• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...

'Müslüman azınlık' mefhumuna aslında çok aşina değiliz.

Zira İslam ilmi ve kültür kaynaklarında 'azınlık' mefhumu daha çok müslüman topraklarında yaşayan gayrimüslimler için kullanılagelmiştir.

Kendi topraklarından ayrılmak zorunda olan gayrimüslim azınlıkların Müslüman coğrafyalarda hukuklarını muhafaza etmek, din ve vicdan özgürlüklerini sağlamak gibi amaçlarla göç etmesi sebebiyle oluşmuş olan fıkhi bir kavram, 'azınlık'.

Sadece Ömer Bin Abdülaziz döneminde Necran hristiyanlarından 40000 dolayında kişinin İslam coğrafyalarına göç ettiğini tarihçiler kaydeder.

Hem de dinlerinin hakim olduğu Hristiyan Roma Devleti'nden kaçarak...

Üstelik Ömer Bin Abdülaziz'in hilafeti toplamda sadece 2 yıl 4 ay gibi çok kısa bir süre devam etmiş olduğu halde.

Takdir edilir ki iletişimin çok düşük seviyelerde olduğu bir dönemde böyle ciddi bir rakamın İslam coğrafyasına göç etmesi çok ilgi çekici bir durum.

Bu vesileyle Ömer Bin Abdülaziz gibi büyük bir şahsiyeti de tekrar rahmetle anmış olalım.

İslam’ın, gerçek İslam'ın yaşandığı topraklardaki adalet, din ve vicdan hürriyeti ne kadar da cezbedici!

Dediğim gibi azınlık mefhumu esasen Müslümanların kendisi için kullanılmasına alışmış olmadığımız bir mefhum.

Ancak özellikle de son asırda çok yoğun bir şekilde bu mefhum kullanılageldi.

Hele de son çeyrek asırda fıkhi ve siyasi gündemimizin önemli bir kısmını teşkil etmeye başladı.

Bugün Müslüman azınlıklar dünyanın birçok tarafında bulunmakta.

Yaşadığımız asırda özellikle de Batı ile beraber Asya ülkelerinde ciddi bir Müslüman azınlık söz konusu.

Hindistan, Çin, Rusya gibi ülkelerdeki Müslüman nüfus ciddi bir yekun oluşturuyor.

Ne var ki, özellikle de fıkhî, içtimaî meselelerde 'Müslüman azınlık' hususu genelde Batıda yaşayanları akla getiriyor.

Nitekim Asya'da yaşayanlar çoğunlukla o beldelerin esas unsurlarına dönüşmüş durumda.

Diğer taraftan, bugün ekonomik ve siyasî sebeplerle göç edenlerin neredeyse hepsi batıya yönelmiş durumda diye Asya ülkelerine dışarıdan giden Müslüman çok çok sınırlı sayıda kalıyor.

Evet, bu gibi sebeplerle 'Müslüman azınlık' ile ilgili hususlar daha çok batıdakiler nazar-ı itibara alınarak değerlendiriliyor.

Bu sebeple batıda, özellikle de Avrupada yaşayan Müslümanlara daha fazla görev düşüyor.

Tabi ki aynı şekilde günümüz Uleması ve İslâmî hareketlerinin de ayrı bir ihtimam vermesini gerektiriyor.

Ve nitekim bu hususta hatırı sayılır çalışmalar da mevcut.

Lakin dediğim gibi, özellikle Avrupadakiler fıkhî ve siyasî cihetle azınlık olarak yaşayan Müslümanlara ne düştüğünü sürekli ve sistematik olarak değerlendirmek durumundalar.

'Kişinin, lehinde ve aleyhinde olanı bilmesi' olarak tanımlanan fıkhın yaşadığımız çağ ve toplumda neler getirdiğini yeterince öğrenmekle mükellefiz.

Hele de söz konusu olanlar İslâmî misyon sahipleri ise mükellefiyetin daha fazla olacağı kuşkusuzdur.

Allah muvaffakiyetler nasip etsin!