Yazılmamış bir destandır Gazze

Abone Ol

Aksa Tufanı süreci iki yılı aşkın süredir devam ediyor.

Birçok açıdan ilkleri barındıran bu operasyonun hikâyesi, fedakârlıkları, çekilen sıkıntı ve imkansızlıkları; komuta kadrosunun çalışma azmi ve gayreti; zekâ, akıl, feraset ve basireti; maddi imkansızlıklar ve çıkmazlar karşısındaki tavırları, ihanet ve dostların sessiz kalması karşısında yılmayan, bükülmeyen çelikten iradeleri…

Siyonist düşmanın acımasızlığı, hiçbir kural ve ahlaki ilke tanımadan barbarca saldırı ve bombardımanı…

Müzakere masasında ABD ve Siyonist aklın şeytanlığı, hile ve entrikaları, cümlelerin içine gizlenmiş muğlak, müphem tuzak kelimeler; buna karşılık istişare, imani feraset ile ortaya konan diplomatik akıl ve cevaplar…

Sahadaki mücadelenin çok azı ekrana yansıtıldı. Ama bütün bunlar ve nice durumlar anlatılmadı, anatılamadı, insanlık şimdilik bundan habersiz…

Her şehidin, her mücahit ve komutanın, kendine has yürek yakan, ders ve ibret içeren hayat ve mücadele hikâyeleri vardır…

Bir sabah şafağıyla harekete geçerek akıbetlerinden haber alınamayan, bundan sonra haber alınır mı da bilinmeyen fedailer ordusu…

Yıllardır tünellerde çalışan, güneş yüzü görmeyen, aile ve çocuklarıyla sınırlı görüşebilen ve operasyonun alt yapasını hazırlayan yiğitlerin hikayesi.

Evlenmeye hazırlanan, yeni evlenmiş, ilk çocuğunun doğumunu dört gözle bekleyen kara sevdalıların hikâyesi daha anlatılmadı.

Evet, iki yıl geçti ama içerdiği olaylar ve gelişmeler, en az yirmi yıla bedel…

Bir yıl gibi bir sürede Salih Aruri, İsmail Heniyye, Muhammad Daif, Yahya Sinvar ve diğer kahramanlar. Bu kadar kısa bir sürede bu kadar lider ve komutan tarihin herhangi bir evresinde şehit olmuş mudur bilmiyorum.

Zaman ve sahadaki şartların hızla akması, bunları yeterince konuşma ve tanıma imkânı olmadı ama mücadelelerinden bütün dünya ve insanlık haberdar oldu.

İşte bir millet, en azizlerini, en kıymetlilerini davaları uğruna feda etti ve etmeye devam ediyor. Arkadan gelen her mücahit, her komutan ve lider; aynı fabrika ve tornadan çıkmış gibi… Aynı şeyi söylüyor.

‘Kanlarımız Gazze çocuklarının kanından daha değerli değildir…’

Üç oğlu 4 torununun şehadet haberini alan İsmail Heniyye, mütevekkil bir duruşla aynı şeyi söylemişti. ‘Kanlarımız Gazze çocuklarının kanından daha değerli değildir…’

Arkadaşları Şehit Yahya Sinvar’ı anlatırlar.

‘Düşmanın yiyeceğini buldu ama onu yemeyi reddetti ve şöyle dedi: “Halkımızın yemediği yemeği biz de yemeyiz.”

Bir gün, çocuklarının bulunduğu bir yere yakın bir arabayla geçti ve şöyle dedi: “Keşke İbrahim’i ya da çocuklardan birini görsem ve sarılsam…” Yanındaki kişi ona çocuklarını ziyaret etmesini önerdi, ama o, insanlar onun yüzünden hedef alınır diye korktuğu için bunu reddetti.

Refah’taki son günlerinde, mücahitleriyle birlikte bir kutu bakliyatla iftar yapıyordu. Biri yemek getirmek için gitmeyi teklif ettiğinde, ona şöyle cevap verdi: “Silah getirirken şehid ol, yemek getirirken değil.”

Allah Teâla, Gazze’ye tez zamanda zafer nasip eylesin. Kudüs ve ümmetin özgürlüğüne vesile kılsın. Onlardaki iman, sabır ve cesareti bizlere de nasip eylesin…