• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...

İlahi kaynakların Af, Tilavet, İbadet olarak ifade ettikleri Ramazan ayı gelince nedense bazıları bir Ramazan Eğlencesi fırtınasına kapılır. Türkiye`de özellikle belediyeler zaman zaman işrete bile varabilecek deniyet durumlarını utanmadan bir de halka hizmet diye lanse ederler. Normal zamanlarda yapılsa bile Müslümanların tepki göstermesi gereken durumlar, Ramazan Eğlencesi şeklinde ambalajlanınca neredeyse ibadet olarak addedilecek hale getirildi. Acı olanı ise, bunun başta Kayyum atananlar olmak üzere dindar insanların partisi olduğunu iddia eden Partiye ait belediyelerce de yapılıyor olması.

Özellikle gençlere yönelik danslı eğlenceler ve bunların Teravih vakitlerine denk getirilmesi cinni şeytanlar bağlıyken insi şeytanların serbestçe dolaştığını gösteriyor.

Geçmişte de bu tür olayların yaşandığını biliyoruz. İşte bu konuda geçmişten gelen ve bugüne de bakan bir hikaye:

Devrin birinde padişahın biri Ramazan ayı geldiği vakit, ikin­diden sonra akşama kadar davulcuların şenlik yapmalarını ve çalgılar çalmalarını emrederdi. Bununla hem günün tez geçme­sini ve hem de açlığın tesirini anlamamasını sağlamak, isterdi. Çünkü oruç ekseriye ikindiden sonra insana şiddetle tesir eder. İşte yine bir Ramazan ayında padişah oruçtan fazla incinmemek için bu şekilde emretmişti. Bir gün böyle vaziyette iken oradan bir kamil Şeyh geçer. Bakar ki çalgılar çalıyor, davullar vurulu­yor, adeta kıyamet kopuyor. Kendi kendine şu kötülüğü kaldır­malıyım ve bu padişahı bu gafletten uyarmalım. Çünkü bu an if­tar anıdır. Rahmet ve mağfiretin coştuğu bir zamandır. Bu za­manda bu çeşit hareketler Müslümanlara gerekmez der.

Padişahın sarayına gider, çalgıları susturmak ve neşelerine son vermek ister. Padişah da onu o anda saraydan seyreder. Padişah ihtiyarın yakalanmasını emreder, adamı huzuruna çağır­tır ve kendisine şöyle sorar:

-Şu münasip olmayan işi niçin işledin?

İhtiyar:

-Bu iş kötü bir iştir. Biz kötü işleri kaldırmakla memuruz der.

Padişah:
 
-Benden korkmadın mı?

İhtiyar;

-Senden bana gelecek olan şeye sabrederim. Nitekim Allah Teala Kur'an'da "sana gelen şeye sabret" buyurdu. Ben senden asla korkmam. Çünkü sen kulumun kulusun.

Padişahın etrafımdakiler:

-Bu adam aklını kaybetmiştir.

İhtiyar:

-Hayır, ben aklımı kaybetmedim. Bi­lakis, hakikatte o, kölemin kölesidir. Sen kölemin kölesisin. Çünkü insanlar iki kısımdır:

Birincisi; nefsi mağlup, kendisi galip alandır ve nefsini istediği tarafa çevirebilir.

İkincisi ise: Nefsi kendisine galip ve üzerine amir kimsedir.

Ey padişah! Şimdi düşün, sen bunların hangisindensin?"

Padişah:

-İkincisiyim, der.

İhtiyar:

-Nefis kölemdir, sen de nefsin kölesisin. Yani sen kölemin kölesi oldun, der.