Kur'an-ı Kerim’de, aileye dair şöyle buyrulur:
"Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır." (Rum, 21)
Evlilik, insanın huzur bulacağı bir yuvadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) evliliği teşvik etmiş ve gençleri zaman kaybetmeden yuva kurmaya yönlendirmiştir:
"Evlenmeye gücü yeten evlensin. Çünkü evlilik gözü haramdan korur, iffetini muhafaza eder..." (Buhârî, Nikâh 3)
Ancak günümüzde evlilik, kariyer baskısı, ekonomik kaygılar ve bireysellik propagandası gibi etkenlerle erteleniyor veya ihmal ediliyor. Bu durumda, insanlar sorumluluk almaktan kaçıyor, haz peşinde koşuyor ve çocuk gibi yaşamayı tercih ediyor. Sorumsuz bireyler, toplumu kolayca manipüle edilebilir hale getiriyor. İşte tam da bu sebeple aile kalesi hedefe alınmış durumda. Çünkü toplumu kendi menfaatleri doğrultusunda sevk ve idare etmeye çalışan zihniyetin önündeki en büyük engel olan bu kalenin yıkılmasından başka çare yoktur.
Ayrıca yaşı ilerleyen gençlerin, evliliği erteledikçe kişilikleri şekillenir ve bu da kendilerine uygun bir eş bulmalarını zorlaştırır. Evlendiklerinde ise, her iki tarafın kişilikleri iyice pekiştiği için uyumsuzluklar ortaya çıktığında, birbirlerine tahammül etmeleri zorlaşır ve bu da evliliğin boşanma ile sonlanmasına neden olur. Sonuç olarak, toplumda boşanmış, hayal kırıklığına uğramış ve depresyona girmiş birçok birey oluşur. Ortaya çıkan bu sonuç malum zihniyetin tam da işine gelen bir duruma dönüşür.
Evlilik, kişiyi olgunlaştırır. Aile, sorumluluk almayı, merhamet göstermeyi öğretir. Aile içinde değerlerle büyüyen birey, kolayca yönlendirilemez ve dış baskılara karşı daha dirençli olur. Aile bağlarının zayıflaması, sadece kurumların değil, bireylerin de çöküşüne yol açar. Çünkü ailesiz bir birey, kimliksizlik ve ahlaki zayıflıkla yolunu kaybetmiş olur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Her biriniz çobansınız ve her biriniz sürüsünden sorumludur." (Buhârî, İmân 1)
Bu hadis, ailedeki bireylerin birbirine karşı sorumluluk taşıdığını ve ailenin korunması gerektiğini net bir şekilde anlatır.
Günümüzde aileyi zayıflatma çabaları, insanları bağımlılıklara sürüklüyor. Yalnız kalan birey, alkol, uyuşturucu, kumar, oyun bağımlılığı gibi bataklıklara daha kolay düşüyor. Çünkü ailesiz kalan bir insan, toplumun değerlerinden uzaklaşır ve kimliksizleşir. İşte bu durum da yine malum sapkın zihniyetin istediği bir sonuçtur. Çünkü zihni ve aklı uyuşmuş bir toplum yönlendirilmeye en müsait toplumdur.
Amaçları, bağımsız, güçlü ve değerleriyle yaşayan insanları yok etmek; yerine sorgulamayan, tüketen bir toplum inşa etmektir. Aileyi zayıflatmak, sadece bireyi değil, tüm toplumu hedef almak demektir. Çünkü ailenin güçlü olduğu bir toplum, kendi değerlerine bağlı kalır, dış müdahalelere karşı direnç gösterir.
Aileyi korumak, insanı ve toplumun geleceğini korumaktır. Aileyi savunmak, sadece bireysel bir mesele değil, tüm toplum için hayati bir sorumluluktur. Bizlere düşen görev, ailemize sahip çıkmak, evliliği teşvik etmek ve ahlaki değerlerimizi canlı tutmaktır. Unutmayalım ki, aile yıkılırsa, toplum da yıkılır.
Ve şunu bilelim ki, aileyi yıkmaya çalışan bu zihniyet, bir ülkenin toplum düzenini hedef alan bir terör örgütünün tehdidi kadar büyük ve tehlikeli bir meseledir.
Süleyman KIZILÇINAR