• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Çözüm Süreci” olarak adlandırılan ve işletilen gelişmeler zincirinin geldiği nokta her ne ise; öyle görünüyor ki Abdullah Öcalan yeniden ve daha üst bir noktada, eli ve pozisyonu daha güçlendirilmiş olarak devreye konulacak. Şanslı adam...

Öcalan, kendisi ile 2000`li yıllarda görüşen komutanların; “Dikkate alınmak için savaşı tırmandır” dediklerini söylemiş ve bunu Cengiz Kapmaz`ın –kendi yönlendirmesi ile- kendisi hakkında yazdığı kitaba da kaydettirmişti. (Ergenekon sürecinde de bu tür irtibatlara dair pek çok şey medyaya yansımıştı.)

Nedense bu taktik tuttu... Öcalan`dan çok, Öcalan adına PKK, HDP, hatta bunların medya ve müzahir STK`ları da bu taktiği çok profesyonelce kullanıyorlar. İşin daha ilginç yanı; sonuç da alıyorlar... İmralı`daki Öcalan; yakalanmadan önceki Bekaa`daki/Suriye`deki Öcalan`dan daha işlevsel ve itibarlı, PKK daha güçlenmiş. Geniş alanlara (Suriye-Irak vb.) yayılmış. HDP 80 Milletvekili ile Mecliste... Hükümet de daha PKK`nin silah bırakacağı beklentisi içinde... PKK bir yönüyle bunun da önlemini geliştirdi. Olası bir müzâkere sonucu olarak silahlı güçlerini sınır dışına çekse bile, o güçten daha etkin ve korunaklı, icabında kendi işinde, gücünde, okulunda görünen, fakat PKK`nin “Asayiş Birimleri” / “Öz savunma birlikleri” olarak programlayıp hazırladığı Kent Birlikleri, şehir ve köylerde duruyor. Zaten şu anda bile toplumu korku ile rehin alan bunlardır. Bu ayrı bir konu...

2005 yılından bu yana, bu sürece her ne “isim” konulursa konulsun; “bu sefer iş tamam”, “barış sağlanıyor,” “analar artık ağlamayacak,” denilen noktada; PKK ve türevleri bir kriz patlatıyorlar, profesyonelce başkalarına mâl ediyorlar, kendilerini işin mağduru gibi lanse ediyorlar. Çatışmalar, cenazeler... Tam sıkıştıkları noktada, ya birilerini devreye koyuyorlar ya da bir şekilde hükümeti / devleti ikna edip masaya getiriyorlar. Hem toparlanmak için zaman kazanıyorlar, hem önceki görüşmelerden koparttıklarını hazmettirip kazanıma dönüştürüyorlar, hem de yaşanan çatışmaların etkisi ile hükümet biraz daha müsamahakâr bir pozisyona kayarken, onlar özellikle de Öcalan; daha bir üst pozisyondan görüşmelere başlıyor. Müzâkerelere; (2005`te) Öcalan`a televizyon verilsinden; Öcalan canlı yayında Diyarbakır`daki Nevroz mitingine mesaj versine gelindi. Avukat görüşü engelinden; milletvekili İmralı heyeti ve Dolmabahçe mutabakatına gelindi. Peki, bu nasıl oldu? Bundan sonrası nasıl gelişecek?

Meşhur Oslo görüşmelerinden sonra Tokat-Reşadiye`deki PKK baskını ile diyaloğun kesildiği belirtildi. Olaylar tırmandı.

Tekrar diyalog sağlandı. Dağdan inmeler/indirmeler söz konusu olmuştu. Öcalan`ın şartları iyileştirildi. Yanına başka mahkûmlar verildi. Sonra Silvan`daki Askere saldırı olayları mahkûmlar Çukurca`daki 24 askerin öldürülmesi vs... Dönemin Başbakanı Erdoğan; “Bıçak kemiğe dayandı” deyip hava operasyonları ile PKK`yi iyice sıkıştırdılar. Roboski olayı ile PKK`ye yönelik operasyonların hızı kesildi. (Bu seferde ne hikmetse Zergelé`deki sivillerin vurulması iddiası/meselesi Roboski gibi PKK`nin imdadına yetişti. Yine işliyorlar.)

Roboski`den bir süre sonra “Çözüm Süreci” ismiyle çok daha kapsamlı görüşmeler başlatıldı. Öcalan, baş müzâkereci statüsünde HDP-Kandil ise aracı rollerini oynadılar. Nevroz mesajları... Dolmabahçe`deki mutabakat ya da her ne ise, aşamasına gelindi. Tabii bu süreçte HDP-PKK adeta bölgeyi teslim aldı. Sayın Davutoğlu`nun bölgedeki STK`larla Çankaya`daki toplantıda söylediği şu husus her şeyi özetlemeye yetiyor. “Bölgeden vatandaşlar yanıma geliyorlar. Adeta ağlıyorlar ve çok mağdurlar. Eğer bölgeden çekilmişseniz ve PKK`ye teslim etmişseniz, biz de sesimizi çıkartmadan teslim olalım bu iş bitsin. İki tarafa (Devlet ve Pkk) vergi vermek, iki tarafta mahkeme olmak kaldıracağımız bir şey değildir.” 7 Haziran seçimleri böylesi bir iklimde oldu.

Ceylanpınar`da iki polisin öldürmesi bardağı taşıran son damla oldu. Devlet yeniden operasyonlara başladı. HDP: “Operasyonları durdurmayı” “Savaşı durdurun” “Size savaş (operasyon) yaptırtmayacağız” sloganıyla kodlayıp harekete geçti.

Peki, ya PKK`nin Kürt halkına karşı operasyonları duracak mı? PKK, sadece seçim sürecinde, HÜDA PAR ve HÜDA PAR`a yakın STK`lara karşı 800`ün üzerinde saldırı operasyonu yaptı.

Muhtemelen bir şekilde, Öcalan yine parlatılıp “dar günün adamı” edası ile devreye konulacak... Zaten Cumhuriyet Gazetesi`nin “Öcalan her iki tarafa da çok kızgın manşetlerine; bazı iç ve dış odakların PKK`yi himaye edici tavırlarına bakılırsa bu süreç hazırlanıyor...

Bir PKK ‘linin dediği gibi “çatışmalar önemli değil, krizler fırsat doğurur. “Görüşmeler kesilse bile, yeniden başladığında, kaldığı yerden devam eder” tespiti muhtemelen onların benimsenmişliklerinin ilkesidir.

Elbette, barışa da, diyaloğa da karşı değiliz. AMMA, FAKAT, ANCAK, VELÂKİN... Bu sefer olası bir diyalog konsepti oluşursa; PKK ve Öcalan tüm Kürtleri temsil statüsünde kabul görürse; iş sadece sonuçsuz kalmakla kalmaz. Farklı riskler ortaya çıkar. Vatandaşın Davutoğlu`na söylediği gibi, devlet bütün Kürtleri PKK`ye teslim edecekse, o zaman çekilsin, Kürtler artık birbirlerine ne yapıyorlarsa yapsınlar. 6-8 Ekim olayları asıl kırılma noktasıydı. Devlet PKK`ye müsamaha gösterdi.

Eğer bu sefer, Öcalan üzerinden yeni bir süreç başlatılacaksa; mutlaka HÜDA-PAR, HAK-PAR gibi bölge partileri de masada olmalıdır. Yoksa “silah” muhataplık şartı haline gelir. Ya da PKK tümden silahtan arındırılmalıdır.