• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...

Vefatı sebebiyle bu köşedeki son yazı Muhammed İmara ile ilgili olmuştu.

Bu kez ise kısmet, Şeyh Muhammed Gazali'ye oldu.

Zira 1996 Mart başında vefat eden Şeyh Gazali'nin üzerinden tam 24 sene geçti.

Adaşı Hüccetül İslam İmam Gazali ile bir akrabalığı bilinmez.

Gazali isminin sebebi ise, kendi ifadesiyle babasının gördüğü rüyadır.

Rüyada İmam Gazali'yi gören baba, "Bir çocuğun doğacak, adını Gazali koyarsın" şeklindeki tavsiyesini yerine getirmekten geri durmaz.

Takdiri ilahi, kendisi de döneminin en önemli şahsiyetlerinden biri olur.

Denebilir ki, İmam Gazali yaşadığı günden bugüne tüm zamanlara nasıl damgasını vurmuşsa, Muhammed Gazali de asgari düzeyde kendi yaşadığı döneme damgasını vurmuş büyüklerden biridir.

Üstad Muhammed İmara'nın aksine, kendisi başka akımlardan etkilenmeksizin yetiştiği minvalde devam etmişliğinden midir bilmem, daha çok ilmi bir şahsiyet olarak tezahür etmiştir.

Diğer yandan Muhammed İmâra ise yine daha çok, başka akımların etkisine kapıldığı dönemin tesiri midir bilinmez, ilimden çok fikri bir şahsiyet olarak kabul edilmektedir.

İslami düşünce, tabii ki en önemli unsurlardan birini teşkil etmekle beraber, beraberlik ettiği ilim tarafından biraz örtünüp daha çekinik kalıyor gibi.

Veya daha doğru bir tabirle; ilim fikirden daha baskın geliyor.

En azından pratikte daha öne çıkıyor.

Tıpkı hareket ve idarenin ikisine de pratikte baskın gelmesi gibi.

Mesela, Raşid halifelerden sayılan Ömer Bin Abdülaziz, esasen müçtehit derecesinde ilmi bir kişiliğe sahiptir.

Ayrıca Raşid Gannuşi ve Merhum Hasan Turabi gibileri bundan istisna edilir mi de, bilmem.

Lakin Şeyh Muhammed Gazali, hareketle ilgili kısmını ayrı değerlendirmek gerekse dahi, ilmi şahsiyeti kadar neredeyse fikri ile de tanınmıştır.

Hareketi ayrı tuttum, zira ilk gençlik döneminde bizzat İmam Elbenna ile tanışıp ona biat ederek, ona ve hareketine bağlılığı, Elbenna'dan sonraki ikinci mürşit Merhum Hasan Hudaybi döneminde resmen bitmiştir.

Öyle ki, İhvan-ı Müslimin resmen Şeyh Muhammed Gazali'yi hareketten çıkarmıştır.

Aynı şekilde bu nokta da gayet dikkat çekicidir.

Salt ilmi veya harekî/hareketsel minval, fikirle çok yürümüyor.

Veya başka bir ifade ile; fikir ilim ve hareketin baskınlığında çok sönük kalıyor.

Bu bağlamda iki yakın dosttan ikincisi ve de, Allah uzun ömürler versin, hayatta olanı Şeyh Yusuf Karadavi de daha çok hareketten ayrışmaya başladıktan sonra  tezahür etmeye başlamıştır. Dost düşman hemen herkesin ittifakıyla döneminin en büyük ve muteber alimi olmuştur.

Şeyh Muhammed Gazali'nin en belirgin özelliklerinden biri de belki bu özgürlük yaklaşımıdır.

Zaten ilmi cenah ile de "hadis-sünnet" ve "kadın" meselelerinde neredeyse karşı karşıya gelecek derecede farklı bir yaklaşım sergilemiştir.

Uğruna cezaevine girecek kadar bedeller ödediği İhvan-ı Müslimin hareketi ile de, sonradan Din İşleri bakan yardımcılığı yapacak derecede yükseldiği Mısır Devleti ile de özgürlükler hususunda ayrışmıştır.

Ve tartışmasız en meşhur ve etkili eseri de "İslam ve Siyasi İstibdâd" adlı kitabı olmuştur.

Aynı kitaptan şu alıntıyla bitireyim:

"İstibdâdın olduğu yerde özgürlük olmaz!

İstibdâdın olduğu yerde din olmaz! İstibdâdın olduğu yerde medeniyet olmaz!"

 Mevlâ rahmet eylesin!