• DOLAR 32.492
  • EURO 34.792
  • ALTIN 2496.438
  • ...
Tarih öncesindeki olağanüstü güçlere sahip kişi ve kuvvetlerin hayatı etrafında oluşan gelişmeler mitlerin esasını oluşturuyordu. Mitoloji kültürü de bu olağanüstü kişilerden gelişiyordu. Bu haliyle mitler ve mitoloji; Firavun gibi tağutî ve şirk odakların, vahiy ve tevhid inancına karşı geliştirdikleri cevabı, zaman ve zemine göre değişen bir bilmece olmuştur.

Roma-Bizans ve Pers İmparatorlukları mit ve mitoloji kültürü bakımından oldukça zengin idiler. Dikkat edilirse zamanında en çok dünya nimetini yiyen, sömürenler de bu güçler olmuştur. Batı`da Zeus, Promete, Herkül gibi tanrılar ve gladyatör kültürü efsaneleştirilmiş, destanlaştırılmış ve bununla geniş halk kitlelerinin beyinleri yıkanmış, yüreklerine korku salınmıştır. Aynı dönemlerde Şark`ta da iyilik ve kötülük tanrıları, ehrimanlar halkı umut ve korku, ölüm ve yaşam arasında hayat sürmeye mecbur kılıp krallara muti kılmıştır.

Günümüzde Batı dünyası özellikle de ABD, ekonomik ve teknolojik üstünlükle dünya halklarına ve bunların kutsallarına meydan okumaktadır. Hal böyle olunca da bunlar çağdaş mitlerini de kendileri oluşturabiliyorlar. Oluşturdukları mitlerden geliştirdikleri dijital ve çağdaş mitolojileri, hem korku unsuru olarak hem de edebi ürünler (roman, hikâye, makale, fıkra, haber konuları) olarak taşraya (kendi dışındaki halklara) sunuyorlar. Sosyal medyanın baş ögeleri olan “facebook, twitter, netlog, MSN, Youtube, dünyaya her sahadaki haberlerin ilklerini duyuran haber kanalları`` gibi unsurlar çağdaş mit araçlarıdır. Küresel batılı güçler, bu mitleri kullanarak küresel düşman üretiyor. Tıpkı kurt ile kuzu hikâyesindeki, derenin aşağısındaki kuzunun suyu bulandırdığını iddia eden kurt misali.

Üsame bin Ladin, cürmü(!?) ne olursa olsun, bu sebeple, Irak ve Afganistan`ın işgali Pakistan ve…Yemen`in de müstemleke ülkeleri haline getirilmesi, gayrimeşru ve eşkıyalıktır. ABD, kendi terörizmini ‘demokrasi, özgürlük ve insan hakları...` mitleriyle maskelemekte ise de bunlar artık yetmemekte, küresel terörist faaliyetleri artık, trajikomik derecede sırıtmaktadır. Yumuşak güç araçları diyebileceğimiz askeri, ekonomik, sosyal ve siyasal operasyonlarla genelde dünya, özelde ise Müslüman uluslar mahkûm edilmektedir. Mahkûm edilen ulus ve devletlerin asli değerleri olan “insanlık onuru, insan hakları, meşruiyet anlayışları ve medeniyetleri” iğfal edilmekte; yaydığı çirkef-haram kültürüyle de inancın kırmızıçizgileri olan helal-haram anlayışı hakkındaki duyarlılığı Batı tarafından, aleladeleştirme ve sıradanlaştırılmaya çalışılmaktadır. Örneğin; yaptırılan yerli dizilerde, bir kızın nikâh olmadan, zina sonucunda doğurduğu gayrimeşru çocuğu için, rahatlıkla ailesine: “…ben hamileyim!” diyebilmesi; şer odaklarca aşılmak istenen İslam`ın bir kırmızıçizgisidir. İslami çevre ve cemaatler, bu gibi maksatlı yapılan propagandalara karşı uyanık ve bilinçli olmalı ve meşru dairenin fazlasıyla keyfe kafi geldiğini her fırsatta çevrelerine anlatmalıdırlar.

Hülasa Batı, dışarıda İslamofobiyi; içerde de laboratuvar ve mühendislik ürünü olan İslam`ı yaymaya çalışıyor. Yüzyıllarca göz nuru gibi bilinen kutsî değerlere ait kelime ve kavramların içi boşaltılmak isteniyor. Tıpkı Musa`nın Fir`avunu gibi. O da Musa(a)`ya, peygamber değil ‘`sihirbaz, halkın dinini bozan, yalancı…`` diyordu. Akif`in deyimiyle; ‘`Ta Kur`an`dan alarak ilhamı / Asrın idrakine sunmalıyız İslam`ı/ Kuru dava değil bu ilm ister/ Ben o kudrette adam görmüyorum sen göster.`` İslam aleminin başarıya dair bildiği çok şey vardır. İnsan bildiği ile amel ederse, Allah ona bilmediklerini öğretir. Bildiğimiz doğruları uygulayalım.
 
Selam ve dua ile