• DOLAR 32.372
  • EURO 34.963
  • ALTIN 2325.61
  • ...

Şehidlik, doğru bir tanıklığın özlenen makamıdır. Şehitlik; nübüvvet, sıddıklık ve salihlik gibi övülen makamlar gibi yüce bir makamdır. Öyle ki peygamberlerin dahi imrendiği ve ulaşmayı istediği bir makamdır. Hatta Hazret-i Muhammed aleyhisselam, bir Hadis-i Şeriflerinde bu arzusunu şöyle dile getiriyor:

"Allah yolunda öldürülmeyi, tekrar diriltilip tekrar öldürülmeyi, tekrar diriltilip tekrar öldürülmeyi ve bunun böyle devam etmesini istiyorum."

Şehitlik, Zalimin zulmüne ve Allah yolunda canla adanmış olmak üzere iki yönlü bir şahitliktir. Şehitlik, istikamet çizgisinde yürüyenlerin dualara ve gözyaşlarına taşınmış hasretli bir dileğidir ve bu makama doğrulukla ulaşanların geride kalanlara müjdelemek istedikleri tatlı bir güzelliktir.

90'lı yılların tamamı ve 2000'li yılların başında bölge Müslümanları için şehadet, bir nöbet, bir bekleyiş, bir özlemdi. Çünkü Müslümanların şanlı ve onurlu direnişine hazımsız mürted örgüt bir yandan devletin içindeki derin ve karanlık yapılar bir yandan ve ihaneti azık olarak çıkınlarına dolduran hainler düşmanlıkla karşı duruyordu.

İslam’ın yiğitleri birer ikişer şehadet şerbetini içiyordu. Bu şehitlerin hayatlarına yakından şahit olanlar, dava arkadaşları, aileleri çok defa dile getirmişler ki, onlar Allah yolunda bu ulvi makama ulaşmadan bile şehitlere mahsus bir gidiş, duruş içindeydiler. Şehadet bahçesinin iki gülünden biri kendisinden önce şehid olan dostuna yazdığı bir şiirinde şehadete dair duygularını, dize aralarında mücadelenin seyrini, mücadele erlerinin onurlu duruşunu şöyle dile getirir:

ŞEHİD'İM

             Mazlum yiğidim güzel ŞEHİD’im
             Beklediğim gün niye gelmedin

Şehadet talipleri, zulmün mağdurları olarak mazlumdurlar; ama onlar teslimiyetçi ve pısırık bir yaklaşımdan uzak mücadele alanında yiğitliklerini ispatlamış güzel insanlardır. İslami gayret ve iman tebliği yolunda saflarını kardeşlikle sıklaştırdıkları için her bir gün bir kardeş, saftaki diğer kardeşini gözler ve onun yokluğunu anında hisseder.

              Tez yetişti kara haberin
              Kırıldı kanadım, yandı yüreğim

Can, mal, ürün, evlatlardan yana eksiltmenin imtihan cilvesi olan musibetler mümin hayatında müjdelere gebe sabrı netice versin diye İlahi bir döngüdür. Kardeşin yokluğu yüreğe bir yangın, omuzlara bir yorgunluk olarak çöker. Saflardaki yokluk, böylesi bir musibet sebebiyle çabucak hissedilir. İkinci Şehid'in kendinden önce şehid olan arkadaşına duygusal ve sohbetsel yakınlığı gösteriyor ki bu etki anında kendini hissettirmiştir.

              Önce cigaranı bıraktın, sonra beni terk ettin
              Ne sen çıktın aklımdan ne de Meryem'in

Burada cigara tabiri Allah'u a'lem, nefsi arzulara bir remizdir. Allah'a iman eden ve O'nun yoluna bir davetçi olarak yola koyulan kişi ilk önce nefsi arzulara gem vurur. Bu, daha sonra mücadelenin çetin atmosferinde önce kendini, ardından dünyayı ve nihayetinde terkleri terk edebilmesi adına önemlidir.

Şehid'in ifadesiyle şehid arkadaşı, Allah'a adanış yolunda bunları terk edebilmiştir. Allah'a karşı duruşumuzun odağı neyi ne kadar terk ettiğimizle ilgilidir. Şehidlerin ve ailelerinin unutulmaması ve onların hatıralarda daim canlı tutulması kardeşliğin, "vefa"nın bir gereğidir. Sonraki Şehid bu vefayı dizelerde güçlü bir şekilde hissettirir.

              Aklımdan çıkmaz bilesin kanayan yüreğin
              Borcumdur kahpeyi vurmak bilesin

İstemediği halde Mekke'den hicrete zorlanan Efendimiz Hazret-i Muhammed (s.a.v), bu mübarek şehre olan tutkusunu hicret yolundayken dile getirmiş; hakeza Uhud, Bi'ri Maune ve Reci şehitlerine olan hasretini birçok kez dile getirmiş. Baki mezarlığına sıklıkla ziyaretleri de aralarından ya ölümle ya şehadetle ayrılan ashabına özlemin bir işaretidir. Ayrıca zikredilen şehidler halkasının intikamını almayı da ihmal etmemiştir.

Şehidlere tutku, özlem, onların akan kanlarına sevdayla mirasçı olmak ve onların yolunda inkârcılara, zalimlere karşı cihad bayrağını dalgalandırmak Peygamberi bir mirastır…

(Devam edecek)