• DOLAR 32.399
  • EURO 35.096
  • ALTIN 2326.275
  • ...

Biz hiç bu kadar perişan olmamıştık Ümmet-i Muhammed olarak. Hiç bu kadar talan edilmemişti coğrafyamız, kirletilmemişti namusumuz. Kimi yerde bombalarla ölürken bebelerimiz kimi yerde ise açlık alıp götürüyor minik bedenlerimizi.

Ümmet-i Muhammed; çok acılar, çok katliamlar yaşadı ama perişanlık ve zillet hiç bu kadar kesif olmamış, ekmek, su, katık haline gelmemişti.

Bir yanda bir avuç Budist, toprağı çiğner gibi eziyor Müslümanları, öte yandan bir sıkımlık canı olan Siyonistler ise Ezan-ı Muhammedi`ye kelepçe vuruyor.

Nereyi saysam acaba, hortlayan Firavunların yurdu Mısır`ı mı, İslam Medeniyetinin en naif eserlerini taşırken bu gün enkaz yığını haline gelen Suriye`yi mi yoksa Myanmar, Sudan, Somali, Yemen ve yakılan yıkılan İslam Coğrafya`sının diğer nadide parçalarını mı?

Şair ne de güzel demiş;

                                               Perişandır Yurdum Yurdum Tarumar

                                               Birkaç Harami Yurdu Yağmalar

                                               Çoban Abasına Bürünmüş Kurtlar

                                               Yağmalar Sürüyü Bitti Umutlar

Umudun bittiği, İnsanlığın tükendiği, Salihlerin tarihin sayfalarında kaldığı, Ümmetin uçurumun kıyısını mesken tuttuğu bir çağın eşiğinde, birbirimizi yemenin acziyetiyle halimize bakıp ağlıyoruz sadece.

Nerede o, bir kadının tek başına hiçbir şeyden korkmadan Sana`dan Hadramevt`e kadar emniyet içerisinde gittiği o günler ve şimdi yaşadığımız günlere hâkim olan şu korku dolu huzursuzluk anları?

Ne olacak Ümmet-i Muhammed`in şu hali? Bize hep yitirdiklerimizin arkasından ağıtlar yakmak mı düşecek?

Bir kurtarıcının gelmesini mi bekleyeceğiz yoksa her birimiz birer kurtarıcı gibi çalışmayı ve Müslümanların dertleriyle dertlenmeyi mi tercih edeceğiz? Tıpkı Risalet öncesi dönem gibi ateş çukurunun kıyısındayız Rabbim muhafaza etsin ateş ile aramızda sadece bir lahza var.

Kurtarıcı beklemektense Kurtarıcı olmayı tercih etmek ve her türlü ırkî, mezhebî, grupsal ve kişisel kaygılardan uzak bir şekilde Ümmet`in kurtuluşu için çabalamak, kendimizi bu yola adamak lazım. Tıpkı Rabbimizin Nisa Sûresi`nin 75. Ayeti`nde emrettiği gibi.

“Size ne oluyor da, Allah yolunda "Ey Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan şu beldeden kurtar ve rahmetinle bize sahip çıkacak bir koruyucu ve destek olacak bir yardımcı gönder!" diye yalvaran güçsüz erkekler, kadınlar ve çocuklar için savaşmıyorsunuz?”

Coğrafyamızın her yanı bize koruyucu gönder diye yakaran güçsüz erkekler, kadınlar ve çocuklarla dolu. Eksik olan ise onlara sahip çıkacak olan koruyucular ve kurtarıcılar.

Tercih bizim ya hepimiz zayıfların zümresinden olup hep beraber yok olacağız ya da Salih kurtarıcılar olarak hem kendimizi hem de Ümmet`i ve Ümmet`in coğrafyasını kurtaracağız.

Rabbim Kurtarıcıların zümresinden eylesin.