• DOLAR 32.509
  • EURO 34.759
  • ALTIN 2487.921
  • ...
SON DAKİKA

Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O’nun pak Rasûlüne olsun.

Bir yazının en zor yeri, giriş kısmıdır. Ne yazacağınızı bilirsiniz ancak nasıl başlayacağınız çoğu zaman bir muammadır. Sabahın seherinde, Allah’ın izniyle yazacağım bu yazı için böyle bir giriş buldum bu defa. Birazdan dile getireceğim sorunların çözümünü bilmiyorum. Aslında biliyorum, hepimiz de biliyoruz ama ne yazık ki bu saçmalıkların önüne geçebilecek yetkililer bile “Toplum nereye götürülüyor?” diye kuru kuru haykırmaktan öteye geçmiyor.

Ev hanımlarının tamamına yakınının canlı izlediği, çalışan kadınların da büyük çoğunluğunun geriden takip ettiği, hiç ilgilenmeyenlerin önüne ise ‘kişisel yayın akışı’ yahut ‘keşfet’ şeklindeki arama motoru haberleriyle düşen kayıp programlarından bahsediyoruz. Programın merkezinde bir kayıp var ve bütün çirkeflik bu kayıp üzerine kuruluyor.

Kayıp kadın, kocasından ayrılmadan bir başkasına kaçıyor. Kaçtığı adamla ahlaksızca bir hayat yaşıyor. Kadın boşanmaya bile tenezzül etmediği için –eşi demiyorum- kocası onu bulmak ve ayrılmak için televizyona çıkıyor. İşin sinir bozucu tarafı, bu insanlar hep halktan ve orta halli insanlar. Kurgu veya gerçek, bu insanlar sıradan insanlar... Bu programlara çıkan kadınların başına nedense bir başörtüsü veriliyor hep. Kadın programa birkaç gün başı açık çıkıyor. Sonra bir bakıyorsunuz ki kapat(tırıl)mış. Hatta o güne kadar söylediği şeylerden daha fazlasını başını örttüğü gün söylüyor, seyircileri çileden çıkarıyor. Delirmemek elde değil…

Köylü kesim (yahut köylü giyimli oyuncular) bilinçli olarak bu programlara çıkartılıyor ki insanlar “Köylü bile bunu yapıyor.” diyerek içinde günaha karşı meyil varsa tutmasın. Çarşaflı ama cahil kadınlar bu programlarda fitneci olarak lanse ediliyor ve çarşafa karşı bir ürküntü duyulması sağlanıyor. Uyuşturucu taciri, insan kaçakçısı veya katil olarak gösterilen başörtülüler bile var. Günaha meyli olup da insanlardan ve çevreden çekinen bazı insanlar bu tür programları izleyince cesaret(!) buluyor. Çürük bir meyveye temas eden meyveler gibi, bu tür programları izleyenlerin bir kısmının ahlaki yapısı çürüyor.

Sadece arama motorunun önüme koyduğu haberlerden anlatıyorum bunları. Buna rağmen toplumdaki ahlaki çöküşten dolayı bu kadar kaygılıyım. Bir de bağımlısı olan, ertesi günü sabırsızlıkla bekleyen insanları düşünün. “Zaten her şey çökmüş, herkes kötü. Ben de istediğimi yapsam ne olur?” diyenler çıkmayacak mı?

Devlet işini yapamıyor mu? Kayıp bir kadını, ölen birinin katilini bulamıyor mu? Bir zinacıyı kocasından boşayamıyor mu da bunlar başlarını örtüp örtüp televizyona çıkıyorlar? Başörtüsü edep ve ahlak sembolüyken, neden bu programlarda ahlaksızlığın kılıfı olarak kabul ettirilmeye çalışılıyor? Koskoca bakan çıkmış TV programlarını bize şikâyet ediyor. Siz üzülmeyin Sayın Bakan! Biz onları döveriz(!)