• DOLAR 34.708
  • EURO 36.729
  • ALTIN 2967.131
  • ...

7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonu’ndan bu yana siyonist işgal çetesi katliam ve soykırımlarına ara vermeden devam ediyor. Üç ayı geçen ve her dakika artan sivil katliamına rağmen hem İslam ülkeleri hem dünya devletleri hem de uluslararası kurumlar işgalci teröristleri durduracak etkin karar almaktan imtina ediyorlar ve dünya tarihine kara leke olarak geçen katliamları seyretmekten öteye geçmiyorlar.

Dünya halkları işgalci vahşetini durdurmaya yönelik devletlerin harekete geçmesi amacıyla miting, gösteri ve farklı etkinliklerle baskı oluşturmaya devam ediyorlar. Aynı şekilde işgalcilere destek veren siyonist firmalara uygulanan boykot da devam ediyor. Halkların bu duyarlılığı eninde sonunda bu vahşeti durduracak ve israil terör örgütü (İTÖ)’yü mahkûm ve zelil edecektir.

Bir taraftan vahşet sürerken diğer taraftan İTÖ’nün yerel aparatları, içimizdeki siyonistler Gazze’yi gündemimizden düşürme amaçlı çok sayıda oyun, provokasyon ve kumpaslarla bizi Gazze ve Aksa gündeminden uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Bu oyunlara gelmeyelim ve ne olursa olsun gündemin kaymasına izin vermeyelim. Terör saldırıları, futbol üzerinden oluşturulan sun’i gündemler ve Tevhid bayrağına yönelik saldırılar ile bizi oyalamaya çalışıyorlar. Efendim neymiş “Hilafet yeşili bayraklar” imiş. İslam’a nasıl düşmanlık yapacaklarını şaşırmış ve kudurmuş bir şekilde saldırıyorlar. Otla beslenen öküz her şeyi yeşil görür, ot zannedermiş. Daha önce baş öküz de aynı tabiri kullanmıştı. Literatüre yeni renkler ve kelimeler ekliyorlar. Bazen öküzlük de işe yarıyormuş meğer.

Devletlerin ve uluslararası kurumların pasif ve edilgen duruşlarına karşın ABD ve batılı emperyalist ülkeleri arkasına alan İTÖ, savaşı bölgeye yaymaya çalışıyor. Diğer taraftan Gazze direnişine sözle de olsa destek veren ve İTÖ’ye karşı çıkan ülkelere yönelik “terör” eylemlerine start verdiler. Önceki hafta yazmış olduğum “Siyonistler var oldukça dünyada terör bitmez!” yazımda bu konuya değinmiştim. Türkiye’nin ardından önce Lübnan’da HAMAS liderlerinden Salih El- Aruri ve direnişin önemli isimleri olan 7 kişi şehid edildi. Irak’ta ve Suriye’de saldırılar ve suikastlar gerçekleşti. En sonunda İran’da bombalı terör saldırısında yüze yakın sivil katledilirken yüzlercesi de yaralandı. Açıktan tehdit edip saldırı yapacaklarını söylemelerine rağmen özellikle Türkiye ve İran’daki saldırıları terör örgütleri kamuflajıyla üzerlerinden atmaya çalışıyorlar. Oysa bu örgütlerin maşa ve kukla olduklarını ve terörün asıl kaynağının ABD ve siyonizm olduğunu bilmeyen yoktur. Türkiye ve İran öncülüğünde bölge ülkeleri güç birliği yaparak gerçeklerle yüzleşmeli ve açık tavır almalıdır. Artık kuklalarla değil, kuklacılarla, sivrisineklerle değil bataklıkla mücadele etmeyi göze almalılar. Öyle korkulacak bir konumda olmadıklarını zaten Gazze direnişi ve kahraman Yemen halkı bize gösterdi. Biraz onlardan ders alın bari.

Gazze’de gazeteci katliamı gölgesinde 10 Ocak gazeteciler günü

4 Ocak 1961 günü 5953 sayılı yasa değiştirilerek, ilk kez gazetecilerin haklarını koruyan ve düzenleyen 212 sayılı kanunun Resmi Gazete’de yayınlanıp yürürlüğe girdiği gün olan 10 Ocak günü, “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Bayramı” olarak kutlandı. 1971’deki askeri müdahaleden sonra ülkemizde, gazetecilerin bazı haklarının geri alınması üzerine kutlama gününün adı, ”10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” olarak değiştirildi ve öyle kutlanmaya devam ediliyor.

Bu yıl Gazze’de yaşanan siyonist vahşetten dolayı 10 Ocak gününü kutlamak içimizden gelmiyor. Gazze’de her gün, her saat siviller hedef gözetilerek alçakça bir amaç uğruna katlediliyor ve dünya izliyor. Mesleklerini icra etmeye çalışan ve Gazze’deki soykırıma varan vahşeti ve ‘Filistin anlatısını’ dünyaya duyurmaya çalışan meslektaşlarımız hem kendi hem de ailelerinin hayatını riske etme pahasına görevlerini ve yapılan barbarca saldırı ve katliamları haberleştiriyorlar. Gazeteciler aileleriyle tehdit ediliyor ve evleri hedef gözetilerek bombalanıyor. Pazar gününe kadar 109 meslektaşımız şehid edildi. Ailelerin sayısını zaten bilmiyoruz. Ayrıca geçen ayki rakamlara göre 43 gazeteci alıkonuldu. Bu vahşet ve soykırımdan dolayı gazeteciler olarak bugünü buruk geçiriyoruz. Tüm gazeteciler egemen zalim güçlere rağmen Gazze’deki meslektaşlarımızı desteklemeli ve sahip çıkmalıdır.

Katliam ve soykırımların yaşanmadığı ve meslektaşlarımızın sorunlarının çözüme kavuştuğu 10 Ocak’lar temenni ediyorum. Selam ve dua ile…