• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...

Sosyal bir varlık olan insan nevinin topluluklar şeklinde yaşaması ve toplum olması gerçeği, insanın var oluş tarihi kadar eskidir. Bu durum belki de insanın var olabilme şansının da biricik sebebiydi.

İnsanoğlu bidayetten günümüze kadar, değişik evrelerden geçerek mevcut sosyal şeklini aldı. Milattan önceki dönemlerde maddeci ve insan neslini soysuz yapmaya çalışan batı medeniyeti ve şark kaynaklı (Hint-Çin) olan hayalci-ruhçu medeniyet insanı hizmet edilen azınlık ve hizmet eden(parya) aşağılanmış sınıf olarak yaşattı. Bu dönemde sosyal örgütlenmeden mahrum olan geniş kitleler, bir hak iddia edemediler, etmeyi de bilemediler.

Arada gelen peygamberler halkası mustazaflara (halk yığınları) eşit haklara sahip insanlar olduklarını tattırdıysa da zamanın emperyal zihniyeti eksilmedi. Gücü eline alan(lar) genelde masum kalmayı başaramadı, zalimleşti(ler) (Nemrut, Şeddat, Firavun). Bunlar sonraları da kral, han, hakan, hükümdar, sultan oldular. Görüldüğü kadarıyla geçmişte batıda, bir diktayı, bir başka dikta yıkmış; halk hâkimiyeti arenalarda görülmemiştir. İslamiyet`le beraber gelişen hilafet müessesesi, Nebi (a) ve sonrasında halka tercüman olmuşsa da bu uzun sürmemiş; halkın rahatlıkla sorgulayabildiği hilafet müessesesi hukuki tağyire uğrayarak sultanlaşmış, etrafı halkı engelleyecek yüksek surlarla çevrilmiştir. Kur`an`ı değiştiremeyen bu saray ve sur zihniyeti, ayetlerin tevilini yontabilmiş, böylece din adına, dine karşı amansız keskin kılıçlar olabilmişlerdir. İtiraf edelim Doğu`da halk bundan böyle çok da konuşturulmamıştır. Kişi ve kurumlar kutsallaştırılmış, naslara( ayet-hadis) rağmen vazgeçilmezler abidesi yükseltilmiştir. Tarikat ve cemaatler bunu karşı mücadele etmişlerse de  sultacılığı meşru zemine çekmeye güç yetirememiş, hatta kimi zaman yanlışa alet edilmiş; böylece halkın reyi yasama ve yürütmede tecelli edememiştir.

 Müslüman`ın güzergâhı belli; halkın sorgulayabildiği meşru yönetimler. Batı`nın sanayi devrimiyle oluşturduğu sivil toplum örgütlerinin meşru yönetimlere ulaşmada katkısı büyüktür. Ne var ki Müslüman toplumlarda sivil toplum örgüt ve dernekleri varsa da bunların çoğu bir hareket aktivasyonu oluşturamamıştır. Bediüzzaman`ın da belirttiği gibi “günümüz cemaat devridir.” Bu çağda, halk nezdinde örnek hizmet adına örgütlenen cemaat ve hareketlerin yaşama şansı vardır. Aksine kahramanlıklar, destanlar yazan ama bile bile yenileceği bir savaşa giren her çevre caiz olmayanı yapıyor demektir. İslam fıkhında “dini korumak esastır. Bile bile yenilgiye atılmak fesada yol açar…” (İzz b. Abdusselam, Zevabidül Maslahat s. 261) esası vardır. Bu durumda dâhilde şiddet, tedhiş olacağı gibi statükoyu sorgulayacak, belki tağyir edecek halkın kendisi suçlu nazarıyla görülür ve te`dibine kalkışılır.

Meşru olmayan hâkim odakların teşhiri, tağyiri, örgütlü ve eğitimini tamamlamış bir halkla olur. Sivil ve meşru örgütlenme asla dize getirilemez. Günümüzde iktidarları değiştirebilen, onlara çark ettiren ve devlet gücünü gayri resmi de olsa yönlendirebilen, örgütlenmiş maddi-manevi çevrelerdir. ABD`de Yahudi lobisinin hep iktidardaymış gibi olmasının sırrı da bu olsa gerek.