İslam öncesi unsurlarda medeniyet aranmaz
Bu başlık aslında Abdulkadir Turan Hoca`nın çok anlamlı bir tespitidir. Aynı zamanda, “Müslümanlar, medeniyet dahil tüm sorunlarının çözümünü İslam dairesinde aramak zorundadırlar” anlamına da gelir.
Misalen, İslam aleminin ana blokunu oluşturan Arap, Fars, Türk ve Kürt halklarının İslam öncesi ve İslam sonrası durumlarını mukayese edelim. Ümmetin diğer tüm halkları da bunlardan farklı değildirler.
İSLAM ÖNCESİ HAL
1- Arapların durumu: Habeşistan`a hicret eden Müslümanların sözcüsü Cafer bin Ebi Talib, Arapların islam öncesi durumunu çok özlü ve net olarak, Kral Necaşiye aktarıyor: “Ey kral, biz cehalet içinde bocalayan bir millettik. Putlara tapar, leşleri yer ve fuhuş yapardık. Merhametle hiç bir ilgimiz yoktu. Komşu hakkı bilmezdik. Ahdimizde durmazdık. Güçlümüz, zayıfımızı ezerdi. Biz böylesine perişan bir durumda iken, Cenab-ı Allah bize yine bizden birini peygamber olarak gönderdi...”
2-Farslar: Farslar Hz.Ömer ve Hz.Osman(R.anhüm) zamanında (650) İslam ile tanışan`a kadar, Mecusilik dini çerçevesinde, Araplardan pek de farklı bir yaşamları yoktu. Bunlar da putlar yerine; doğalgazın yeryüzüne sızıp, şimşek vs sebeblerle alev alan ve sönmeyen ateşleri kutsal ateş ilan ettiler. Üzerlerine tapınaklar inşa edip yüzyıllar boyu bu ateşlere taptılar. (İran toprakları bu gün de zengin doğalgaz yataklarına sahiptir.) Tarihi olarak da Büyük İskenderin, Roma`nın, Bizansın istilaları ile başları hiç dertten kurtulmadı.
3-Türklerin durumu: Söylenenin ve bilinenin aksine, Türklerin de İslam`la tanışmalarından önce, çok köklü ve medeni bir tarihleri yoktur. Hunlar`dan sonra(Kuzey Çin), Orta Asya`daki ilk varlıkları Göktürklerle (M.553-745) olmuştu.
Hunlar döneminden, Göktürklerin son dönemine kadar, Türkler de yazı, tarım ve kent yaşamı yoktur.(Göçebelikten dolayı) Türklerin, taş tabletlere kazıdıkları ilk yazı örnekleri, Göktürk Hitabeleri ya da Orhun Abideleri olup Ötüken`de 730 da yazılmıştır. Bu tarih çok önemlidir. Şöyle ki; bundan tam 120 yıl önce, yani 610`da Kur`an-ı Kerim gibi bu gün bile tüm yazılı eserlerin Şaheseri olan bir kitap halinde tedvin edilirken (toplatılırken) Türkler, daha sonra yazı ile tanışacaklar... Zaten Türkler yazı, kent ve tarım ile Göktürklerden sonra, Uygurlar döneminde(745-940) tanışmaktadırlar. (Resululah(s.a.v)`tan bir buçuk asır sonra)
4-Kürtlerin Durumu: Kürtler de Hz.Ömer(r.a) döneminde (takriben 640) İslamla tanışana kadar pek iç açıcı bir durumları yoktu. Toprakları sürekli savaşan Sasaniler(İran) ve Bizans arasında sık sık el değiştiriyor, kendileri de ya Hristiyan Bizans`ın veya Mecusi Sasanilerin askerleri oluyordular. İslam orduları, Kürt coğrafyasına geldiğinde, ortada bir Kürt devleti yoktu. Diyarbakır, Mariyetüd-Dariye isimli bir Hristiyan kadın`ın yönetimindeydi. Kürtler de İslam sayesinde bu tasalluttan kurtuldular.
İSLAM SONRASI HAL
1-Araplar: Araplar. İslam ve Peygamber Efendimiz(as) ile şereflendikten sonra, 40-50 yıl gibi kısa bir sürede (hicretten sonra), Güneyde, Yemenden başlayıp, Kuzeyde Kafkaslara; batıda Kuzay Afrikayı içine alacak şekilde Endülüs`ten başlayıp, doğuda Hint sınırına ulaşan bir coğrafyada Evrensel İslam devletinin başına geçtiler. Bu coğrafyadaki Müslüman halklar, Peygamber Efendimizi güneş, her bir sahabesini de (r.anhüm) gökteki yıldız olarak idrak ettiler. Daha önce alfabesi bile Mezopotamyadan giden Arap dili, İslam aleminin vazgeçilemez Kur`an-ı Kerim lisanı oldu. Emeviler, Abbasiler hayır ve şerleri ile yüzyıllarca bu coğrafya`nın ve ümmetin hükümranlığını sürdüler.
2-Farslar: İslamla tanışmalarından sonra elbetteki, ümmete diğer halklar gibi pek çok katkıları olmuştur. Fakat dünya Müslümanlarının zelil düştüğü bir dönemde, 1979`daki İslam İnkilabı ve bunun sonucunda ortaya çıkan İslam Cumhuriyeti... Tüm dünya Müslümanlarının gayrete gelmesi için 21.yy.” başında üstlendiği dinamo ve motor görevi... En önemlisi de bugün ümmete cesaret ve gayret veren, dünya müstekbir güçlerinin karşısındaki onurlu duruş...Sadece bu bile İslamın bu halka ve coğrafyaya verdiği izzet ve şeref olarak yeter ve artar.
3-Türkler: İslam`a 300 yıl gibi bir gecikme ile girmelerine rağmen, İslam Ümmeti içindeki yükselişleri hızlı oldu. Türklerin kitlesel olarak İslam`a girişleri 10 ve 11.yy`a denk gelir. İlk Türk Müslüman devleti olarak Karahanlılar (940-1211)tarih sahnesine çıkar: Sonra “Melik Gazi” ünvanını alacak olan Selçuk Bey, Müslüman olarak Selçuklu İmparatorluğunun temelini atar ve İslam sahnesindeki yerini alır. Selçuklular, Müstakil bir devletten ziyade Abbasi Hilafetine bağlı, Evrensel İslam devletinin bir parçasıdırlar. Yine 6 yüzyıl kadar İslam alemi içinde Hükümran olan Osmanlı İmparatorluğu... Pek çok alanda ümmmete büyük katkı sunmuşlardır. Ancak bu konumu, Selçuklar ve Osmanlılar özelinde bu halka bahşeden İslamdır. Yoksa Macarlar da Türktürler. İslam`a uzak kaldıkları için, Türklükten`de çıkmış oldular.
4-Kürtler: Kürtler tarihlerindeki en kayda değer olan devletlerine Selahaddin-i Eyyübi döneminde, Eyyübi devleti ile ulaştılar. Mısırdan Yemen`e, Şamdan Mezapotomya`ya ve Azerbeycan`a kadar hükümran oldular. Eyyübiler`de Abbasi, hilafetine bağlı, evrensel İslam devletinin bir parçasıydılar. Kürtler, İslamla müşerref olduktan sonra, bu gün bile hemen hemen tüm İslami okulları besleyen alimler yetiştirerek İslam ümmetine büyük katkılar sağladılar. Mevlana Halid-i Şehrazori, Mevlana Molla Cami, Sühreverdi, İbn-i Teymiye, Ak şemseddin, Üstad Bedüüzzaman ve daha niceleri... Bu yönü ile Kürtler de İslam sayesinde dünya medeniyet sahnesindeki yerlerini almış oldular.
Bu mukayese, hem ümmetin diğer halkları için, hem de bunlar için daha da detaylandırılabilir.
Sonuç olarak, bugün İslam coğrafyası ve Müslüman halklar, çok kritik bir süreçten geçiyor. Çözüm bekleyen büyük sorunlar vardır. Bu durumlar da her halk, geleceğini de, çözüme de İslam`da ve islam kardeşliğinde aramalıdır. Bir kaç numunesini verdiğimiz tarih, bunun şahididir.
İslam ve Allah`a yönelim, Müslümanların varlık sebebi ve yaşam gayesidir.
Bu amaçla İslamın öngördüğü iki husus, çok dikkate alınmalıdır. Bunlar:
1-İslam kardeşliği bir tercih değil, ilahi bir emir, düstür ve zorunluluktur.Tıpkı imanın ve İslamın şartları(rükünleri) mesabesindedir.
2-Kimse şahsi, ulusal, milli çıkar, menfaatlerini İslami ambalajlarda paketlememelidir. Evrensel İslami menfaatlerin öncelenmesi ve gözetilmesi; tüm ümmetin menfaatinedir. Aksi takdirde mikro milliyetçi ve mezhepçi bölünme tehlikesi kapıdadır. Batıl ve Batılı güçlerin beklediği de budur. Uyanık olma duası ve dileği ile...
Allah`a(cc) emanetsiniz.