• DOLAR 32.331
  • EURO 34.994
  • ALTIN 2297.427
  • ...

   İnsanoğluyla yaşıt olan dönüşme kavramı, herhangi bir madde veya durumun başka bir madde veya durum şekline geçmesi, kısaca hal değiştirmesi durumudur. Tıpkı sıvı olan suyun buza dönüşerek katı olması, daha sonra da ortam ısısının artması sonucu katı olan buzun tekrar sıvı olan suya dönüşmesi gibi… İnsanın  da  İslam fıtratı üzerine masum olarak doğması, daha sonra da değişik sebeplerle Yaratıcısına isyan etmesi gibi durumları da birer dönüşmedir. Rabbimiz yüce kitabında;  ‘Biz, günleri (zamanı)insanlar arasında döndeririz`  buyururken de dünyadaki toplumsal denge için iktidarları, kişi ve toplumlar arasında değiştirdiğini belirtiyor.

Yaratılış gereği, insan akıl sahibidir. Akıl ise kullanıldıkça gelişir, dönüşür ve dönüştürmek ister. Geçmişte, Nemrutlar ilahlık taslayıp halkı köleleştirdikleri gibi;  günümüzde kapitalist güç odakları, tüm insanlara ait olan kıt kaynaklara -oluşturdukları mutlu azınlıklar adına- konarak geçmişten hiç de farklı olmayan çağdaş kölelik düzeni oluşturuyorlar. Örneğin Firavun`un öldürdüğü insan sayısını pek bilmeyiz ama George Bush, Amerikan askeri gücü ile beş yıllık bir dönemde, araştırmalara göre beş milyon masum öldürmüştür. Tabi ki tüm bu katliamlar yine dönüştürmek adına, yine birilerini, bir toplumu, bölgeyi veya devleti; kendisi olarak değil, bir başkası olarak yaşatmak için. Bu ise asla medeniyet olamaz düpedüz vahşet ve terörizmdir.

Canlı, doğal her güzelliğin sahte ve plastik şekle dönüştürüldüğü çağımızda, yapılan vasıtalarla göğe yükselen insanoğlunun onur, erdem gibi kutsalları yerde sürünmektedir. Dünyanın hâkim güçleri, günümüzde ürettikleri medeni tezlerle değil, kurdukları korku imparatorluklarıyla dünya halklarını dönüştürme çabasındalar. Dönüştürme, sürekli batılın veya hakkın hâkimiyeti şeklinde oluşmuyor tabi ki. Çift yönlü bir gelişme olan bu hareket, “biz bir kavmi başka bir kavim ile savmasaydık yeryüzü şüphesiz fesada uğrardı” ilahi kanunu gereğincedir. Çünkü insanoğlu başıboşluğa hiç gelmiyor.

Sermayenin etkin olduğu günümüzde, rejim ve iktidarları dönüştüren güçlerin başında, etkin sermayesiyle siyonizm, bir başka deyişle israil geliyor. Her taşın altında Yahudi anlayışını aramak, gibi bir takıntının karşısında olsak da, israil`in dünyadaki her olup bitene ilgi duyduğu, atını koşturmak için mevcut iktidarları kişiliksizleştirdiği veya bunları hiç olmazsa muktedir olmayan istikrarsız yönetimler şeklinde dönüştürme çabasında olduğu da yadsınamaz.

Siyonizm, dünyanın herhangi bir yerinde olan bitenle genelde, özelde de nemalandıkları çevresindeki geniş coğrafyayla çok yakından ilgileniyorlar. Adeta iç işlerindeki bir durummuş gibi, kendisini yetkili görüyorlar. Bu da çok oluyor tabi ki. Bu kadar mana ve madde oburluğu da sahibi için, sonun başlangıcı anlamına geliyor. Çünkü aklın yolu birdir. İyi hatırlıyorum; bizim kuşağın muhafazakâr gençliği ta üniversite yıllarında (85–90) zamanının ekseriyetini, ‘Yahudi ve dostlarının komplolarını` okumak ve anlatmaya veriyordu. O ezberler hala zinde. Adeta her ortamın nakaratını oluşturuyordu. Öyle ki; Ortadoğu`daki her olay, diğer kıtalardaki gelişmeler;  yorumlanan her ayetin arka planı, salâvatlarla aktarılan her hadisin yorumunda, halkıyla uyuşmayan, despot yönetimlerin bulunduğu İslam ülkelerindeki her vukuat, açlık  gibi… her olumsuzluğun sebebi İsrail bilindi. Böyle bir suçlu sandalyesinde kim oturmak ister ki!  Kabul etmek gerekir ki; herkesin aradığı hiç bir suçlunun gizlenme şansı yoktur, hiç olmayacaktır da. Ancak geçmişte yaptığı dönüştürmelerdeki aceleci tavrını sürdüren siyonizm ve onun şahsındaki Batı, günümüzde o eski taktiklerinden pek hâsılat alamamakta, işin rotası tersine döndü, dönmüş bile. Sonuç olarak “dönüştürdüm” dediği coğrafyalarda Batı`nın elinde kalan, yerli halkla doku uyuşmazlığı yaşayan, anatomik yapısı aykırı olan işbirlikçi yönetimler oldu. Milliliğe karşı olan yönetimler de artık İslam coğrafyasında öze dönüştüler ya da Batı Emperyalizminin, dehlizlerde açtığı sahra hastanelerinde yoğun bakıma alındılar. İslam coğrafyasındaki isyanların sebebi de budur işte. Emperyalizmin İslam coğrafyasındaki maket ev (yönetim)`lerin temelleri baştan çürük atılmıştı. Oralarda hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.  Hayat kaynağımız olan suyumuzu donduran Batı, hararetimizin artmasına sebep oldu. Gün buzlarımızın tekrar hayat kaynağı olan suya dönüşme vaktidir. Sular sele dönüşse de seller inkılâpçıdır.

Dün dönüştürülmeye çalışılanlar bugün yerli olmayan sistemleri ve iktidarları dönüştürmeye başladılar. Güneş artık gerçekten de batıda batıyor.