• DOLAR 32.372
  • EURO 34.98
  • ALTIN 2325.574
  • ...

Günümüzün belki de son birkaç asrın en büyük problemi, kangreni ve dünya halklarını ve mirasını tüketen şey nedir? Diye sorulsa, aklıma ilk gelen meşum ideolojilerin başatı olan Kapitalizm derim. Kapitalizm, üzerine neler söylenmedi ve yazılmadı ki! Mana, maneviyat, kulluk, yardımlaşma, kardeşlik ve daha birçok insani güzelliğe karşı mal, para, makam, birey ve tüketimi kutsayarak savaş açan Kapitalizm, adeta insanlığın ekonomik yapısının temele döşenmiş dinamiti gibi durmaktadır. Kapitalizm, modern bir kavram olup mala tamah, malı tekeline alma ve mal üzerinden insanları hor görme ve ezme gibi birçok kötü hasleti içinde barındırır. Kapitalizm günümüzde bir ideoloji, bir ekonomik sistem olarak karşımıza çıksa da ilk insandan beri kendini hissettiren ve uygulanagelen habis bir duygudur. Kur’an-ı Kerim’de birçok kıssa ve ayette bu habis ideolojinin izlerine rastlamak mümkündür. Kalem Suresi’nde ise Bahçe Sahipleri kıssasını okurken bu izlere bütüncül olarak rastlamaktayız:

 “Şüphesiz biz, vaktiyle “bahçe sahipleri”ne belâ verdiğimiz gibi, onlara (Mekkeli inkârcılara) da belâ verdik. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirler gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi. (Bunu tasarlarken) istisna da yapmıyorlardı. (“İnşaallah” demiyorlardı.) Nihayet onlar uykuda iken Rabbinden bir afet (ateş) bahçeyi sardı. Böylece bahçe, (anızı) yakılmış toprağa döndü. Derken, sabahleyin birbirlerine, “Haydi, eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin” diye seslendiler. Bunun üzerine, “Sakın, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın” diye fısıldaşarak yola koyuldular. (Yoksullara yardım etmeğe) güçleri yettiği hâlde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar. Fakat bahçeyi o hâlde gördüklerinde, “Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!” dediler. (Gerçeği anlayınca da), “Hayır, meğer biz mahrum bırakılmışız!” dediler. Onların en akl-ı selim sahibi olanı, “Ben size ‘Rabbinizi tespih etseydiniz ya! dememiş miydim?” dedi. Onlar, “Rabbimizi tesbih ederiz (yüceltiriz). Şüphesiz biz zalim kimseler imişiz” dediler. Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar. Şöyle dediler: “Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz!” “Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız.” İşte böyledir azap! Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür; ah bir bilselerdi!’ (Kalem Süresi: 17-33)

Bu kıssada Allah’ın verdiği nimetlere şükretmeyen bahçe sahipleri anlatılır. Mekkeli müşrikleri ikaz eden bu ayetler aslında kıyamete kadar bütün insanlar için bir uyarı ve ibret levhası olarak durmaktadır. Rivayete göre geçmişte dindar bir adam vardı. Bu adam, her türlü meyve, ekin ve hurma ağaçları bulunan bir bahçe sahibiydi. Hasat zamanı geldiğinde bu adam fakirleri çağırır, bahçesinin ürünlerinden onlara ikramda bulunurdu. Bu adam, vefat edince malı ve bahçesi oğullarına kalır. Oğulları toplanır ve aile fertlerinin çokluğunu ileri sürerek yoksulların bahçedeki payını kesmeye ve bahçenin ürününü sabahleyin erkenden toplamaya gizlice karar verirler; ancak gece gelen bir âfetle ürünün hepsi telef olur. Bu kıssa, sürenin tümü bağlamında bütünün bir parçası olarak değerlendirildiğinde önümüze güçlü bir toprak ağalığı ve Kapitalizm eleştirisi kendini hissettirir. Kıssanın bu kısmında toprak ağaları, servet, imkân ve mal sahiplerinden bahsedilir. Bahçe sahipleri üzerinden zenginliğine güvenenlerin hırsı, bencilliği ve tamahkârlığı resmedilir. Bugün dünyaya bir tebelleş gibi çöken; faiz, tefe, karaborsa gibi yollarla insanları sömüren; paranın gücünü kullanarak her türlü kirli kumpasın arkasında olan; devletleri işgal eden, hükümetler deviren Kapitalist aklın tanınması, mana yoluyla salık verilir. Dünyevi veya uhrevi bir musibet, hayıf ve pişmanlık gelmeden fakirlerin hakkının verilmesi, ihtiyaç fazlasının meşru faydalar için dağıtılması gerektiği vurgulanır. Kapitalizmin temelini kökünden sökecek ‘paylaşım, bölüşme ve mülkün gerçek sahibinin Allah olduğu’ gerçekliğine işaret edilir.

Süre bir bütün olarak okunduğunda itikadi konuları içerdiği görülecektir. Kapital bir algı, mala temellük olarak çökünce bu konu itikadi bir sapma olarak ortaya çıkar.  Kapital/malın dağıtılması Allah’ı tesbih eşliğinde ve Allah’ın her şeye gücü yeten olduğu bilincinde bir selamet sahili olur; ama bunlar ihmal edilip mala tamah devreye girer, yoksullar ötekileştirilirse dünyevi ve uhrevi kayıp ve azap kaçınılmaz olur.