FESİH HOCA VE "KIRIK AYNA"
Dünya üzerinde çok nadir İslâmî hareket gösterebiliriz ki;
İleri gelenleri anca dünyadan göçünce tanınmaya başlansın?
Hatta, gerek İslâmî, gerek diğer hareketler..
Silahlı mücadele eden, gizli hareketlerden bahsetmiyorum..
Bunlarda kısmen olur tabii ki..
Kastettiğim, tamamen toplum içinde, hayatın hemen her alanında çalışan..
Toplumu ilgilendiren her konuda söyleyecek sözü olan..
İnsanların sorunlarını çözmek için uğraşan..
Misyonu doğrultusunda projeler geliştiren davalar...
Bu tarzda davaları yüklenenlerden ol..
Fakat önlerde görünmek isteme!
Hele de insanı cezbeden bu kadar yanı varken..
İnsanlar seni tanıyacak..
Sözünü dinleyecek..
Hayranlık derecesinde sevenlerin olacak..
Geniş bir takipçi kitlen bulunacak..
Bu tanınırlık ve sözü geçerlilik durumu, etkili yerlere taşıyacak..
Konumların muhafazasını sağlayacak..
Hasılı, 'hoşa giden' birçok şeye vesile olacak..
Sadece dünyevi anlamda 'hoşa giden' şeyler için de değil aslında.
Hatta, uhrevi amaçlar için dahi gerekli hususlar, bunlar.
Nitekim nice büyük İslami kişilik, geniş anlamdaki İslâmi camia içerisinde olmasına rağmen; dar anlamda mensup olduğu mezhep ve akımın yayılması ve de etkinliğinin sürmesi için bu saydıklarımı kullanmıştır.
Tarihin çokça şahitlik ettiği bu husus, bırakın ayıplanma sebebi olmayı; bilâkis, neredeyse zorunlu teamüle dönmüştür.
Yani, bunu yapmak ne dünyevi, ne uhrevi bir sorun teşkil etmez, diye bilinir normalde.
Buna rağmen, dünyaya karşı zahitlik yaptığın gibi, bunda da yine zahitliği seç!
Kaç kişi yapar, yapabilir ki?!
Böyle şahsiyetlerin bulunduğu İslami hareketler, gerçekten de nadir..
Evet, geçen gün kaybettiğimiz Fesih (Güler) Hoca bana bunları hatırlattı doğrusu..
Zaten,
Adı gibi "geniş" huyunu..
Soyadı gibi "mütebessim" karakterini..
Hayırlı bir "yol arkadaşı" oluşunu..
"Harun" misali boşlukları kapatışını..
Her vaziyeti ile zeki kalışını..
Anlatmaya kalksam da, beceremem ki!
Davayı sırtlayanlardan olup da öne çıkma arzusundan tecerrüt edebilmişliği resmedemem ki!
"Ayna" olmayı gerektirir bu, onlar gibi..
Tam bir empati yapmayı sağlayan "ayna" olmayı gerektirir..
Beni aşar..
Benimkisi en çok "kırık ayna" olur.
Yeterince empati yapamayan, anlatamayan, yansıtıp gösteremeyen "kırık ayna"..
Zaten Fesih Hoca ile tanışma hikâyemiz de bir "kırık ayna" ile başlamıştı..
Vefat sebebi böbreklerini kaybettiren işkenceyi başlatan operasyonda atılan ses ve gaz bombalarının şiddetiyle, sonradan komşusu olduğumuzu öğrendiğim evimin duvarından düşüp kırılan ayna ile..
Rabbim rahmet eylesin!
Efendimiz'(as)in müjdelediği, "salgından vefat edip şehit hükmünü kazananlar"dan kılsın!